Sizi mutlu edecek bir bölümle karşınızdayım. Sonunu kesin okuyun ve biraz mutlu olun istiyorum. Umarım beğenirsiniz. Oy ve yorum lütfen❤️
Kapıdan giren kişi hızla yanımıza gelince ona döndüm. Arkamdaki sıraya oturmuştu. "Selin...ne desem boş biliyorum ama..."Hızla sözünü kestim. "Abini koruyormuşsunuz. Hala daha utanmadan onu oradan kurtarmaya çalışıyormuşsunuz... Asla onu içeri attırmadan rahat edemeyeceğim Arda! En yakın zamanda abin içeriye girecek! Yaptıklarının bedelini ödeyecek! " Arda'nın mavi gözleri kırmızıydı. Oldukça yorgun olduğu belliydi.
"Çok pişman...biliyorum çok geç bunun için ama...o gün uyuşturucu kullanmış. Aklı yerinde değilmiş. Sana asla şikayetini geri çek diyemem. Sadece çok pişman olduğunu ve seninle konuşmak istediğini söylemeliyim. " Sinirli sinirli yanımda oturan Uraz arkasını döndü.
"Lan konuşmayım konuşmayım diyorum ama yeter! Senin o şerefsiz abin en yakın zamanda içeriye girecek. İstersen bütün avukatları topla! Yine de onu oradan çıkartamazsınız! Ha yok ben çıkartmak istiyorum dersen de abinle vedalaş. Çünkü son görüşün olur. " Uraz bunu dedikten sonra ikimiz de önümüze döndük.
Zil çalınca Arda bize geçmiş olsun deyip gitti.
Olanları anlamıyordum. Arda ve Cem'i bu kadar severken Cem nasıl olmuştu da bu kadar delirmişti? Her şeyi mahvetmişti. En kısa sürede mahkemeye çıkacaktı ve bir daha da o delikten çıkamayacaktı. Tıpkı Savaş gibi.
"Hadi güzelim iç şu ilaçlarını! " Uraz elindeki su ve ilacımı bana uzatıp beni izlemeye başladı. İlaçlarımı içip suyu masama bıraktım. Bir ton ilacım vardı ve bunları içmezsem ağrılarım dayanılmaz oluyordu. Şu anda alnımda bir yara bandı kolumda ise sargı bezi vardı. Benim kolum kırılmamıştı ama incindiği için sardırmıştık.
Bu süreç boyunca Uraz ve Mert sürekli yanlarımızdaydı. Nisan ve Ecrin de benim gibiydiler. Fiziksel olmasa da psikolojikman çok kötüydük. Özellikle Nisan geceleri çok kötüydü. Ağlama nöbetleri geçiriyordu. Biz veya da annesiyle babası onu sakinleştiriyordu. Ecrin hep içinde yaşasa da onu ilk defa bu kadar kötü görüyordum. Bizlerle bile pek konuşmuyor, gününün büyük bir kısmını Barış'ın mezarında geçiriyordu. Birkaç kez ona birkaç itirafta bulunduğunu duymuştum.
Bense....Ben...Dediğimi yapıp güçlü olmaya çalışıyordum. Sadece Barış'ın mezarında ve banyodayken ağlıyordum. Arada bir çocukluğumuzdan bahsediyorduk. Tabi ki de hep Barış vardı anılarımızda.
Saçlarımızı taramaya çalışması, onları boyaması. Kötü kötü espriler yapması, ikili menü gömüp ardından üç gün boyunca karın ağrısı çekmemiz. Bütün sırlarımı anlattığım kişi olması, normalde asla ciddi olmasa bile ona anlattığım şeyleri pür dikkat dinler ve yorumlardı. Mantıkla....
O an bir kez daha fark ettim ki; Ben Barış'ı çok özlemiştim!
"Selin! Daldın! " Nisan bana seslenince düşüncelerimden ayrılıp ona döndüm.
"Pardon. Dalmışım. Ne diyordun? "
"Şu dava meselesi. Barışın annesi söylemiş anneme. Tanıdıklarımız olduğundan mahkemeyi öne çekmişler. 2 hafta sonra mahkeme var. O süreye kadar içerde kalacak. Ve umarım ondan sonra da. "
Sinirle dişlerimi sıktım.
"Ebediyen. "
***
Eve gidince kapıyı annem açmıştı. Uzun zamandır bunu yaşamadığımdan şaşırmıştım.
"Anneciğim, hoş geldin. Gel içeri. " İçeriye geçince annemle sarılıp öpüştük. Geri çekilince çantamı fırlatıp yemeklerin olduğu masaya geçtim.
"Uzun zamandır yemeğimi yemiyordun. Özlemişsindir diye düşündüm. "
"Özlemiştir özlemiştir. "
"Çağrı! " Arkamdaki Çağrıya dönüp hızla sarıldım.
"Ya! Çok özledim seni! Hiç bu kadar özleyeceğimi düşünmezdim. "
"Emin ol ben de seni çok özledim. Bak bir daha duyamazsın bunu. "
Annemler hızla İzmir'e geldikleri için Çağrıyı sonradan Sami Abi getirmişti.
"Hadi kuzular. Yemek hazır. "
Uzun zamandır annemlerle oturup sohbet etmiyorduk. Annemle ve Çağrıyla güzel bir sohbet etmiştik. Akşama ablam ve babam da gelmişti ve tekrar ailecek beraber olmuştuk.
Güzel güzel sohbet ederken aklıma Gözde geldi. Uzun zamandır görmüyordum onu.
"Anne... Gözde de İzmire gelmiş. Biliyor musun? " Annem sıkıntılı nefes verip kafa salladı.
"Ankaradan uzak olsun da neresi olursa olsun dedik. O da buraya gelmiş. " Endişeyle bana döndü.
"Sen nereden biliyorsun? Seni rahatsız etmiyor değil mi? "
"Hayır hayır. Sadece bir kez bu eve gelmişti. Artık ateşkes ilan ettik zaten. Küs değiliz ama görüşmüyoruz da. En iyisi bu. " Sadece geçen hafta baş sağlığı dileyen bir mesaj atmıştı. O kadardı. Fazlası değildi.
***
Okula gelmiştik ve iki ders geçmişti bile. Aklımda Barış ve Cem olsa da derslere odaklanmaya çalışmış ve çoğunlukla başarılı olmuştum.
Sınav seneme yaklaşmıştık ve sıkı çalışacaktım.
Hayalim Hacettepe Üniversitesi- Sınıf öğretmenliğiydi.
Özelde okumak yerine devlet üniversitende okumak ve öğretmen olmak istiyordum. Bunun için 9-10 sağlam olsa da 11'im olanlar yüzünden berbattı. Ama yapacaktım. Halledecektim.
Teneffüste kantine gelmiştik. Uraz hepimize kahve alıp gelmişti.
Ona teşekkür edip dumanı tüten kahveme yöneldim.
Kahveye aşıktım! Yavaş yavaş kahvemi yudumlarken gözüm bana bakan Uraza takıldı.
"Bir şey mi oldu Uraz? " Kendine yeni gelmiş gibiydi.
Kafasını iki yana hafifçe salladı. "Yok... dalmışım. Bir şey düşünüyordum da. " Ne düşündüğünü merak etsem de sormamıştım. Onu onaylayıp konuşan Ecrine döndüm.
"Dün bir mezarcıya gittim. " Dikkatimi tümüyle ona vermiştim.
"Barış için mezar yaptırttım. Bir sürü çiçek diktim. Kendi ellerimle. Orayı suladım. Mezarının başında konuştum onunla. Sonra oradan geçen teyzeden ne öğrendim biliyor musunuz? Ölen kişinin ayak tarafına giderseniz sizi görebilirmiş. Hızla oraya gittim. İçimden bir his evet dedi. Şimdi beni görebiliyor. Ona olanları anlattım. Cem'i içeri attıracağımızı ve bir daha çıkamayacağını, bizim hepimizin iyi olduğunu... Çünkü biliyorum ki o nerede oluşursa olsun bizi düşünürdü. " Ecrinin gözünden bir damla yaş akarken dolan gözlerimi gizleyip ayağa kalktım.
"Ben bir tuvalete gideyim. Sınıfta buluşuruz. "
Koşarak tuvalete girdim. Kendimi bir kabine atıp ağlamaya başladım.
Her ne kadar ağlamayacağım desem de olmuyordu. Kendimi bildim bileli Barışsız bir günüm bile olmamıştı. Sanki gece onunla mesajlaşacağız, gündüz okulda beraber olacağız. Çıkışta ve hafta sonu da beraber gezip oyun oynayacakmışız gibiydi.
Ve en kötüsü de her gün bize iyi geceler mesajı atan Barış artık yoktu.
Onu gruplardan çıkartamamıştık. Çıkartacak gücümüz hiçbir zaman da olmayacaktı. Biliyordum.
Onu çok özlemiştim. Mezarına gitsem bile onun kokusunu almayınca, onunla dertleşmeyince olmuyordu. O benim her şeyimdi. Yol gösterenim, en güzel dostumdu. Ve ben onu kaybetmiştim.
***
Sınıfa gittiğimde Uraz yoktu. Sadece Mert bana mesajlarına bak demişti ve elime bir elbise tutuşturmuştu.
Urazdan
Çıkışta seni almaya bir araba gelecek. Ona bin güzelim. Ve daha fazla ağlama artık. Bunu düşünmek bile beni öldürüyor. Üzme kendini.
Seni seviyorum ❤️
Yüzüm zorla gülerken hızla çıkış olmasını istedim.
Son derslere de girdikten sonra Urazın dediğini yapıp çıkışta beni bekleyen arabaya bindim. Şoföre nereye gittiğimizi sorsam da Uraz onu tembihlemişti ve adam da söylememişti.
Yarım saatin ardından araba durmuştu. Hızla inip etrafıma baktım.
Şirin bir kafeydi burası. Denize sıfırdı. Dışarda küçük masa ve sandalyeler vardı. Hızla içeri girdim.
Ben girer girmez yanıma birisi gelip boş bir odada üstümü değiştirebileceğimi söyledi. Ardından gitti.
Üstümü hızla değiştirip aynaya baktım. Üstümde bembeyaz bir elbise vardı. Yere doğru uzanıyordu. Etekleri uçuş uçuştu. Askıları örgü şeklindeydi. Sadeydi ama bir o kadar da şıktı. Ayağımda beyaz bir sandalet kafamda ise papatyalardan yapılmış bir taç vardı.
Urazın amacı neydi bilmiyordum ama çok merak ediyordum.
Heyecanla içeri gittiğimde birden bir ses duydum. Ardından bir şeyler yüzüme gelmeye başladı. Baktığımda konfeti patlatmışlardı. O kadar çoktu ki elimle önümü açtım. Gördüğüm ilk yüz Urazınki oldu.
Ona baktığımda nutkum tutulmuştu. Üstünde beyaz bir takım elbise altında siyah pantolonu vardı.
Yeşil gözleri parlıyordu. Ben onu beklerken arkadaki herkes gitmişti. Kapılar kapanmış ve ışıklar açılmıştı.
Uraz konuşmaya başlayınca pür dikkat onu dinlemeye başladım.
"Selin...güzelim. Biliyorum sana çok şey yaşattım. Kimi zaman seni mutlu ettim. Kimi zamansa üzdüm. Ama bil ki amacım hep mutlu etmekti seni. Evet belki başta amacım seninle takılmaktı. Ama avlanırken avlandım. Zamanla sana aşık oldum. Başta bunu reddettim. Ben artık kimseye aşık olamazdım. Kızlar benim için takılmalıktı dedim. Ama büyük konuşmuşum. Bunu seninle anladım. Sonra seni mutlu etmeye çalışsam da gereksiz tepkilerim yüzünden seni defalarca kez üzdüm. Emin ol elimden gelse hepsini geri alırım. Ama geçmişi düzeltemem.
Ben de düşündüm ki madem geçmişi düzeltemiyorum, o zaman geleceğimizi güzel geçirelim. Evet okulumuzun bitmesine daha çok var. Üniversite sınavı, üniversite. Yolumuz uzun. Ama ben, evet belki şimdi olmaz ama önümüzdeki yıllarda seninle evlenmek ve hayatımı birleştirmek istiyorum. " Ardından önümde eğildi. Elindeki küçük kutuyu açtı. Ve şunları söyledi: "Belki şimdi değil ama önümüzdeki yıllarda benimle evlenir misin Selin? "

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ KOMŞUM
ChickLitUmut tükenince yine çarpar mıydı kalp? Hayatında hiçbir zorlukla karşılaşmamız bir kız. Normal bir aile. Normal bir hayat. Peki her şey mükemmel giderken, birden bu düzen bozulursa neler olur? Ailevi sorunları bir yana, sevgilisiyle olan sorunları...