14.Bölüm(Ali'nin Evi)

269 56 11
                                    

Diyar için bir iş günüydü erken çıktığı günlerden biriydi. bu iş hayatının ikinci haftasıydı. şimdilik kimse diyarın çalıştığını anlamamıştı.Diyar ve Miran iyi iş birliği yapıyorlardı.Ailesi çalıştığı haftada geç kaldığını çok anlamamışlardı. zaten normal zamandan üç saat erken çıkan diyar iş yerinde dört saat çalışıyor ve ailesi bir saatlik gecikme sandıkları zaman dilimini çokda önemsemiyorlardı. Diyar cebinden çıkardığı telefonundan aliyi buldu. kaydedememişti. hala onun için nasıl bir hitap cümlesi kullanacak bilemiyordu diyar. numara halinde kayıtlıydı.ve deli gibi merak ettiği bir şey vardı. oda Alinin diyarı nasıl kaydettiğiydi. çalan telefonunu açan yakışıklı ses diyarın neşesine neşe katıyor içini okşayıp geçiyordu.

-Diyar Alpay?
-Ali Doğan?

Telefonlarını o günden beri bu şekilde cevaplıyorlardı ikili. diyar Ali Doğan diye seslenirken, Alinin içinden geçen soyadını Diyarın adına yakıştırmak oluyordu.

-ben çıktım. senin dersin var değil mi?
-bir yerlerde kahve içelim mi? derse girmem ne dersin?
Çok isterdi diyar. ama erken çıktığı günlerde işe gitmek zorundaydı ve Ali bunu bilmiyordu. Ali diyarın ders saatlerini çok iyi bildiği için diyar erken çıktığında artık arıyordu Aliyi.Bu konudada kendini aşmıştı diyar. o geceden sonra. artık aliyi ali aramadan arıyor, bazen kahve içemeye bile o çağrıyordu Aliyi.erken çıkmadığı günlerde ise beraber geliyorlardı evlerine zaten diyar ve Ali.

-Bunu yapma. daha geçen gün devamsızlık yaptık.
-sorun değil. gerçekten.

Erken çıkmadığı günler Aliyle buluşmaları kabul ediyordu. eve yarım saat bir saat geç kalması sorun olmamıştı hiç. zaten bu yüzden işe gittiği günlerde de farkk edilmiyordu ya. fakat şimdi, işe gidecekti ve geç kalamazdı. arkadaşı Diyara güveniyor işe geleceğini biliyordu.

-Bugün olmaz Ali. hem ben metrobüse yaklaştım.
-Pekala. eve geldiğimde görüşürüz.
Görüşemezlerdi. ali iki saat sonra evde olurdu. ama diyar dört saate anca evde olacaktı. geçen hafta bu yüzden kavga etmişlerdi ya. diyar telefonlarını bile açamamıştı Alinin.
-eve gider gitmez uyuyacağım. cevap veremezsem, aklında olsun.
-yorgun musun?
-biraz.

Ali anlayışla kapadı telefonu. Diyar eski istanbul hanımefendisi olmuştu. içindeki kıskanç canavarı Ali o gün öldürmüştü. kıskanç bir diyar hala vardı, fakat canavar gibi görünmüyor Aliye pençelerini göstermiyordu. tabi Ali'yi kıskanacak bir durum olmadığı sürece o canavar ölü kalacaktı. aksi halde o canavarı canlandırmak diyar için hiç de zor değildi.
Diyar arkadaşının eğlenceli pastanesi girdiğinde ellerini yıkayıp önlüğünü takmış Esrasına görünmüş,işinin başına geçmişti. masalar arasında dolanırken  enerjikti. hayret. ilk hafta ne çok yorulmuştu. bugün ise daha enerjikti.

-ben bir limonata alabilir miyim.

Diyar en uçtaki masanın isteğini diğer çalışana söylemiş ve adisyon fişlerine bir limonatayı daha eklemişti. limonata hazırlandığında masaya bırakmış ve diğer msadaki boş bardakları almıştı. diyarın harıl harıl çalıştığını gören arkadaşı diyarın yanına gelmiş şevkatle yanağına kocaman bir öpücük bırakmıştı arkadaşının.

-Yoruldun mu yoksa? bak yorulursan hemen otur nolur. Enesle yer değiştir hemen olur mu arkadaşım.
-Merak etme enerjiğim bugün. yorulmadım canım.
Diyar asla yorulunca bir kenarda oturmazdı. zaten haftada üç gün dört saatlik bir çalışması vardı ve buna rağmen iyi maaş alıyordu.yorgunluktan ölse yinede kenara geçip oturmazdı.

-Bakar mısınız.
Diyar adisyon fişleriyle yürüdü masaya.
-Siparişleriniz hazır mı efendim.
Güler yüzünü sunduğu kişileri gören diyar şaşkınlıkla açtı gözlerini. Büşra ve samet..  sametin neşesinin yanında büşra gülümsemiyordu bile. diyarı saran endişe, açıktı. fakat artık büşra ve dorukun görüşmediğinide biliyordu. burada çalıştığını söylemeyeceğini umuyordu.

Arslan Bey'in Çocukları 'FEDA' 19/2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin