Öncelikle herkese upuzun bir aradan sonra merhabalar! Ben geldim. Biliyorum bu yıl yazamayacağımı söyleyip sizlere veda etmiştim. Ama özellikle karantina döneminde okumanız için hızla yazdım ve paylaşıyorum. Atıp atmamakta kararsızdım. Eminim kitabı okumayı bırakanlar olmuştur. Olsun kalanlarla devam ederiz biz de. Umarım çok seversiniz, beğenirsiniz. Görüşlerinizi paylaşmanız benim için önemli. Kendinize çok çok iyi bakın, sağlıcakla kalın ♥️❤️❤️
Merdivenlerde birkaç dakika boyunca gözümü bile kırpmadan durdum. Birkaç saniye kalakalsam da irkilip kendime geldim. Durdum ve düşündüm. Bu anı hatırlıyordum. Bu merdiven, annem ve ablamın konuşmaları...
Karıştığımı da bu şekilde öğrenmiştim. Bu anı yeniden yaşayınca olaylar bir anda aklımda canlanmıştı. Annemin sesini yeniden duyunca irkilip kendime geldim. Hızla gözümden akan yaşları silip başımı yere eğdim. Merdivenleri çıkarken annemin beni gördüğüne emindim. Kafamı kaldırmadan adım atmaya devam ettim. "Selin...sen ne zamandır buradasın? " Kafamı kaldırdım.
"Daha yeni çıkıyorum odama. Ee siz ne yapıyordunuz? " Duyduklarımı belli etmeyecektim. Bakalım benim hatırlamadığımı sandıklarında bana söyleyecekler miydi gerçekleri? Bekleyip, görecektim.
"B-biz odada oturuyorduk. " Annem yalan söyleyemiyordu. Ne zaman yalan söylemeye çalışsa kekeliyordu. Yalandan gülümseyip odamın kapısını açtım.
"İyi o zaman. Ben biraz odamdayım. " Annem üstündeki şoku hala atamamıştı. Kafa sallayıp aşağıya indi. Annemin arkasını dönmesiyle yüzümdeki yalandan olan gülümsenin silinmesi bir oldu. Odama geçip kapıyı kilitledim. Balkonumun önüne geçip dışarıyı seyretmeye başladım.
Kafam karmakarışıktı. Daha 5 dakika önceye kadar bilinmezlikler kafamı karıştırırken şimdi bilinenler içimi kemiriyordu.
Demek o gün gelen kadın benim annemdi. Bana her şeyi anlatacağım derken demek ki bundan bahsediyordu. Ablam da annem de babam da hepsi beni ne de güzel kandırmışlardı. Gerçeği neden söylemiyorlardı? Hatırlamayacağımı falan mı düşünüyorlardı? Eğer öyleyse çok büyük bir hataydı bu, çünkü hatırlamıştım. Bana gerçekleri anlatsalardı şu anda daha az üzülmüş olacaktım.
Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Kalbimde çok büyük bir acı vardı. Tarif edemeyeceğim kadar büyük. Ama daha çok kırgındım. Bana neden gerçeği anlatmamışlardı. Ben hatırlamasam ne zaman söyleyeceklerdi, ya da söyleyecekler miydi?
Kafamı yerden kaldırdığımda bana bakan bir çift yeşil göz gördüm. Yüzümdeki hüzünlü ifade daha da belirgin bir hal aldı. Uraz bana bakarken ben ona daha fazla bakmayı kesip geri çekildim. Perdelerimi kapatıp yatağıma yattım. Tavanı seyrederken yanaklarıma dökülen yaşlar üzüntümü temsil ediyorlardı.
Uraz da biliyordu. Uraz da biliyordu ama o da hiçbir şey söylemedi. Onu ne kadar sevdiğimi hatırlamıştım onu gördüğüm ilk andan itibaren. O da aynı şeyleri söylüyordu. Sana gerçekleri anlatacağım. Ama anlatmamıştı o da, herkes gibi.
Kandırılmışlık hissi tüm benliğimi kaplarken ani bir kararla dışarıya baktım. Kara bulutlar vardı. Olsundu. Buradan daha iyiydi. Çağrı'ya yarım saate döneceğimi söyleyip evden dışarı çıktım. Kulaklığımı takıp düşünceli bir halde yürümeye koyuldum.
Yaşadıklarım çok ağırdı. Öğrendiğim gerçekler omzuma öyle bir binmişti ki kaldıramıyordum artık. Hangi yükü atsam üstüne fazlasıyla başkası geliyordu. Öğrendiğim şey kafamdaki birçok soruya cevap bulmuştu.
Ben karışmıştım ve bunca zaman beni büyütenler benim ailem değildi. Bana her şeyi anlatacağım diyen kadın benim gerçek annemdi. Gözlerimden yaşlar akarken onları silme gereği bile duymadım.
Herkes biliyordu. Herkes her şeyi bildiği halde yine benden saklamayı tercih etmişlerdi. Daha önce böyle yaptıklarında ne kadar sinirlendiğimi bilmiyorlarmış gibi yine aynı hatayı yapıyorlardı.
Uraz... Uyanınca onu ilk gördüğüm andan itibaren ona aşık olduğumu anlamıştım. Kalbim deli gibi çarparken midemde şu kelebek zırvalıkları dolaşmaya başlamıştı. Tam her şey güzel giderken yine bozulmuştu. Uraz benimle ilgilenirken, yanımdayken kendimi iyi hissediyordum. Ama o da gerçekleri bildiği halde saklamıştı. Ama nedendi? Neden saklamış olabilirdi? Aklım almıyordu.
Şimşek sesi duymamla kafamı kaldırdım. Yağmur yağıyordu. Yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. Sanki gökyüzü de benimle ağlıyordu. Bu durum beni daha da gülümsetirken titrediğimi fark ettim. Yağmur yeni başlamıştı ve şiddetliydi. Kolay kolay da duracağa benzemiyordu. Eve gitmemek için her şeyi yapabilirdim. Gözüme çarpan bir kafeyi görünce adımlarımı oraya yönlendirdim. İçeri adımımı atar atmaz burnuma güzel kokular gelmeye başlamıştı. Kasaya yönelip sıraya girdim. Bu esnada menüye bakıyordum. Moralim bozuk olduğundan tatlı söyleyecektim. Bir sürü çeşit vardı: trileçe, tiramisu, puding... Ne alacağıma karar vermekte zorlanmıştım. Kasiyerin sesini duymamla kafamı menüden kaldırıp kıza döndüm.
"Hoş geldiniz. Ne istemiştiniz? " Artık karar vermeliydim.
"Hoş bulduk. Ben bir çikolatalı milkshake bir de frambuazlı cheescake alabilir miyim? "
"Tabi ki. 40 lira lütfen. " Telefonumun arkasından kartımı çıkartıp kasiyere verdim. Kartın üstündeki yazıyı görünce içim burkuldu. Selin Acar. Cidden Acar mı? Acaba gerçek soyadım neydi? Hiç düşünmemiştim.
"Şifre lütfen. " Şifreyi girip işlem bitince kartımı aldım. Siparişim hazır olunca da cam kenarındaki bir masaya geçip oturdum.
Hala daha üşüyordum. Hasta olmasam iyiydi.
Kafamdaki düşünceler beni rahat bırakmıyordu. Tatlımı yerken bunları düşünüyordum.
Aradan geçen 5-10 dakika sonra yan masamda bir hareketlilik hissedince oraya döndüm. Benim yaşlarımda bir kız, anladığım kadarıyla annesi ve daha çocuk bile sayılamayacak kadar küçük birisi vardı. Kadın kızın elinin üstüne elini koymuştu. Yüzündeki ifade çaresizliğini simgeliyordu.
"Kızım, Ayşem, bak bu ay işten atıldım. Zaten çok az bir maaş alıyordum. Şimdi o da yok. Sen işten bu ay değil de öbür ay ayrılsan olur mu? " Yanındaki çocuğu gösterip dolu gözlerini tekrar kızına çevirdi.
"Bak kardeşinin maması bitti bitecek. Hem ev sahibi de atacağım diyor. Sadece bir ay daha dayansan. " Kız seğiren çenesinden anladığım kadarıyla sinirlenmişti.
"Anne kaç aydır aynı söz. Bir ay daha kızım, bir ay daha. Ben de çalışmak isterim, destek olmak isterim. Ama sınavlarım var. Ayrıca sınıfta kimse çalışmıyor, sadece benim. Bazıları önlüklü fotoğrafımı çekip gruba bile atmış. Dalga geçiyorlar anne. Dayanamıyorum. " İstemesem de kulak misafiri olmuştum. Dudağımı sertçe ısırıp bıraktım. Duyduklarım karşısında şok olmuştum. Ben hayatımda hiç çalışmamıştım. Bırakın çalışmayı mutfağa bile girdiğimin sayısı sınırlıdır. Karşımdaki kız aylardır çalıştığını söylüyordu. İçim acımıştı. Kendi sorunlarımla o kadar kafam doluydu ki başkalarına yardım edemiyordum.
İçimden bir ses bu duyduklarımın tesadüf olmadığını, onlara yardım etmem için olduğunu söylüyordu. Ama yanlarına gidip ne diyecektim, merhaba ben sizi dinledim yardım etmek istiyorum mu? Ne diyeceğimi bilmeden ayağa kalktım. Doğaçlama yapacaktım. Yanlarına gidip masalarının başında durdum.
"Merhaba, oturabilir miyim? " Hepsi bana bakarken çok utansam da dik durdum. Kadın şaşırsa da yanındaki sandalyeyi çekti.
"Tabi kızım da neden? " Kadının yanına geçip oturdum.
"Ben... nasıl söylesem... istemeden kulak misafiri oldum. " Kadının yüzüne baktığımda utanç sezdim.
"Yan masaya gidecek kadar mı yüksek sesle konuşuyorduk. Özür dileriz kızım. Rahatsız ettik. "
"Hayır hayır. Ne rahatsızlığı. Ben tektim ondan dolayı sizi duydum. Sadece... ben size yardım etmek istiyorum. " Kıza döndüğümde o da şaşkındı. Benden böyle bir şey beklemedikleri kesindi.
"Bizim kimseye ihtiyacımız yok. Teşekkürler. " Kız konuşunca ona döndüm. Samimi olduğumu anlasınlar diye gülümseyip konuştum.
"Tabi ki de öyle. Hatta bu yaşına rağmen bir işte bile çalışıyormuşsun. Bu çok büyük bir şey. Çok tebrik edilesi. " Kız başta sinirlense de sözlerim onu yumuşatmışa benziyordu. Kafa sallayınca devam ettim.
"Ben sadece yardım etmek istiyorum. Şöyle söyleyim, her ay zaten ailem belli kişilere yardım ederler. Bu ay da siz olun isterim. Hatta isterseniz sonraki aylar da. Bunda çekinilecek bir durum yok. Hatta kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaksa sonra ödemek üzere bir borç gibi de düşünebilirsiniz. " Kadına döndüğümde gözleri dolmuştu yine. Elini kaldırıp elimin üstüne koydu.
"Bak güzel kızım. Seni anlayabiliyorum. Yardım etmek istiyorsun, anladığım kadarıyla zenginsin de. Ama biz kıt kanaat da olsa geçiniyoruz. Bunca yol kimseden yardım almadan buralara kadar geldik. Şimdi de yardıma gerek yok. " Onları nasıl ikna edeceğimi bilemiyordum.
"Bakın, beni tanımıyorsunuz ve bundan dolayı benden utanıyor olabilirsiniz. Anlıyorum. Ama bugün gerçekten benim için de çok zor bir gündü ve karşıma siz çıktınız. Eminim bu bir tesadüf değildir. Lütfen en azından bu aylık size yardım etmeme izin verin. " Başımı küçük kıza çevirdim.
"Adın ne senin bakalım fıstık? " Ona gülümsememe karşılık o da gülümseyip cevap verdi.
"Yaren. "
"Hmm çok güzelmiş. "
"Senin ne abla? " Benimle sohbet etmesi beni daha da gülümsetirken bugün yaşadıklarımı unutmuştum.
"Selin benim adım da. Çok memnun oldum. "
"Ben de. " Yanımdaki kadın konuşunca tekrar ona döndüm.
"Selinciğim, seni kırmak istemiyorum. Lütfen ısrar etme. " Yine yüzüm asılmıştı. O an aklıma yıllardır bizimle çalışan Aysun Teyze'nin birkaç aylığına memlekete döndüğü ve annemin yeni birisini aradığı geldi. Yüzümde gülücükler açarken yönümü tamamıyla kadını çevirdim.
"O zaman çok güzel bir fikrim var. Bizimle çalışan kadın birkaç aylığına izne ayrıldı ve annem yeni birisini arıyor. Yatılı olarak hem de. " Kadın bu sefer gülümsemişti.
"C-cidden mi? " Kafa salladım.
"Evet, öyle. Aklıma daha yeni geldi. Bir haftadır yeni birisini arıyor ama güvenemediğinden kimseyi alamıyor. Siz anlar mısınız ev işlerinden? " Kadın heyecanla kafa salladı.
"Elbette, yıllardır yapıyorum. Hem de yatılıydı değil mi? "
"Evet. O zaman sizi deneme sürecine alırız, siz de kendinizi görürsünüz yapıp yapamayacağınızı. Ona göre işe alınırsınız. " Kadın o kadar mutlu olmuştu ki hızla bana sarıldı. Ardından ne yaptığını yeni fark etmiş gibi geri çekildi. "Ay ben heyecandan ne yaptığımı şaşırdım. Çok sağ ol kızım. Seni Allah gönderdi. "
"Rica ederim, ne demek. " Kıza döndüm. "Hem bu sayede senin de çalışmana gerek kalmadan sınavlarına çalışırsın. " Kız kaşlarını yukarı kaldırdı.
"O kadar yüksek mi maaşı? "
"Annemlerin eli boldur. Eğer işinizi iyi yaparsanız fazlasıyla alırsınız. "
"Çok şükür rabbim. "
*******
"Abla! Su geliyor bak kalk artık! " Çağrı!! Sabahtan beri başımda bağırıyordu. Kafamı yastığa gömüp gitmesini bekledim. Boşunaydı ama. Bu sefer cidden suyu üstüme döktü, fazla değildi ama donmama yetmişti.
"Çağrı! Napıyorsun! Bittin sen! " Elinden sürahiyi alıp üstüne su dökünce bağırarak geri çekildi.
"Ya okul formamı mahvettin! Selin! " Çağrı bana doğru yürürken kapı aniden açılınca ikimiz de oraya döndük.
"Selin Hanım kahvaltı hazır! " İçeri giren Fatma Teyzeyle beraber Çağrı'yı üstünden attım.
"Geliyorum Fatma Teyze! " Dün konuştuktan sonra eve gelip onları annemlerle tanıştırmıştım. Şimdi deneme sürecindelerdi ve iyi gidiyorlardı. Anemin de onu beğendiğine emindim.
Çağrı odamdan gidince kısa bir duş alıp formamı giydim. Hazırlanmam bitince çantamı alıp aşağıya indim.
"Vay vay vay! Sofraya bak! Şahane gözüküyor. " Gerçekten de öyleydi. Fatma Teyze çok iyiydi bu konularda. Belli oluyordu. Hızla sandalyeye oturup yemeğime başladım. Dünden sonra annemle hiç konuşmamıştık. Sadece onlara Fatma teyzeyi ve kızları Yaren ve Ayşe'yi tanıtmıştım. Şimdi yemek yerken de ona bakmamaya özen gösteriyordum. Salamı ağzıma atarken annemle göz göze geldik. Aldırmadan yemeğime döndüm. Ablamın sesini duyunca ise ona döndüm.
"Selinciğim, bugün seninle alışverişe mi gitsek çıkışta? Ne dersin? " Bir zamanlar en sevdiğim şeylerden birisi de ablamla alışverişti. Ama dünkü olanlardan sonra onunla da görüşmek istemiyordum.
"Çok isterdim ama Nisanla beraber ders çalışacağız. " Annem lafa girdi.
"Aa Selin, bu arada ben şimdiden özel hoca bakmaya başladım. Tanıdığım muhteşem hocalar var. Bu yıldan başlayalım diyorum derslere. " Cidden mi?
"Şu anlık ihtiyacım yok olursa söylerim. " Annem tekrar konuşacakken ayağa kalkıp babamı öptüm. Ona da kırgındım ama onunla küs kalamıyordum.
"Görüşürüz babacığım. İyi işler! " Anneme selam vermeden giderken arkamdan seslendi.
"Biz de çalışıyoruz ama bize iyi işler demek yok mu? " Sıkıntıyla soludum.
"İyi işler anne! "
Okula geldikten sonra kantine uğrayıp bir kahve aldım. Dersin başlamasına daha vardı. Masalardan birinde oturup telefonuma bakıyordum. Masamda bir hareketlilik hissedince yanıma oturan kişiye baktım. Uraz. Önceden onu görünce yüzümde gülücükler açarken şimdi yüzüm asılıyordu.
"Günaydın güzellik. Naber? " Kafamı telefondan kaldırmadan cevapladım.
"İyi. " Sanki ona senden naber demişim gibi aldırmadan cevap verdi.
"Ben de iyiyim sağ ol sorduğun için. " Hala ona bakmadığımı fark edince telefonumu elimden aldı.
"Napıyorsun Uraz! Telefonumu ver! " Çatılan kaşlarıyla bana bakarken neden ona böyle davrandığımı anlamaya çalışıyor gibiydi.
"Neyin var senin? " Eğer her şeyi bildiğimi öğrenirse annemlere de söylerdi. Ben onların bana söylemelerini istiyordum. Zorla da olda gülümsedim.
"Bir şeyim yok. Sadece halsizim biraz. " Tek kaşını kaldırıp bana inanmadığını belli eden bir bakış attı. Telefonumu bana verirken konuşmaya devam etti.
"Bir haller var sende. Her şeyini bana anlatabileceğini biliyorsun, değil mi? " Ya ne demezsin.
"Evet Uraz, elbette. " Zil çalınca ayaklanıp çantamı aldım.
"Hadi ders başlamadan gidelim. " O da ayağa kalkıp yanıma geldi. Beraber sınıfa doğru yürümeye başladık. Sınıfımızın olduğu koridora gelince adımlarımı hızlandırıp sınıfa girdim. Sırama oturunca arkadaşlarım hemen yanıma geldi.
"Selin! " Başımı yanı başımda dikilen Nisan ve Ecrin'e çevirdim. İkisi de beni sıkı bir şekilde sararken ben de aynı şekilde karşılık verdim. Onlar durumu biliyor muydu bilmiyordum. Yakında öğrenirdim nasıl olsa. Geri çekilip gülümsedim.
"Nasılsınız? " Nisan yanıma otururken Ecrin de masama oturdu.
"Ne yapalım be kankam aynı işte. Asıl sen nasılsın? Ağrın var mı? "
"Hayır bir ağrım yok. "
"Çok şükür. Çok korkuttun be kızım. " Ecrin'e gülümserken birinin adımı söylemesiyle yönümü kapıya çevirdim.
"Selin! " Barış. Gülümsemem genişlerken yanıma gelince ona da sarıldım.
"Seni sıranda görmeye o kadar alışmamışım ki şaşırdım. İyi ki geldin. Ayrıca o yellozun yüzünü görmüyorum ya o kadar mutluyum ki anlatamam. " Kaşlarımı çatıp düşündüm. Yelloz dediği kimdi?
"Yelloz derken? "
"Kim olacak canım, Gözde tabi. " Barış, Ecrin'in onu dürtmesiyle ağzından bir küfür savurdu.
"Aman ne Gözdesi be Nisan. Dilim sürçmüş. "
Bu isim nedense hiç yabancı gelmemişti. Ama kimdi?
*****
Son iki dersimizin boş olduğunu öğrenince bizimkiler onlara gitmeyi teklif etseler de yorgunum diyerekten onları reddetmiştim. Eski okuluma gidecektim. Derste dikkatimi toplayamamıştım ve hep yaşananları düşünmeye başlamıştım. Aklıma dün bana çarpan kızın dedikleri gelince de bana her şeyi anlatabilir diye düşünüp onun yanına gitme kararı almıştım. Her ne kadar karıştırıldığımızı, annemlerin bana gerçekleri söylemediğini bilsem de aklımda hala daha cevapsız sorular vardı.
Yoldan çevirdiğim taksiye binip adresi verdim. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra ücreti ödeyip indim. Bir zamanlar neden buraya gelmiştim? Karıştırıldığımı öğrendiğimden diyeceğim ne alaka? Hiçbir şeyi anlamlandıramıyorsun. Okuldan içeri girip dünkü sınıfa girdim. Anladığım kadarıyla öğle arasındalardı. Sınıftan içeri girince herkesin bana baktığını fark ettim. Bu beni rahatsız etse de umurumda olmadı. Dün bir kez daha tanıştığım Burak'ı görünce yanına gittim.
"Merhaba! " Beni görünce yine çok şaşırmıştı.
"Selin! Hoş geldin! " Yüzüme zoraki bir tebessüm yerleştirdim.
"Hoş buldum. Nasılsın? "
"İyiyim, sen? " Samimi bir gülüş yerleştirdi yüzüne.
"Ben de iyiyim de neden geldin buraya? " Ne diyecektim?
"Sadece eski anılarımı hatırlamaya çalışıyorum. Bunun için de bulunduğum mekanlara gidiyorum. Buraya gelmemin sebebi de bu. " Burak ve arkadaşlarıyla oturup sohbet ettikten sonra sınıftan giren dün gördüğüm kızı görmemle ayağa kalktım. O beni görmemişti.
"Burak ben bir arkadaşımı gördüm. Onunla konuşacağım seninle sonra konuşuruz. " Kızın masasına gidince beni fark etti. Anında ayağa kalkıp bana dik dik bakmaya başladı.
"Oo Selin Hanım! Teşrif edebilmişsiniz sonunda. " Alaycı tavrından hoşlanmasam da belli etmedim.
"Konuşabilir miyiz? " O da bunu bekliyormuş gibi anında onayladı.
"Tabi ki de. Bunu ne zamandan beri beklediğimi bilemezsin. Dışarda konuşalım ama. " Onu onaylayıp dışarda bir banka geçip oturduk. Yönümü ona çevirdim.
"Bana benimle ilgili bildiğin her şeyi anlatmanı istiyorum. "
"Ben de bunu istiyordum zaten. Benimle ilgili hiçbir şey bilmiyorsun değil mi? "
"Hayır, anlatırsan bileceğim. " Kafa sallayıp anlatmaya başladı.
"Benim adım Gözde. Seninle tanışmamızın sebebi ikimizin karışması. Gerçi o tam öyle değil. Babaannem olacak kişi annemlere inat olsun diye bizleri karıştırmış hastanede. Sen Berrin annemle, ben de Sema annemle kalmışım. Bu durum ortaya çıkınca da biz birbirimizi bulduk. Annemler bu durumu gizlemeye çalışsa da sen farkına vardın ve öğrendin. Seninle bağlantımız bu. " Kafa salladım. Nasıl karıştığımızı bilmesem de gerisini biliyordum.
"Peki ben nasıl düştüm, Uludağ'dayken? "Yüzü bembeyaz kesilmişti. Kaşlarımı çattım.
"Biliyor musun? "
"Selin ben bununla daha fazla yaşayamıyorum. O gün sana çok sinirliydim. Uludağdayken. Seninle dağın tepesine çıkmıştık ve gözüm döndü bir an. İstemeden de olsa seni ittim. Ben çok üzgünüm Selin. Annemlerin beni değil de seni sevmeleri çok ağırıma gitti. Çok özür dilerim. " Gözde ağlarken ben şok olmuş bir şekilde ona bakıyordum.
"N-ne demek seni ben ittim? Ne demek bu Gözde! " Gözde ağlamaya devam ederken ayağa kalktım.
"Nasıl böyle bir şey yapabilirsin! Biliyor musun tam seninle çok ortak noktamız var biz kardeş sayılırız diyecektim. Ama kardeş kardeşe bunu yapmaz! " O da ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Olanlardan sonra çok düşündüm. Nasıl yaptım diye? Yemin ederim bilerek olmadı! Yeni bir başlangıç yapalım, iki kardeş gibi. Nolursun! " Kafamı iki yana salladım.
"Artık çok geç. " Koşar adımlarla okuldan çıktım. Arkamdan geliyordu. Gözümle taksi ararken beni izleyen birini gördüm.
"Arabaya bin. " Her ne kadar istemesem de başka şansım yoktu. Arabaya binip kapıyı kapattım. Hızla oradan uzaklaşırken yan tarafa döndüm.
" Ne işin vardı burada? " Yeşil gözleri bana döndüğünde kızgın olduğunu anlamıştım.
"Seni takip ettim. Asıl senin burada ne işin vardı, hele de Gözde'yle birlikte? "
"Dün söyledikleri aklıma takılmıştı, bugün de öğrenmeye geldim. " Yüzünden tedirgin olduğu anlaşılıyordu.
"Bir şey öğrendin mi peki? " Uraz'a da gerçekleri bildiğimi çaktırmayacaktım.
"Evet. " Hızla arabayı durdurdu. Endişeyle bana döndü.
"Ne kadarını? "
"Çok fazlasını. " Gözlerini kapattı. Birkaç saniye sonra açıp tamamiyle bana döndü.
"Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Açıklayacağım. " Yalandan güldüm.
"Gözde'yle arkadaş olduğumu neden daha önce söylemedin? Bu okulda onunla tanıştığımızı, yakın arkadaş olduğumuzu... Biliyor muydun bunları? " Gözlerinin tam içine bakıyordum.
"Sen... bunları mı kast ediyordun? " Kafa salladım.
"Başka ne var ki? "
"Yok yok bir şey tabi ki. "
"Sorun yok o zaman. Hadi devam edelim. " Ona her şeyi anlatma şansı verdiğim halde herkes gibi kaçmayı tercih etmişti. Günün birinde anlatmak istediğinde, ki hiç sanmıyorum ama, ben onlara izin vermeyecektim. O zaman en konuşacaktım onlar dinleyecekti. En iyisi o gün gelene kadar susmaktı.Umarım beğenmişsinizdir.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ KOMŞUM
ChickLitUmut tükenince yine çarpar mıydı kalp? Hayatında hiçbir zorlukla karşılaşmamız bir kız. Normal bir aile. Normal bir hayat. Peki her şey mükemmel giderken, birden bu düzen bozulursa neler olur? Ailevi sorunları bir yana, sevgilisiyle olan sorunları...