Arsel'in peşine takılıp yürümeye başladım.
"Nereye gideceğiz?"
"Başım çatlıyor. Uyuyabileceğim bir yere gidiyoruz."
"Eve mi?"
"Evime..." dedikten sonra gözleri kayarak gülümsedi. Doğru düzgün yürüyemiyordu bile. Fazlasıyla komikti bu hali, birkaç saat öncesinde esip gürleyen Arsel'den eser yoktu.Doğrusu onu böyle daha çok sevmiştim.
Gideceğimiz yerin yürüme mesafesinde olduğunu anlayınca şoförü eve gönderdim.
Tahmin ettiğim gibi biraz yürüdükten sonra yüksekçe bir apartmana girdik. Belli ki Arsel'in kendine ait bir evi vardı.
"İstediğin yerde uyuyabilirsin." dedikten sonra anahtarı masaya atıp bir çırpıda tişörtünü çıkarttı ve kendini koltuğa attı."Kız 'Ne kadar da misafirperver bir erkek'demiş ve evlenmişler."
Muhtemelen dediğimi duymamıştı. İnanılmaz bir hızla hemen uyumuş olması normal miydi?
Ona yaklaşıp pürüzsüz teni üzerine kazınmış dövmelerine bakmak istemiştim. Sonrasında bundan vazgeçip kendime uyuyabileceğim bir oda aramaya başladım. Evi fazla düzenliydi. Kendisi dekore ettiyse eğer itiraf etmeliyim ki muazzam bir zevke sahip. Odalardan birine girip yatağa uzandım, o an anlamıştım ne kadar yorulduğumu. Işığı kapatmak isterken elim yandaki sehpada duran çerçeveye çarptı.Neyse ki düşmesine engel olmuştum. Çerçeveyi incelediğimde Arsel'in Selen ile olan fotoğrafını gördüm. Tutmasamda olurmuş yani. İçinde de küçük bir not vardı.-Together forever-
"Anlaşılan sizin sonsuzluğun ömrü kelebek kadarmış." dedikten sonra diğer tarafta ki çerçeveye baktım. Orada annesiyle olan fotoğrafı vardı. Arsel'in tek ailesinin annesi olduğu konusunda artık eminim.
Günün ilk ışıklarıyla uyandığımda ilk duyduğum şey içeriden gelen sesiydi. Yataktan üşenerek kalkıp yanına gittim, şaşkınlıkla bana bakıp telefonu kapattı, üzerinde hala tişört yoktu. Beni gördüğüne gerçekten çok şaşırmıştı ve gergin görünüyordu.
"Senin ne işin var burada?"
"Dün gece beraber geldik ya."
"Seni ben buraya getirdim yani öyle mi?"
"Hayır ben gökten zembille indim buraya. Salak mısın Arsel tabi sen getirdin. Başka türlü nasıl gelebilirim?"
Bir süre bana bakıp saçlarını geriye itti ve çekinerek sordu.
"Bir şey oldu mu? Aramızda?"
"Derken?" jeton sonradan düşmüştü tabi. Gözlerimi pörtleterek abartılı bir şekilde "Hayır!"dedim.
"Sen burada uyudun. Bende içerideydim. Neler olduğunu hatırlamıyor musun?"
"Her neyse. Sen eve git, benim işlerim var."
"Ne işin var?"
Sorumu yanıtlamayarak benim çıktığım odaya girdi.
"Ama gitmezsin değil mi? Buradasın..."
Kapıdan başını uzatıp ciddi bir ifadeyle
"Hâlâ burada mısın sen?"dedi
Odaya sinirle girdiğimde dolabın önünde kendine tişört seçiyordu.
"Ben tek gecelik ilişkilerinde kullandığın kızlardan birisi değilim!"
Gülerek "Gerçekten mi?" dedi ve ekledi
"O halde neden onlar gibi davranıyorsun?" şaşkınlık ve öfke karışımı bir duygu harmanlanması içinde kavruluyordum. Acaba rengim değişmiş miydi?Yumruklarımı sıkarak ona bakarken devam etti.
"Arsel buraya numaramı bırakıyorum, bir daha ne zaman görüşürüz, beni arayacaksın değil mi?"
Öylesine sinirlenmiştim ki elim istemsizce yanağına kaymıştı. Hızlıydı, hemde fazlasıyla...
***
Size de olur mu bilmiyorum ama ben salıncaktayken bulutlara ulaşabileceğimi sanırdım. Hep daha hızlı sallanmaya çalışır her defasında da düşer bir yerlerimi parçalardım. Ama her şeye rağmen bence dünyanın en güzel şeylerinden biri salıncakta sallanmak, güzel olan her şey çocuklara verilmiş. Onları, dünyanın kendileri gibi güzel bir yer olduğuna inandırmak için yapmış olduğumuz bir kandırmaca.
Ne kadar da kötüyüz. Belki de onlara dünyanın kötü bir yer olduğunu birazcık belli etseydik büyüdüklerinde hayal kırıklıkları daha az olurdu. Özür dilerim çocuklar...
---
Saat 12.27 tam olarak açık adres veremeyeceğim ama deniz kenarında bir apartmanın 7.Katında ki 3.dairedeyiz. Az önce belki de ölüm fermanımı imzaladım. Arsel ona vurduktan sonra yavaşça bana döndü. Öfkeden kıpkırmızı kesilmişti.
"Az önce yaptığın şeyi hiç yaşanmamış saymam için 10 saniyen var. Defol!"
"Yemin ederim katıksız bir öküzsün. O kadar kızla beraber olmana rağmen bir kızla nasıl konuşulur hâlâ bilmiyorsun! Aptal!"
Arsel üzerime doğru gelmeye başladığında kapının arkasında ki anahtarı kaptığım gibi odadan fırlayıp kapıyı onun üzerine kilitledim.
"Canına mı susadın lan sen aç şu kapıyı!"
"Afedersin ama bende senin gibi agresif birine hiç meraklı değilim. İşlerin önemli değildir umarım çünkü bir süre buradasın."
"Arven aç şu kapıyı çıldırtma beni!"
Kapının önünden çekilip telefonumu aramaya başladım. Bulduktan sonrada Meltem Hanım'a konum attım.
O odada bağırıp çağırırken kulağımda kulaklığımla evi gezdim. Yine kapıyı kırmaz umarım... Öyle bir durumda kendime saklanacak bir yer bulsam iyi olur.
Mutfak küçüktü ama diğer odalar gibi muhteşem dizayn edilmişti.
Kırmızı renk ağırlıktaydı ve tezgah siyah mermerden oluşuyordu.Aslında sadece renklerin uyumuyla ilgileniyordum çünkü geri kalan şeylerden gram bir şey anlamam. Kapının çalındığını duyduğumda koşar adımlarla gittim. Meltem Hanım içeriye girdiğinde bana sımsıkı sarıldı. Sanırım bu sarılmalara alışamayağım.
Arsel'in olduğu odanın anahtarını verip kendime saklanacak bir yer bulacaktım. Mesela Uganda Cumhuriyeti.
"Sanırım gitsem iyi olacak bana çok kızgın."
"Lütfen burada kal Arven. Madem kızgın aranızda ki problem büyümeden burada çözülsün."
"Ben pek çözüleceği gözüyle bakmıyorum bence çıktığı an beni kesecek."
Meltem Hanım bana şaşkınca bakıp güldü.
Annesi buradayken sanırım beni öldürmezdi, belki felç bırakırdı... Aman ne diyorum ben be?! İyi ihtimal olarak düşündüğüm şey bile korkunç. Kapıyı açtığında beklediğim şey olmamış ve Arsel içeriden fırlayıp elinde döner bıçağı, testere ya da pompalı bir silahla bana doğru koşmamıştı. Daha görecek günlerim var... Meltem Hanım sanki benim duyabilmem için kapıyı açık bıraktı.
"Arsel iyi misin?"
Arsel cevap vermediğinde biraz önce beni tehdit edenin o olup olmadığından tereddüt ettim. Hayır annesi gelince nasıl sus pus kesildi birden ben onu anlayamadım. Meltem Hanım bana çaktırmadan terlik falan mı gösteriyor acaba?
"Babanda bende seni çok merak ettik."
"Kendinizi fazla zorlamayın validem."
"Doğruyu söylüyorum, Eylül'ün çok ileri gittiği düşünüyor ve... ve seni görmek istedi."
"Bazı insanlar ailenin bu dünyanın yaşanabilir bir yer olması için insana verilmiş bir armağan olduğunu düşünür. Bu açıdan şansız olanlarsa hayatlarının aşkını bulacaklarına inanır, kimisi bulur kimisi bulamaz ama ikisinide bulamayanlar validem. Onlar koca bir boşluğun içinde kaybolmaya mahkumdur. Anlıyor musun? Kocaman, koskocaman bir boşluk!"
İçerde ne kitabı yuttun sen Çocuk!
"Son günlerde beni ne kadar üzdüğünün farkındasın değil mi?"
"Benim nasıl olduğum konusunda bir fikrin var mı?"
Meltem Hanım'dan ses gelmeyince ekledi.
"Yaramı dikmek istiyorsun ama iğnen tuz içinde."
Arsel dışarıya çıktığında beni görüp duraksamıştı. Ters bakışlarından kaçacak bir yer bulamamıştım ne yazık ki. Sonrasında bir şey söylemeden çıkıp gitti. Ardından ağır adımlarla Meltem Hanım geldi.
"Merak etme yakında düzelecektir."
"Profesyonel destek alması gerektiğini düşünüyorum."
Meltem Hanım kahkaha atıp omzumu sıvazladı.
"O hep böyleydi. Merak etme yakında alışacaksın."
Umarım ikimizden biri, birimizi öldürmeden alışmış oluruz Meltem Hanım. En çok buna inanmak istiyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨ BİR BULUT OLSAM ✨
RomanceTamamlandı ☑️ Hayat her zaman güzel sürprizler hazırlamayabilir ama her kötü engelde biraz güzellikte mevcuttur.Önemli olan nasıl baktığımız. Arven,20'li yaşlarının başında,zengin bir ailenin tek kızıdır.Fakat bu ailenin işleri yolunda gitmez ve kız...