İyi okumalar❤️❤️❤️ Yorum ve oylarınızı esirgemeyin lütfen🥰
Yazardan devam
Uraz, Nisan, Ecrin ve Mert ameliyathanede beklerlerken saatler geçmişti.
Sonunda bir doktor çıkıp yanlarına geldi. Elindeki kanlı eldivenleri çıkarıp çöpe attı. Ardından gençlere döndü. Sıkıntılı bir nefes verdi.
"Barış Araf'ın yakınları siz misiniz? " Hepsi heyecanla kafa salladılar.
"Evet, biziz. Nasıl durumu? İyi değil mi? " Nisan heyecanlı bir sesle konuşmuştu. Hepsinin kalbi küt küt atıyordu.
Doktor sıkıntıyla soludu. "Bakın çocuklar... Arkadaşınızı buraya getirdiklerinde kalbi 3 defa durmuştu. İç kanama geçiriyordu. Ameliyat sırasında da kalbi durdu. Tam 2 kere... " Ecrin sıkıntıyla soludu.
"Ee! Sonra! " Doktor Ecrine bakıp konuştu.
"Ameliyat sırasında da durdu. Ve bu sefer ne yapsak da... " Nisan'ın gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı bile. Ama konduramıyordu.
"Ve? " Doktor sonunda ağzındaki baklayı çıkardı.
"Başaramadık. Onu kurtaramadık. " Nisan yere düşerken Ecrin duvara çarpıp yere kaydı.
Mert ve Uraz ise şoktaydı.
"N-ne? Ne demek? Barış öldü mü? " Nisan kendi kendine söylenirken birden bağırdı.
"Ne demek öldü ya! Ne demek öldü! " Hızla ayağa kalktı. Doktorun yanına gitti.
"Gidin! Gidin bir şeyler yapın! Burada duracağınıza onu kurtarın! " Mert Nisanın belinden tutup geriye çekti. Sırtını göğsüne yaslarken zorla bulduğu sesiyle konuştu.
"Nisan... güzelim sakin ol. Sakin ol. " Ecrin ayağa kalkmaya çalıştı. Kalkamayınca Uraz yanına gidip onu kaldırdı.
"Gel Ecrin. Gel güzelim. " Uraz da Ecrine sarılırken Ecrin hıçkırarak ağlıyordu.
"Hayır ya! Hayır! Uraz bir şey yap! Nolur! " Uraz gözyaşlarını silip Ecrine baktı.
"Yapamam. Allah kahretsin ki yapamam. " Hepsi birden çökmüştü.
"Geçmiş olsun. " Doktor üzüntülü haberi verip gitmişti. Arkasında bir harabe bırakmıştı.
****
Aradan saatler geçmişti. Uraz ve Mert; Ecrin ve Nisan'ı bir odaya bırakmışlardı. Sakinleştirici verip zorla da olsa uyutmuşlardı. Selin de hala daha uyutuluyordu.
Uraz ve Mert aşağı inmişlerdi. Uraz sinirle dışarı çıkar çıkmaz bulduğu ilk duvara yumruk atmıştı.
"Allah kahretsin lan! Allah kahretsin! " Mert Uraz'ı geri çekti.
"Uraz... dur. " Mert'in de olan tüm gücü çekilmişti sanki. Siyaha çalan gözleri dolmuştu.
"Lütfen ..."
Uraz durmuştu. Sırtını duvara yaslayıp aşağıya kaydı. Mert de yanına geçti.
"Napacağız? Selin de bilmiyor. Uyanınca sormayacak mı Barış nerede diye? Ne diyeceğim? Morgda mı diyeceğim! Ne diyeceğim! " Mert bir sigara çıkartıp bir kendisine bir de Uraza verdi.
"Nasıl oldu? Nasıl oldu da bu kadar cesaretlendi bu şerefsiz! Beni oyalattı, seni oyalattı. Arabayı kaçırdı. Kaza yaptı! Neyine güveniyor bu şerefsiz! "
Uraz sigarasının sonuna gelmişti ki başını kaldırdı. Gördüğü kişiyle sigarasını fırlatıp üstüne atladı.
"Lan şerefsiz! O*rospu çocuğu! Seni öldüreceğim lan! Öldüreceğim! " Cem'in eziklerinin ve çiziklerinin dışında hiçbir sorunu yoktu.
Uraz Cem'e defalarca kez vurmuştu. Cem yerde Uraz da üstündeydi.
Mert Uraz'ı her ne kadar tutmak istemese de başının belaya girmemesi için tutmalıydı.
Uraz'ı zorla geri çekip Cem'in üstünden aldı. Hastane polisi de gelmişti zaten.
Uraz sinirle yere çöktü.
"Ulan nedir lan bu çektiğimiz! Nedir lan! "
Mert Uraz'ın yanına çökerken kendini tutamamıştı. Gözyaşları arasında Uraza baktı.
"Kardeşim... dayanmalıyız. Güçlü olmalıyız. " Uraz pes etmiş bir şekilde Mert'e baktı.
"Değilim. Güçlü falan değilim Mert! Baksana bir salağın oyununa geldim. Ve sonunda noldu! Barış öldü! Şaka gibi! Barış öldü! "
***
Selin'den devam
Üstümden öküz geçmişti sanki. Göz kapaklarımı açamıyordum.
Neredeydim ben?
Birkaç denememin sonunda nihayet açmıştım.
Beyaz... Gördüğüm tek şey beyazdı.
Ve klasik bir koku. Bu koku... Hastane... Hastane kokusuydu.
Gözlerimi tamamen açıp etrafıma baktım. Gerçekten hastanedeydim.
Kaza... Biz bir kaza geçirmiştik.
Cem... Cem!
Rüya! Rüyamda bir hastanede, sedyedeydim. Barış... Barış öldü demişlerdi!
"Barış... Barış! " Hızla kolumdaki kabloları attım. Ardından üstümdeki hastane önlüğünü umursamadan dışarı çıktım. Koridor boştu.
Herkes neredeydi?
Bu kattaki danışmaya gittiğimde onun da yerinde olmadığını gördüm. Son çare olarak dışarı çıkacaktım. Hava sıcak olmasına rağmen üşüyordum.
Aşağıya indiğimde bizimkileri aramaya devam ediyordum.
Arkaya gittiğimde bizimkileri görmüştüm.
Uraz'ın arkası dönüktü. Yerde oturuyordu. Mert ise dolu gözlerle ona bir şeyler söylüyordu.
Yanlarına yaklaştığımda duyduğum şeyle yıkıldım.
"Değilim. Güçlü falan değilim Mert! Baksana bir salağın oyununa geldim. Ve sonunda noldu! Barış öldü! Şaka gibi! Barış öldü! "
"Barış! " Yanımdaki duvara yaslanırken başım dönüyordu.
"Barış! " Uraz ve Mert hemen yanıma gelmişlerdi.
Uraza döndüm. "Barış öldü mü! Barış öldü mü Uraz! " Uraz konuşmuyordu. Sadece dolu yeşilleriyle bana bakıyordu.
Mert'e döndüm. "Mert sen söyle! Barış nerede! " Mert gözlerini kapatıp açtı.
"O gitti Selin. Yok artık. " Demek rüya değildi. Gerçekti!
Barış ölmüştü. Çocukluğum, gençliğim...Belki de yaşlılığım olacaktı. Ama o artık yoktu! Ölmüştü!
"Kardeşim... " Yere çökerken hıçkırarak ağlamaya başlamıştım bile.
"Yalan söylüyorsunuz...yalan...doğru değil! Uraz şaka değil mi! Şaka! " Uraz da yere çöküp bana sarıldı. Çenesini başımın üstüne koyup saçlarımı öpmeye başladı.
"Geçecek. Geçecek güzelim. Hepsi geçecek. "
***
"Aşkım! Nasıl korktum anlatamam! Çok şükür iyisin. " Annem başımı okşarken babam da yastığımı düzeltiyordu.
Kaza yaptığımızı duyunca hemen gelmişlerdi. Zorla konuştum.
"Evet... iyiyim. "
"Barışı ne kadar sevdiğini ve şu an ne kadar üzgün olduğunu biliyorum anneciğim. Ama maalesef ki elimden hiçbir şey gelmiyor. Olmuyor. Yapamıyorum. " Dışarıya başımı çevirdim.
"O gitti. Barış gitti. Yok artık. "
Birkaç saat sonra Barışın annesi yanımıza geldi.
Darmadağındı. Onu ilk defa böyle görmüştüm. Gözaltları mosmordu.
Her zaman bakımlı saçları sönük, kıyafetleri kırışıktı. Barışla tam yeni bir hayata başlamışlarken Barış ölmüştü.
Saatlerdir ağladığını gösteren gözleri ışığını kaybetmişti. Zar zor bize geçmiş olsun deyip kazayla ilgili bilgi almıştı.
Ondan sonra Barışın babası içeri girince sinirle ayağa kalkmaya çalıştım.
"Senin ne işin var burada! Defol git! Dirisine saygın yoktu bari ölüsüne olsun! Defol git! " Uraz beni tutarken babam da onu dışarı çıkarmıştı.
"Uraz hangi yüzle geliyor bu pislik! Barışa neler çektirdi o! Onun yüzünden Barış garsonluk yaptı ya! Evden atıldı! Daha bir sürü şey yaptı! Barışa neler çektirdiğini bilmiyormuş gibi bir de gelmiş pislik! "
"Tamam... sakin ol. Götürdüler onu zaten. Hem annesi onu oğlunun yanına alır mı? Almaz. Göremez onu bir daha. " Uraza sarılıp kokusunu içime çektim. İyi ki o arabada yoktu. Her şeyi anlatmışlardı. Cem hem Uraz'ı hem de Mert'i oyalamıştı.
Ardından da bizi esir almıştı. Amacı beni almaktı ama başaramadı. Çok şükür ki...
Cem bugün hastaneden kaçmaya çalışmış. Uraz onu dövünce polis gelmiş ve onu direkt olarak karakola götürmüşler.
Babam yakından ilgilendiği için çok çabuk içeri atılacağına eminim ama onun da babası zengin ve tanınan birisi olduğu için bu kolay olmayacak. Buna da eminim.
***
1 hafta sonra
Barış'ın cenazesinin üstünden 5 gün geçmişti. O gün hepimiz birer ölüydük. O toprağa sadece Barışı değil, çocukluğumu, anılarımı, hatıralarımı da gömmüştüm.
Atılan her toprakta kendimden bir şeyler kaybetmiştim.
Sanki hatıralarımı gömmüştüm ben o gün.
Barışın ölüm tarihi 07.05.2020 idi.
Bir karar almıştım.
Barış beni ne zaman ağlarken görse kızardı. Sen güçlüsün, bunu da atlatacaksın. Sil gözyaşlarını derdi.
Ben Barış için sadece o gün ağladım. Evet, içimde inanılmaz acı vardı. Çok üzgündüm. Ama Barışın beni bu şekilde görmesini istemiyordum.
Ben güçlüydüm. Tıpkı onun dediği gibi.
O gün içimdeki bütün acıları o toprağa gömdüm. O gün mezarın başında bütün gün ağladım. Yiyemedim, içemedim. Ağladım. Çok ağladım. Ve şimdi toparlanma vaktiydi.
Barış için.
***
Kemerimi çıkartıp arabadan indim. Bugün okula babam bırakmıştı. Israr etmemiştim.
Yanıma gelip başımdan öptü. Sıkıca sarılıp geri çekildi.
"Aşkım...okula gitmek zorunda değilsin. Hala daha raporun var. İstersen beraber baba kız vakit geçirelim ha? Ne dersin? " Çok isterdim.
"Baba bunu sonraya ertelesek? Artık okula geri dönüp şu sınavları vermeliyim. Hem 12'ye az kaldı. Artık devamsızlığımı aza indirmek istiyorum. Ama haftasonuna kesin gideriz. Olur mu? " Babam gülümseyip kafa salladı.
"Olur kuzum. Olur. Kötü hissedersen hemen ara tamam mı? " Babama kafa sallayıp onunla vedalaştım. Ardından babam giderken ben de sınıfa girdim. Girer girmez gözlerim dolmuştu. Bakışlarım önümde oturan Barışın sırasına kaydı. Hep buraya oturur, bizimle uğraşırdı.
Bazen çok sinir etse de hep bir şekilde güldürür, kırılınca da gönlümü alırdı. Ve en önemlisi her daim ne olursa olsun yanımdaydı.
Tıpkı şu an olduğu gibi.
Derin bir nefes alıp verdim. Kendi sırama geçip oturdum. Kısa süre sonra Uraz yanıma gelince onunla sohbet etmeye başladım. Daha sonra Ecrin, Mert ve Nisan da gelmişlerdi. Ecrin ve Nisanın birkaç kırık ve ezik dışında sorunları yoktu.
Ben de iyiydim. Bedenen yani. Ameliyattan sonra yorgun olsam da ilaçlarla toparlamıştım..
Ders zili çalıp hoca geldikten sonra tam derse geçecekti ki kapı çalınıp içeri biri girdi.
Gördüğüm kişiyle kaşlarım çatılırken hızla yanımıza gelmesini bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ KOMŞUM
ChickLitUmut tükenince yine çarpar mıydı kalp? Hayatında hiçbir zorlukla karşılaşmamız bir kız. Normal bir aile. Normal bir hayat. Peki her şey mükemmel giderken, birden bu düzen bozulursa neler olur? Ailevi sorunları bir yana, sevgilisiyle olan sorunları...