İlk bölümü kısa olsa da paylaşmaya karar verdim. Yinede bu hikaye de bölümleri daha kısa yazarım diye düşünüyorum. Hoş diğer kitap içinde öyle düşünüyordum :D Ama olaylar nereye geldi sizde çok iyi biliyorsunuz. Neyse keyifli okumalar diliyorum :)
Alec, Jace'in telefonundan sonra küfürler ederek yatağından çıktı. Sabahları hislerine göre tanımlaması gerekirse, ifade edebileceği tek duygusu nefretti. Bıraksalar akşama kadar uyuyacak olan bünyesi yüzünden, çalar saatin hiç bir işe yaramadığını çok önceden öğrenmişti. Tamda bu sebeple Jace onu usanmadan, her sabah uyanması için arıyordu. Gerçi onunda aramasının yegane sebebi Luke'un gözüne daha fazla batmamaları içindi. Son zamanlarda başlarına açtıkları belaların, resmen odağını kaybetmişlerdi. sürekli ama sürekli daha büyük bir belanın içine giriyorlar ve Luke'u bir şekilde çileden çıkartıyorlardı.
Burnundan solur bir şekilde banyoya yürüyen Alec, hızlıca duşa kabinin içine girdi. Uyanmasını sağlayacak araçlardan biri olan buz gibi suyla duşunu aldı. Gerçi bunun bile tek başına yeterli olacağından şüpheliydi. Tam da bu sebeple sonraki durağı olan, kahve makinesini önüne geldi. Hazırladığı koyu kahve her ne kadar mide bulandırıcı gelse de içmek zorundaydı. Belini sarılı havlusuyla, kıyafetlerini bile giymeden kulağına ulaşan korna sesiyse sesi bir küfür savurdu. Sinirle mutfak penceresine yürüdüğünde ona bakan bir çift gözle bağırmaya başladı.
"Beynimi sikmeden de eve girebilirsin, Jace!"
Ondan cevap beklemeden odasına doğru yürüyen Alec, hızlı bir şekilde takım elbiselerinden bir tanesini seçerek giyindi. Ortağına evin yedek anahtarını vereli neredeyse bir yıldan fazla oluyordu. Ama o ısrarlı bir şekilde bu saçma davranışını sürdürmeye devam ediyordu. İçeriden gelen seslere bakılırsa da, Jace çoktan mutfağa giriş yapmış olmalıydı. Alec'de kısa sürede yanına vardığında getirdiği çörekleri hızlı bir şekilde midesine indirmeye başladı. Acı kahve tadını başka türlü bastıramazdı.
"Önce bir günaydın deseydin?"
Alec çiğnediği parçayı yutarken çöreklerden bir yenisini eline aldı.
"Acıktım, Jace. Az önceki korna sesi için bir yerlerini ısırma mı istemiyorsan kapat çeneni?"
"Isırmak? Sen erkeklerden de hoşlanıyor olabilirsin, ama benim tarafım belli. Isırma fantezilerini başkalarına sakla bence."
"Bundan bunu mu anladın sapık insan!"
"Bana sapık diyene bakın? Gloria'ı, Luke'un masasında beceren bendim değil mi?"
Alec, gözlerinin önüne gelen görüntüyle neredeyse kahkaha atmak üzereyken, ciddiyetini korumaya karar verdi. Yine de içten içe gülüyordu çünkü o gün olanları Jace dışında bilen yoktu ve fazlasıyla zevk aldığını hatırlıyordu.
"Clary izin verse sende ona aynısını yapardın. Ama dur kızı henüz tavlamış bile değilsin. Birimde adın çıktığından, sana yüz vermiyor."
"O konuyu hiç açmayalım, hadi yede çıkalım bir an önce. Uyandırdığım yetmiyor birde yemeğini veriyorum. Teşekkür edeceğine, laf sokuyorsun."
"Tamam babacım." diyen Alec elindeki çöreği de hızlıca bitirirken Jace gözlerini devirerek ayağa kalktı. Dakikalar içinde de, Jace'in arabasına varmışlardı. Alec arabasını aylar önce zincirleme kazanın baş şüphelisi olarak kaybettiğinde, Luke araba kullanmasını yasaklatmış, üstüne ehliyetini de iptal ettirmişti. Onun yazılı emri yüzünden yenisini çıkartması da mümkün olmadığından, Jace birde ona şoförlük yapmak zorunda kalmıştı. Ortağının deyimiyle çocuk bakıcılığı yapıyordu.
Alec, sırtını koltuğa yaslarken, hala uyanmamakta ısrar eden beyni yüzünden gözlerini kapattı. Bu sebeple yolcuklarını oldukça sessiz devam ediyordu. Ta ki Jace, "Lanet." diyerek aniden frene basana kadar... Alec, arabanın sarsıntısıyla kendine gelirken, çatık kaşlarla Jace'e döndü.
"Senin derdin ne bizi öldürmeye mi çalışıyorsun?"
"Alec, görmüyor musun?"
Jace'in komutuyla başını çeviren Alec, arabanın ön camından gördüğü adamla duraksadı. Adam sabahın bu saatine rağmen, içki fıçısına düşmüş gibi görünüyordu. Alec, hızla arabadan inerken, Jace'in sözlerini zorda olsa duydu.
"Alec, arabadan inmene değmez gel şuraya. Toplantıya geç kalacağız."
"Geç kalmak mı? Tek derdin bu mu gerçekten? Bu herif yüzünden toplantı yerine hastaneye gitmemiz gerekebilirdi. Hem ben hala uykuluyum, bırak da uykumu açayım, Jace."
"Saçmala Alec, bır..." Jace daha cümlesini bitiremeden Alec çoktan adamı yakasından kavrayarak, onu kaldırıma doğru sürüklemişti. Jace, bıkkın bir halde arabanın camından bakarken tekrar bağırdı.
"En azından üzerini fazla batırma da kavgaya karıştığın belli olmasın."
Alec, ona cevap vermeden yumruğunu adamın yüzüne indirirken, sadece beş dakika içinde adamın pestilini çıkarmıştı. Zaten pek karşılık alamadığından, canı sıkıldığı içinde çabucak pes etmişti. Toplantı sonraki bir kaç acemiyle uğraşacak öfkesini atabilirdi.
Arabaya dönerken, Jace'in göz devirmesiyle üzerini kontrol etti. Gömleği pantolonunu terk etmiş, yakası kırışmıştı. Ceketinin kollarına pek iyi görünmüyordu. Hızlı bir şekilde kendini toparladığı kadar düzelttiğinde, tekrar yolcu koltuğa oturdu.
"Sen adam olmazsın, Alec."
"Aynı senin gibi, Jace."
"Akademide o kadar düzgün adam varken seni bulmam nasıl bir şanstır acaba?"
Alec, duyduklarıyla gülümserken, akademideki seçim gününü anımsadı. Yüksek notlara sahip öğrencilerin, geleceklerini ortaklarını seçme gibi özel bir hakları vardı. Jace ise Alec'i tercih eden kişi olmuştu. O gün haberi olmasa da, başını yaktığını yaşayarak öğrenmişti.
"İlk izlenimlerim her zaman harika olmuştur. Ayrıca gizlesen de beni içten içe seviyorsun, Jace"
"Harika olduğunu kim söyledi? Yatağına girdiğin kadınlar mı? Ayrıca söylediğim gibi tipim değilsin."
"Kırıcı oluyorsun, bebeğim. Ne hayallerim vardı, benim."
İkisi de karşılıklı kahkaha atmaya başladıklarında, Jace'in gözü saate takıldı. "Siktir." diyerek arabayı çalıştırdığında, Alec'de emniyet kemerini takmıştı. Az önce sarhoş adam yüzünden ölmemiş olabilirlerdi ama Jace'in panikle gaza basmalarının sonucu genel olarak iyi yerlere çıkmıyordu.
Yazar Notu:Küçük bir bilgi vereyim. Asıl olay başlayana dek Magnus hikayemize dahil olmayacak, bir kaç bölümcük onsuz idare etmeye çalışın. Sonraki bölümde görüşürüz :)♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Innocent Poison {MALEC}
FanfictionDünyanın bir haber olduğu büyük bir projenin merkezinde bulunan, masum bir denek. Hiçbir suçları yokken, ceza çekmek zorunda kalan iki ajan. Alec ve Jace başlarına nasıl bir bela geleceğinden habersiz görevlerinini sonunda, tahmin edemeyecekleri bü...