YALNIZCA BİR BÖLÜME OY VERİP SONRASINDA YOK OLANLAR VAR ARAMIZDA. BU BÖLÜMÜ OKUYAN HERKESTEN BÖLÜME OY VERMESİNİ İSTESEM :) YOLA KAÇ KİŞİYLE VE KİMLERLE BAŞLADIĞIMIZI GÖRMEK İSTİYORUM.
☾
BUZDAN HEYKEL
Yürüyorum yarı sekerek. Mutluyum. Mutlu olmak için ekstra bir nedene ihtiyacım yok, yaşadığım için mutluyum. Şu anda yürüyebildiğim, sevdiğim insanlarla bir arada olduğum için mutluyum.
Başımda yine kırmızı eşarbım, alnımda sarı sıra sıra altınlarım. Bu sefer üzerimdeki beyaz bluz omuzlarımı açık bırakıyor. Açık belimde altın, zarif bir zincir. Bileklerimde sıra sıra bileklik, ayak bileklerimde halhallar. Eteğim kırmızı. Ayaklarımda sandaletlerim.
Eğilip çıkarıyorum ayakkabılarımı. Toprağa basmak istiyorum. Hissi her zaman kendimi iyi hissettiriyor.
Ayakkabılarım elimde, diğer elimle eteğimi toplamış sekerek ilerliyorum çadırların arasında. Yanan ateşin üzerine asılmış tencerede pişmekte olan yemeği karıştıran bir kadın sesleniyor. Sekmeyi kesmeden ona bakıyorum. Bir şeyler söylüyor gülerek. Aynı şekilde cevap veriyorum. Sesler yok. Sadece görüntü. Önüme bakmadan sekerek giderken birine çarpıyorum. Çarptığım kişi o kadar güçlü ki, tökezleyerek kendi etrafımda dönüp anca durabiliyorum. Dönüp arkamda kalan çarptığım kişiye bakıyorum. Darren! Gülümsüyor.
Kalbimin üzerindeki ağırlıkla uyandım. Nasıl bir rüyaydı bu böyle? Doğrulup oturdum. Toprağın hissi hâlâ ayaklarımdaydı sanki. Hayatımda gördüğüm en net rüyaydı. Hayatımda gördüğüm en muhteşem gülümsemeydi. Darren... Ona çarpmıştım ve bana gülümsemişti. Gerçekleri, bana ucube diyen Darren'ı kabullenemeyen beynim bana oyun mu oynuyordu?
Ellerimle yüzümü sıvazlayıp, parmaklarımı kabaran saçlarımdan geçirdim.
Tanrım... Delirmek üzereyim.
Birinin üzerimde böyle bir etki bırakmış olması imkânsızdı. Bir canlının başka bir canlı üzerinde böyle bir etki bırakabilmesi imkânsızdı. Her geçen gün daha da duygusuzlaştığımı düşünürken bu nasıl mümkün olabiliyordu? Tüm o duygular yalnızca Darren üzerinde mi birleşmeye karar vermişlerdi yoksa? Bu yoğunluk beni öldürecekti. Bana ucube diyen birinin üzerimde bıraktığı etki yüzünden ölebilirdim. Lanet olsun ki ölümümde en ufacık bir etkisi bile olsa kabulümdü.
Tanrım... Delirdim.
Yeni gözlüğümü taktığımda kafesinde pür dikkat beni izleyen Muninn ile göz göze geldim. Sanırım büyü ortaklarımız duygularımızı da anlayabiliyordu. Onun bu denli sakinlik ve dikkatle bir şeye odaklandığını ilk kez görüyordum.
Yatağımın yanındaki komodinin üzerinde duran telefonumun ekranını açtım. Saatin çalmasına yarım saat vardı. Kalkıp Muninn'i kafesinden çıkardım. Koluma atladığında hâlâ beni dikkatle izliyordu.
"Delirdiğimi sen de fark ediyor musun?" diye sordum fısıldayarak. Bir tepki vermedi. "İyiyim merak etme. Bunu aşacağım," dedim bu sefer. "Dışarı çıkmak ister misin?"
"Uç!" diyerek cevap verdi ilk kez. Pencereyi açıp onun mutlulukla uçmasını izledim.
Hemen şimdi gidip buz gibi suyun altına girecektim. Belki kendime gelirdim böylece.
Şubat ayının ilk günü güneşliydi. Günler sonra bulutlar dağılmıştı nihayet. Kahvaltımızı bir çok kişi gibi bahçede yapmaya karar vermiştik. Darren'ın bugün okula geldiğini de o anlarda anlamıştım. Okul sınırları içine adım attığı anda varlığı hissedilmişti. Bu biraz da onun herkes için bir bilinmez olmasından kaynaklanıyordu. Gizemli geliyordu. Onu merak ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI | ASKIDA
FantasyYanılmıştım, gözlerinde şeytanın ışığını taşımıyordu. O; şeytanın ta kendisiydi. || * "Nesin sen Darren?" Dudaklarında oluşan kıvrım tehlike uyarısıydı. Onun bizden çok farklı olduğunu anladığımı biliyordu ama bu tehlikeli sulara gireceğimi düşünm...