BÖLÜM 55| Araf Kapısı

6.2K 789 178
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen :)

Bu bilinçsizlik hali, başka bir bilinci açmıştı sanki içimde. Kendimde olmadığımın farkındaydım. Annemin öldüğünün farkındaydım. Çok üzülürüm, ağlarım sanıyordum. Oysa son derece metanetliydim. İçimde ince bir sızı vardı elbet, ama baş edebilirdim. Belki duygularımı tam olarak algılamadığım için sadece sızı olduğunun farkında ama hissizdim. His sarhoşluğu gibiydi. Belki beynime ve ruhuma yaptıkları büyünün bir etkisiydi. Belki de bambaşka bir büyü. Algılarımı tam olarak açabilseydim anlayabilirdim ama açamıyordum.

Bana yalan söylediklerini düşünüyordum. Büyünün işe yaramadığı yalandı. Farklı bir şey hissediyordum. Belki büyünün tam olarak gerçekleşmediği doğruydu çünkü değişikliğin ne olduğunu tam anlayamıyordum, birisi hafızamı silmiş gibiydi. Ama yine de değişimi anlıyordum.

Bedenimi soğuk havanın sarmasıyla kendime geldim. Birinin kucağından, yere bırakıldım. Gözlerimi açtığımda gökyüzünde parıldayan yıldızları –ne kadar da çoktular- ve sonrasında beni kucağından bırakan Max'i gördüm.

"Nasılsın?" diye sorarken sesi kısık ve yumuşacıktı.

Başımda öyle şiddetli bir ağrı vardı ki, doğrulup otururken ortadan ikiye bölünmesin diye sıkıca tuttum.

"Kötüyüm. Ama üstesinden gelebilirim."

İçinde bulunduğum his sarhoşluğunu yokladığımda, üzerimde Max'in büyüsünü hissettim. Demek ki onun büyüsü sayesinde bu kadar sakindim.

"Güzel," diyen sesindeki memnuniyeti algılayabiliyordum. "Bir muhafızdan beklenileceği gibi." Ellerimi başımdan çekip ellerinin arasına aldı. Gözlerini kapatıp bir büyü mırıldanmaya başladığında her saniye kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Baş ağrım geçti, o ince sızının hissi biraz daha hafifledi ve son olarak parmak uçlarımdan saç uçlarıma kadar güçle doldum.

Gözlerimin içine baktı.

"Hazır mısın?"

"Hazırım."

Ayağa kalktım. Darren, Dominic, Ramona ve Maggie yanımdaydı. Gökyüzüne baktım. Bugün kanlı ay tutulması yaşanmıştı. Cadıların büyülerinin en güçlü olduğu anlardan biri, ay tutulmasının hemen sonrasıydı. Merak ediyordum, Max bu günü bilerek mi seçmişti.

"Neredeyiz?" diye sordum. Bir ormanın içinde, nispeten açıklık bir yerdeydik.

"Bridge'deyiz. Bu kasabanın adının neden Bridge olduğunu hiç düşündün mü?"

"Köprü..." dedim, daha yeni farkına vararak. Yaşadığımız kasaba, arafa giden bir köprüydü.

"Dünyanın bazı yerleri çok özeldir Emily," dedi Max, ders anlatır gibi. "Tıpkı burası gibi. Senin arafa kapı açmanı kolaylaştıracak bir köprü burası. Hazırsan başlayalım mı?"

Beni izleyen arkadaşlarımdan biraz uzaklaşıp onlara sırtımı döndüm. Max de hemen yanımdaydı. Kapıyı nereye açacağımı o söyleyecek ve beni yönlendirecekti. Arafta yanlış yere açılan bir kapı hepimizin sonunu getirebilirdi.

Ölüler kitabının bir kopyasını uzattı.

"Sende dursun."

Bu bizi araftaki şeylere karşı koruyacak ve yol gösterecek bir kitaptı. Kitabı sıkı sıkı tuttum.

"Kendini bana bırak Emily. Güçlerine ulaşmalıyım."

Ellerini bana doğru uzattığında geri çekildim. "Ne demek güçlerine ulaşmalıyım? Bana yol göstereceğini sanıyordum, beni yöneteceğini değil."

CADI | ASKIDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin