Veda

881 44 14
                                        

Selamlar canımın içleri! 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun! Lafı uzatmayacağım, hızla bölüme geçin. Sizleri çok seviyorum. İyi okumalar!
Araba durduğunda geldiğimiz yere baktım. Yıkık dökük binaların bulunduğu bir beton yığınıydı. Kaldırıma oturmuş çekirdek çitleyen bir erkek grubu vardı. Yoldan geçenleri kesiyorlardı. Karşılarındaki kızlara anladığım kadarıyla laf atıyorlardı. Bazı çocuklar ise oyun oynuyordu.
"Karışmamış olsaydık şu anda burada oturan ben olacaktım. " Annem eliyle çenemi tutup ona bakmamı sağladı.
"Bazen ne diyorum biliyor musun, iyi ki diyorum. İyi ki karıştırmışlar sizi. Sen benim kızım olmuşsun. Bizimle büyümüşsün. " Eliyle saçlarımı okşarken gözleri dolmuştu.
"İyi ki benim kızım olmuşsun. " Benim de gözlerim anında dolarken annem ağlamaya başlayınca geri çekilip cam açtı.
"Dün... yanına gelmememin sebebi sana kızgın olmam falan değildi. Suçluydum biliyorum. Yanına gelmeye yüzüm yoktu. Bundan dolayı gelmedim. " Bana döndü.
"Ben... ne desem boş. Biliyorum ama istemedim Selin. Seni o kadın ve o adama vermeyi istemedim. Seni ben doğurmadım belki ama seni ben büyüttüm. Hastalandığında başında ben durdum, saçlarını ben taradım, seninle ben ilgilendim! Ama bir anda her şey mahvoldu. Bir gün dedenle konuşuyoruz ve bir öğreniyoruz ki sen bizim kızımız değilmişsin. Bu çok ağırdı Selin. Çok ağır. " Annemin sona doğru sesi kısılınca ağlaması daha da şiddetlendi. Hızla onu kendime çekip sarıldım. Saçlarından öpüp kafamı başına yasladım.
"Seni şu an daha iyi anlıyorum. Kimse büyüttüğü çocuğu bir başkasına vermek istemez. Ben zaten size beni onlara verin falan demedim, sadece onların nasıl birileri olduklarını merak ettim. O kadar. Ama artık istemiyorum. " Annem kafasını kaldırıp bana baktı.
"Neyi istemiyorsun? "
"Onları görmeyi. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak istiyorum. Her şey beni de çok yıprattı, artık sadece basit bir hayat istiyorum. Onlarla değil sizlerle olmak istiyorum. Tabi siz de isterseniz. " Annem bana inanamıyormuş gibiydi.
"Ne demek isterseniz, başka şansım mı var. Seni nasıl bırakabilirim. " Annemle bir kez daha sarıldığımızda onu ne kadar özlediğimi fark ettim. Uzun zamandır birlikte değildik ama artık ayrı olacağımızı da düşünmüyordum.
🌼🌼🌼🌼
Barış'tan devam
Sinirle ilk gördüğüm parktaki banklardan birisine oturdum. Ellerimle bankta oturduğum yeri fark etmesem de delicesine sıkıyordum. Yine yapmıştı! Yine hayatımı mahvetmişti. Tam kendi ayaklarımın üstünde duruyorum, her şey iyi olacak diyorum sonra bum! Birden babam beliriyor ve her şeyi mahvediyor. Annem desen bir başkasıyla evli. Benimle de fazla görüşmüyor. Tamamiyle yalnızdım. Evet arkadaşlarım vardı, onları canımdan şok seviyordum ama yine de ailemin yerini tutmuyordu. İçimdeki o boşluğu dolduramıyorlardı. Arkadaşlarımın yeri ayrıydı.
Yanımda bir hareketlilik hissedince başımı yanıma oturan kişiye çevirdim. Anında şok olurken kurumuş dudaklarımı ıslatıp konuştum.
"Ecem... senin ne işin var burada? " Kahverengi gözlerini bana çevirip hafifçe gülümsedi.
"Yanında olmak istedim. Seni takip ettim. " Çekinerek ona sordum.
"Sen de duydun değil mi her şeyi? " Hafifçe kafa salladı.
"Bak... bana ne desen haklısın. Yalancıyım, pisliğim, işe yaramızın önde gideniyim. "
"Sen mükemmel birisin Barış. " Beklemediğim sözleri karşısında bakışlarımı ona çevirdim.
"Ben hayatımda babamdan ve eski erkek arkadaşlarımdan dolayı hiçbir erkeğe güvenmiyordum. Güvenemiyordum. Sonra seni gördüm. Bir kıza nasıl davranılacağını çok iyi biliyordun. En mutsuz anımda bile beni güldürüyordun. Senin gibi birisiyle karşılaşmak benim için son derece iyi bir şeydi. Zengin olduğunu söylememeni anlayabiliyorum. Genel olarak bir algı var, zenginler züppe olur diye. Ama sen öyle değilsin. Başta senin zengin olduğunu bilmiyordum, sonra bir gün gazetede seni gördüm. Şok olmuştum. Bana yalan söylediğini öğrendiğimde neden dedim. Neden bir insan böyle bir konuda yalan söyler? Fakir olduğu için söyleyeni gördüm ama zengin olduğu için yalan söyleyeni ilk kez görüyordum. Sonra işte yanına geldim. Her şeyi yüzüne vuracakken moralinin bozuk olduğunu gördüm. Ertelemiştim. Sonra sen bana o kadar iyi davrandın ki bana yalan söylemiş olman umurumda bile olmadı. Ben seni öyle kabullenmiştim. Bugün anlıyorum neden zengin olduğunu söylemediğini. " Kaşlarımı çattım. Demek biliyordu ve söylemedi, yüzüme vurmadı.
"Nedenmiş? " Üzgün bir şekilde yüzüme baktı.
"Babandan dolayı. Baban gördüğüm kadarıyla oldukça zengin bir adam ve sen onun gibi olmak istemiyorsun. Bana kendini fakir diye tanıtmanın tek sebebi bu bence. " Kafamı hafifçe salladım.
"Küçüklüğümden beri her şeyin para olduğunu aşılamaya çalıştı Ecem. Paran olmazsa bir hiçsin, herkes parana bakar diye. Parayla her şeyi satın aldı; yatlar, villalar, holdingler. Bir tek beni alamadı. Ben onun gibi olmak istemiyordum. Ben basit, mutlu bir hayatım olsun istiyordum. Ama ona da izin vermediler zaten. " Ecem bana sarıldığında kaskatı kesilmiştim. Bunu hiç beklemiyordum. Ben de ona sarıldığımda kokusunun mükemmelliğiyle gözlerimi kapattım. Biraz sarıldıktan sonra Ecem geri çekildi. Çok iyi gelmişti.
"Seni böyle görmeye alışık değilim Barış. Kendine gel. Babana işten ayrıldığını söylersin. Sonra başka bir işe girer paranı kazanırsın. Babanın haberi olmadan. Ardındansa üniversitede gidersin buradan. Her şey güzel olur. " Bir an için motive olmuştu.
"Doğru... doğru söylüyorsun. Zaten eve fazla gelmiyor, arkadaşlarımlayım derim. Arayı düzeltmiş gibi yaparım. Sonra da giderim çok doğru. " Ecem de motive olduğumu görünce mutlu olmuştu. Güler yüzüyle bana baktı.
"Çok mutluyum seni böyle gördüğüm için. Diğer türlü görmek seni olmamıştı. Benim görmeyi istediğim Barış bu. " Ecem bana bir kez daha sarılırken içimden Allah'a onu bana gönderdiği için dua ediyordum.
****
Selin'den devam
Kapıyı çalıp geri çekildim. Fatma Teyze kapıyı açınca yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü.
"Merhaba Fatma Teyze! " Fatma Teyze beni mutlu görünce şaşırmıştı. O da biliyordu benim halimi. Ardından o da gülerek selam verdi. Annemle beraber içeri geçip koltuğa atladım. Annem de gülerek yanıma oturdu. Bugün annemle çok güzel bir gün geçirmiştik. Öz ailemin evinden ayrılıp önce yemek yemiş ardından gezmiş ve bol bol sohbet etmiştik. Sanki her şey eskiye dönmüş gibiydi.
"Hanımlar, hoş geldiniz! " Babamın sesini duymamla hızla ayağa kalkıp ona sıkıca sarıldım.
"Hoş bulduk babacığım! Nasılsın, günün nasıldı? " Babam da beni böyle mutlu görmeye alışık olmadığından şaşırdı. Ardından halime gülüp yanağımdan öptü.
"Güzeldi babacığım, senin günün nasıldı? "
"Benim de çok güzeldi. " Annem konuşmaya dahil olunca yanağımı Babamın göğsüne yaslayıp anneme döndüm.
"Selin Semalarla görüşmek istemediğini söyledi. Biz de gezdik, dolaştık. Çok güzel bir gündü. " Babam inanamıyormuş gibi bana baktı.
"Gerçekten mi? " Gülümseyerek kafa salladım. Babam bir kez daha bana sarıldı.
"Bu çok güzel bir haber kuzum! Artık eskiye dönebiliriz. Eski mutlu ailemize! " Arkadan annem, ablam ve Çağrı'nın da geldiğini ve sarılmamıza katıldığını gördüm. Sonunda olmuştu işte. Aylardır yapmaya çalıştığımız şeyi başarmıştık. Eski mutlu ailemize dönmüştük!
********
Sonunda haftasonu gelmişti! Annemlerle güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra anneme Urazlara gideceğimi söyleyip evden ayrıldım. Nisan ayına yaklaşmıştık ve hava çok güzeldi. İçime derin bir nefes çektim. Urazların evinin övüne gelince kapıyı çaldım. Çok geçmeden kapı açıldı. Uraz'ı görünce sıkıca ona sarıldım.
"Günaydın sevgilim! " Bugün çok mutluydum. Uraz da bunu fark etmiş olacak ki gülerek geri çekildi. Yanağımdan öperken içim iyice huzurla doldu.
"Günaydın bir tanem de sabah sabah nereden geliyor bu neşe! " Uraz'dan ayrılıp kapıyı kapattım. Uraz'ın ailesi hala daha evde değillerdi. Bunun için rahattım.
"Annem dün beni öz aileme götürdü. " Uraz'ın anında kaşları çatılırken sordu.
"Bunun için mi, onları gördüğün için mi bu mutluluğun? "
"Hayır. Ama oradayken bir şey fark ettim. Ben onları görmek, onlarla yaşamak istemiyorum. Benim yıllardır yaşadığım yer burası, benim ait olduğum yer burası. Bunu fark ettim. Sonra onları görmek istemediğimi anneme söyledim. O da çok mutlu oldu. Dün her şey normale döndü. Bundan dolayı bu kadar mutluyum. " Uraz'ın gözüne baktım. Rahatladığını anlamıştım.
"Şu an o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Gözde de hayatımızdan çıktı. Her şey normale döndü. "
"Aynen öyle. Gözde'ye onu affettiğimi öylesine söyledim. Onu falan affetmedim. Sadece o gün annemlere gerçekleri anlatırken yanımda olsun istedim. Planım için. " Uraz hınzırca sırıtırken yanıma gelip belimden kaldırdı. Mutfağın tezgahına beni oturturken dudağıma küçük bir buse kondurdu.
"Akıllı sevgilim benim. " Ben de gülümseyerek Uraz'ı izledim. Omlet malzemelerini ve kahvaltılıkları çıkardı. Ardından tekrar yanıma geldi. Omletini yaparken onu izliyordum. 10da 10 aktivite. Uraz'ı hiç konuşmadan ne kadar izledim bilmiyorum. Giydiği tişörtü güzel fiziğini gözler önüne sererken altındaki şortu onunla uyum halindeydi. Elindeki bilekliğe baktım. Hayat ağacı. Bilekliğin üstündeki simge buydu. En sevdiğim şeylerden birisiydi hayat ağacı. Uraz da benim hayat ağacımdı.
"Kirlenmiş hissediyorum. " İrkilerek kendime geldim.
"Efendim? " Uraz gülerek bana döndü.
"Diyorum ki beni gözlerinle yedin bitirdin, kalanını paket yapayım mı? " Yanaklarım kızarırken bakışlarımı kaçırdım.
"Seni izlemiyordum. Ben... omleti izliyordum. Nasıl yaptığını... " Sıvıyordum. Uraz da bunu fark etmiş olacak ki alttan alttan gülüyordu.
"Tabi ki güzelim. Ne de olsa tarifi asla bilinmeyen oldukça zor bir yemek. Haklısın. " Uraz'a göz devirdim.
Yemeğimizi yemiş, daha doğrusu Uraz yemiş bana ise ne kadar ısrar etsem de zorla yedirmiş, kahvelerimizi içerken içim içimi yiyordu. Ona Savaşla ilgili son durumları anlatacaktım.
"Söyle. "
"Hı? " Cidden Selin, hı nedir ya?
"Tavrından bana bir şey söyleyeceğini anlayabiliyorum. Dökül. " İşi yokuşa sürmenin bir manası yoktu. Ben de direk döküldüm.
"Ben hastaneden yeni çıktığımda hafızamı kaybetmiştim ya. " Kafa salladı devam et dercesine. Derin bir nefes alıp devam ettim.
"İşte sonra bir gün yürüyüş yaparken yanıma birisi geldi. Bana benim sevgilim olduğunu söyledi. Öyle inandırıcıydı ki başta inanmasam da sonra inandım. Neden hastaneye gelmedin dedim. Bana benim saklamak istediğimi söyledi. " Uraz sinirle ayağa kalkıp eliyle duvara yumruk attı.
"Adının Savaş olduğunu da söyledi mi! " Hızla ayağa kalkıp elini tuttum.
"Kim bu çocuk Uraz? Neden ondan uzak dur diyorsun? Nerden tanıyoruz onu? Benim sevgilim olmadığına eminim, onu gördüğümde içgüdüsel olarak geri çekilme isteği geliyor. " Uraz elimi sıkıca tuttu.
"Sana takık şerefsizin teki. Onunla sevgili falan da değilsin. Korkma. O kadar kafayı yemedin henüz. Hani seni eski okuluna götürmüştüm Ya oradan birisi. Sana aşık. Senin hafızanı kaybettiğini öğrenince fırsat bu fırsat deyip seni kandırmaya çalışmış. " Ağzından bir küfür savurup askılığa yöneldi. Eline kot ceketini alıp ayakkabısını giydi. Hızla yanına gittim.
"Uraz... nereye gidiyorsun? " Uraz bana cevap vermeden kapıya yöneldi.
"O şerefsize senin kimin sevgilisi olduğunu göstermeye. " Hızla yanına gittim. Kolunu tuttum.
"Olmaz Uraz. Göndermem seni. " Uraz beni dinlemeden beni öptü.
"Uraz! Eğer madem gideceksin beni de alacaksın! " Kaşlarını çattı.
"Asla! "
"Peki o zaman, ben de tek gelirim. Avlanırken avlanma da. " Uraz birkaç saniye gözlerini kapattı. Gerilen çenesinden sinirlendiğini anlayabiliyordum.
"Tamam. Arabadayım. " Koşarak evden eşyalarımı aldım. Uraz'ın beni bırakıp gitmesini önlemek için hızla koştum. Arabaya binip kapıyı kapattım. Uraz anında sürerken bek de kemerimi taktım.
"Korumayla mı gitseydik? Valla bak arayım mı hemen göndersinler bir tane. "
"Tek başıma halledeceğim Selin. Sen de arabada duracaksın. "
"Asla. "
"Seni bir daha onunla aynı yerde tutmam! " Uraz sinirle bağırınca irkildim. Sinirliydi, şu an için en iyisi biraz susmaktı. Oraya gidince inecektim nasıl olsa.
Yolculuk boyunca hiç konuşmadık. Çok sinirliydi. Ellerini o kadar sıkmıştı ki ellerinin beyaz boğumlarını görüyordum.
Nihayet gelince Uraz bana döndü. "Sakın oraya gelme Selin. Duydun mu beni? Sakın. " Kafamı salladım.
"Tamam. " Kaşlarını çattı. Benden böyle bir cevap beklemediği kesindi. Fazla üstelemeden kapıyı çarpıp gitti. Tabi kilitlemeyi de unutmadı. Uraz'ın babasının arabasıydı bu araba. Bir gün Doruk Amca bizde otururken babamı tembihliyordu. Her daim torpidoda yedek anahtar bulundururum diye. Umarım bu sefer de öyledir.
Torpidoyu açıp içine baktım. Başlarda bulamasam da sonunda bulmuştum. Anında arabayı açıp indim. Koşarak Savaşların evine girdim. Ne hikmetse kapı açıktı. Yavaşça ve sessizce içeriye bakmaya çalıştım. Uraz ve Savaş konuşuyorlardı. Kendimi geriye çektim ve onları dinlemeye başladım.
"Sana daha kaç kere diyeceğim Selin'den uzak dur diye! " Uraz o kadar sinirliydi ki beni burada görürse beni öldürürdü. Ama arabada dursaydım da bu sefer ben ölürdüm.
"Lan asıl ben sana daha kaç defa söyleyeceğim Selin seni sevmiyor benimle diye! " Ne? Külliyen yalan.
"Kızı kandırmışsın, hafızası yerinde yokken ona onun sevgilisi olduğunu söylemişsin. Ama kız yine de içgüdüsel olarak senden korkmuş, buna inanmamış. Senin onu kaçırdığını öğrense iyice nefret eder senden! Sırf o günleri tekrar hatırlamasın diye susuyorum, kaşınma! " Kaçırılma. Savaş. Tabi ya! Savaş beni kaçırmıştı. Hatta... hatta onu öptüğümü hatırlıyorum. Aman Allah'ım. Hatırlamasam da hissetmiştim bunu.
Hızla içeri girdim. "Savaş! " İkisi de anında bana dönerlerken ben sadece Savaş'a bakıyordum. Nefretle.
"Selin. " Savaş beni burada gördüğünden dolayı şok geçiriyordu. Uraz'a bakmasam da ne kadar sinirli olduğunu hissedebiliyordum.
"Selin ne işin var burada! Hani arabada bekleyecektin! " Uraz'ı takmadan Savaş'ın üzerine yürüdüm.
"Benim boş anıma geldin, her şeyi unuttuğum ana! Ve benden faydalandın. Seni gördüğüm ilk andan beri senden çekiniyordum! Sebebi buymuş! Sen beni kaçırmıştın pislik! Senden nefret ediyorum! Allah'ın belası! Keşke seninle hiç tanışmasaydım. " Savaş'ı hiddetle ittim. Hafiften sendelese de düşmedi. Gözlerinde acı görüyordum. Umurumda değildi.
Uraz belimden tutup beni geri çekti. "Git Selin! Ben geleceğim! " Kafamı hayır dercesine salladım.
"Beraber gideceğiz! " O esnada bir ses duydum. Tetik çekme sesi. Anında Savaş'a döndüm.
"Senin yüzünden oldu! Senin yüzünden hatırladı, senin yüzünden benden nefret ediyor! Sen olmasan o benimle olacaktı! Defol git! " Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Kendimi hızla Uraz'ın önüne attım.
"Savaş! Ben seni sevmiyorum! Hiçbir zaman da sevmedim sevgili olarak! Seni hep arkadaşım olarak gördüm. Artıksa düşmanım olarak! Seni istemiyorum. Anla bunu! İstemiyorum seni! " Savaş elindeki silahı bana doğrulttu. Umursamadım.
"Ne yapacaksın? Beni mi vuracaksın. Vur. Umurumda değil! "
Her şey ne olduysa o anda oldu. Bir silah sesi duyuldu. Kalbim durdu.
Hızla bir acı hissetmeyi bekledim. Ama yoktu. Savaş'a baktım. Onda da bir şey yoktu. Yere düşmemek adına merdiven tırabzanına tutunan Uraz'a baktım. Kendini benim önüme atmıştı!
BENİM YÜZÜMDEN VURULMUŞTU!
Hızla onu tutup yere yatırdım. "Uraz! Uraz! Allah kahretsin!! Uraz aç gözlerini! Kapama! " Hızla telefonumdan ambulansı aradım. Yarım yamalak adresi verip telefonumu fırlattım.
Gözlerimden sayamayacağım kadar çok yaş düşerken elimle Uraz'ı dürtüyordum.
"Uraz uyan sevgilim. Uraz... ben sensiz yaşayamam. Yalvarırım uyan! " Savaş'a baktım. Şok olmuş bir şekilde bize bakıyordu.
"Allah belanı versin senin! Pislik! Ne istedin bizden be ne istedin! Şerefsiz! Mutlu musun! Ha mutlu musun! " Savaş hızla kaçarken ben ağlamaya ve söylenmeye devam ediyordum.
"Nereye gidersen git bulacağım seni! Nereye gidersen git bulacağım! " Uraz'a döndüm. Aşık olduğum yeşillerini kapatmıştı. Elimi yanağına götürüp okşadım.
"Aşkım... hayat ağacım. Aç nolursun gözlerini. Ben senin yanındayım. Aç nolursun... " Uraz hafiften kıpırdayınca bir umutla ona baktım. Gözlerini açmaya çalışsa da başaramıyordu.
"Se...Selin..."
"E-efendim Uraz? Efendim aşkım? "
"Seni... sev...iyorum. " Uraz'ın sözleriyle ağlamam şiddetlendi. Sıkıca elini tuttum.
"Ben de sevgilim. Ben de seni çok seviyorum. "
"Selin... " Kendisini ne kadar zorladığını görüyordum.
"Uraz dur yorma kendini. Bunlar için çok vaktimiz olacak. "
"Benimle... ev..evlenir misin? " Şok olmuş bir şekilde kaldım. Uraz'ın tekrar gözleri kapandığında bağırdım.
"Evet... evet evlenirim. Sen bir uyan... her şeyi yaparız. Ama nolursun Uraz uyan! " Uraz'ın kolundaki bilekliğe gözüm takıldı. Hayat ağacı bilekliği. Kolundan çekip aldım. Cebime koydum.
Orada o şekilde kaç dakika bekledim bilmiyorum. Bana bir ömür gibi gelen sayamayacağım kadar çok dakika. Hızla hastaneye geldik. Uraz'ı hızla ameliyathaneye aldılar. Bense yere çöküp ağlamaya ve dua etmeye devam ettim.
Yazardan
Orta yaşlardaki bir doktor girmişti Uraz'ın ameliyatına. Şehrin en iyi hastanesinin en iyi doktoruydu. Kurşunu bir saate yakın bir sürede çıkarmıştı. Kalbe çok yakın yerde olduğundan zorlanmışlardı. Nihayet başarmışlardı.
"Pek de genç. 19 yaşındaydı değil mi? " Onaylandıktan sonra işini yapmaya devam etti.
"Kim ne ister bu yaşta birinden? Ne derdi olur ki? "
Bir süre yarayı kapatmakla uğraştılar. Hemşire hızla doktora döndü.
"Doktor bey! Nabız düşüyor! Çok düşük! " Aradan birkaç saniye geçmişti ki hemşire bu sefer daha da bağırdı.
"Kalp durdu. Hocam kalbi durdu! " Doktor hızla hemşireye elektro şoku hazırlamasını söylerken kalp masajına başlamıştı bile.
"Çabuk olun! Hasta gidiyor! Acil! " Doktor kalp masajı yaparken bir yandan da nabza bakıyordu.
"Hala aynı! Allah kahretsin! "
Uraz ise o anda olanlardan bihaberdi. Rüya görüyordu. Rüyasında tabi ki aşık olduğu kız vardı. Selin'le beraber çimenlere uzanmış gülüşüyorlardı. Uraz Selin'in saçlarını okşarken Selin de ona gününü anlatıyordu.
"Hocam atıyor! 110. " Sonra bir anda Selin kayboldu. Uraz hızla etrafına bakarken kalbi atmayı bırakmıştı sanki.
"Selin! Selin nerdesin! "
"120. Hocam çok hızlı. " Bu sefer Uraz arkadaşlarını gördü. Halı sahada maç yapıyorlardı.
"Uraz sen de gelsene! " Uraz onların yanına gittiğinde bir anda tüm arkadaşları kayboldu. Uraz yine hızla etrafına bakıyordu.
"Nerdesiniz? Nerdesin hepiniz! "
"130. "
Uraz bir kez daha rüya görmüştü. Bu sefer evindeydi. Bahçede. Yanında Selin, Barış, Nisan, Ecrin, Deniz. Hepsi vardı. Mutlu bir şekilde küçük bir parti veriyorlardı. Annesi ve babası ise çardaktan onları izliyordu.
"Normale döndü hocam. Yavaşladı. Normal. " Doktor elindeki makineyi bıraktı. Ardından işini bitirip ameliyathaneden çıktı.
Bir hafta sonra
Gözlerimi yoğun bakımda yatan Uraz'a çevirdim. Hareketsiz bir şekilde tam bir haftadır yatıyordu. Gözlerimden artık yaşlar akmıyordu. Gözyaşlarım bitmişti bu bir haftada. O kadar çok ağlamıştım ki. Ama fayda etmiyordu.
Omzuma dokunan elle irkildim. Uraz'ın babası Doruk Amca'ydı. Uraz'ın gözlerini, güzel kalbini aldığı kişi. Ona baktıkça aklıma Uraz geliyordu. O bir haftada hepimiz değişmiştik. Doruk Amca bir on yıl daha yaşlanmıştı. Arzu Teyze'nin de ondan bir farkı yoktu.
"Kızım, hadi sen artık evine git. Bak biz buradayız. Bir şey olursa ararız. Sen de çok yoruldun. Hadi. " Anında reddettim.
"Doruk Amca asıl siz gidin bir odada uyuyun. Ben uyuyamıyorum. Uraz böyle yatarken benim gözüme uyku girmiyor. Lütfen ısrar etmeyin. " Benim ne kadar inatçı olduğumu bildiğinden fazla ısrar etmedi.
"Peki kızım. Sen nasıl istersen. " Doruk Amca odaya geçip karısının yanına gitti. Annemler de iş çıkışında geliyorlardı. Okul zaten yoktu benim için.
Koridorun sonundan bana doğru gelen Deniz'i görmemle üzüntüyle ona baktım. O da olanları öğrendiğinden beri buradaydı. Herkes buradaydı. Uraz için babası yurtdışından en iyi doktorları getirmişti. Şu an yapabilecekleri tek şey onu uyutmakmış.
"Al Selin, kendine gelirsin. " Deniz'in verdiği kahveyi elime aldım. Deniz diğerlerinin kahvelerini de verip yanıma geldi. Mert, Nisan, Barış ve Ecrin de birkaç saatlik uykudan sonra yanımıza gelmişlerdi.
"Hala aynı mı? " Mert'e dönmeden kafamı salladım.
"Şaka gibi. Bir haftadır sadece yatıyor. " Dilim varmıyordu.
"Ölü gibi. " Yavaşça söylediğim şeyden sonra hepsinin bana kızgın bakışlarını attıklarını biliyordum.
"Selin! Saçmalama! Uraz sadece dinleniyor. Birkaç gün sonra çıkacak. Buna eminim. Bir daha sakın burada ölüm kelimesini kullanmayın. Bozuşuruz. " Barış bunları söyleyip cam kenarına gitmişti.
İki hafta sonra
İrkilerek uyandım. Yine olmuştu işte.  Yine kabusumda Uraz'ın öldüğünü görmüştüm. Hızla ayağa kalktım. Annem de anında ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Bir tanem, daha yeni uyudun. Gel biraz daha uyu. " Annemin gözleri de kıpkırmızıydı. O da uyumamıştı.
"Olmaz anne. Uraz'ın yanında olacağım. " Hızla yoğun bakıma gittim. Bir umut dedim içimden. Belki uyanmıştır. Ama sonuç aynıydı. Hala daha yatıyordu. Onu öyle görünce yine ağlamam başlamıştı.
Mert ağladığımı görünce hızla yanıma geldi. Başımı göğsüne yaslayıp saçlarımı okşamaya başladı.
"Mert... neden uyanmıyor? Kaç hafta oldu? Uyansın artık. "
"Uyanacak güzelim. Sana söz veriyorum uyanacak. "
Savaş bu hafta yakalanıp hapse atılmıştı. Uraz'ın babası en iyisinden bir avukat ordusu toplayıp , yıllarca içerden çıkmamasını sağlamıştı. İçim biraz olsun rahatlasa da Uraz'ın benim yüzümden bu halde olduğunu bilmek...
Ağlamam şiddetlendi.
Üç hafta sonra
Üstüme gerekli şeyleri geçirip maskemi taktım. Yoğun bakımdan içeri girip Uraz'ın yanına gittim. Yanına oturdum. Her gün birkaç dakika da olsa içeri girebiliyordum.
"Aşkım, bir tanem. Bak ben geldim. Nasılsın, iyi misin? Ben iyiyim. " Külliyen yalan. Ama hissettiğini bildiğimden yalan söyleyecektim.
"Bugün tam 21 gün oldu. Sensiz geçen daha doğrusu geçmeyen 21 gün. Artık uyan. Hepimiz buradayız. Seni bekliyoruz. " Gözlerim iyice doldu. Hayır Selin, burada olmaz.
"Seni çok özledim. Artık gel sevgilim. Çok beklettin bizi. Artık gel. " Hemşire bana işaret yapınca Uraz'ı hafifçe öptüm. Canını yakmaktan korkar gibi.
Ardından kapıdan çıkmak için ayağa kalktım. Tam çıkacakken son bir kez arkamı döndüm. Ve o an benim kalbim durdu.
Bana bakan bir çift yeşil göz. Hızla Uraz'ın yanına gittim. Uyanmıştı. "Uraz! " Kapıdan dışarı çıktım.
"Uyandı! Uraz uyandı! " Hemşireler gerekli işlemleri yaptıktan sonra herkes Uraz'ın odaya alınmasını bekliyordu. Annesi ve babası, arkadaşlarım, ben, anne ve babam. Hepimiz haftalardır bu anı bekliyorduk. Uraz uyanmıştı!
Bir yanım çok mutlu olsa da diğer yanım çok üzgündü. Uzun uzun yoğun bakımın camından Uraz'ı izliyordum. Bana bakıp yavaşça gülümsedi. Bunu bile yapması canını acıtmış gibi yüzünü buruşturdu. Sanki ben acı çekmişim gibi ben de yüzümü buruşturdum.
Ardından hızla oradan ayrıldım. Eve gidip bavullarımı toplamam gerekiyordu. İzmir için...

YENİ KOMŞUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin