•61

2.4K 105 19
                                    

23:45

Bu uzun geceye hakim olan tek sey sessizlikti.

Sessizlik, karanlık ve bu koku.

Onun kokusu. Jeon Jungkook'un.

Ani aldığım karar ile hızlıca yapılmış planım suan burada olmami sağlamıştı.

Onu asla bırakamazdım bana bu kadar yakınken. O benden kolayca vazgeçse de ben yapamazdım.

Goz göre göre kollarımda uytup, o melek gibi uyanınca onu terk edemezdim.

Her türlü çok olacaktı fakat bu sekilde kötünün iyisi sayılırdı.

Onu markete gönderdikten sonra hemen yukarı çıkıp küçük ve gerekli şeyleri koyduğum bi valiz hazırlamış ve uyuklayan Dong ile birlikte arkmaa bakmadan çıkmıştı o evden.

Bu şehir bana çok şey yaşatmıştı.

Iyi şeyler de vermişti bana fakat kötülükleri ağır basmıştı daima.

Hep kaybeden olmaktan bıksam da herkesin yüzüne gülmüştüm.

Bunu belkide Jungkook beni terk edip gittiğinde yapmalıydım.

Belkide hiç Hoseok ile olmamalı tamamen oğlum ile yanlız yaşamalıydım.

En doğrusu bu olurdu. Şuan ki aklım olsaydi belkide çok daha iyi yerde olurdum.

Fakat geç olsa da imkansız değildi. Bunu tek başıma üstlenirdim.

Güçlü bir kadın olarak oğlum ile tüm olumsuzluklardan uzak yaşardım.

Kendimi cok fazla gaza getirsem de bunlar gerçekler ve olması gerekenlerdi.

Ona ne kadar aşık olsam da beni terk ettiği gibi onu terk etmekten çekinmeyecektim.

Sonsuza kadar onsuz olmak beni bir puttan farksız kılardı belki fakat Her şey olması gereken gibi olacaktı işte...

Ucuş saatlerine baktığım ekrandan gözlerimi ayırıp karşıda oturan donghyun'a gitmeye başlamıştım.

Biraz önce oyalanıp soru sormasını bi neyi engel olması için bir telefon almıştım.

Telefon ile bağlantısı olsun asla istemezdim. Bugüne kadar nadiren vermiştim oynaması için fakat suan herşey farklıydı.

Ben..

Ben henüz iki saattir ayrıydım ondan. Jungkooksuz iki saat kesilmişti bundan sonra onsuz geçecek zamandan.

Gözlerim dolu olmaktan vazgeçmiyor, gözyaşlarım direniyordu akıp gitmek için.

Oysa evden çıkmadan önce banyoda tüm gözyaşlarımı tükettim sanıyordum.

Yanıma aldığım Kook'un tişörtünu almak için elimi rastgele çantama daldırmıştım.

Elime temas eden tişörtü ile artik dayanmak istemeyen yaşlarım süzülüvermişti yanaklarimdan soğuk mermer zemine.

Yavaşca çıkarmış yüzüme götürmuştum koklamak için fakat cikarar çıkarmaz burnuma gelen sert ama rahatlatıcı kokusu ile ağlamam güçlenmişti içten içe.

Dong fark etmesin diye arkamı dönüp bir an önce toparlanmaya çalışmıştım.

Onun soruları beni daha da kötü yapıyordu. Yapardı..

Çünkü ben..

Onu ikinci defa babasından ayrı koyuyordum.

Iğrenç bir anneydim.

Kimse ne olursa olsun çocuğunu gerçek babasından ayrı koymazdı.

Şuan farkında değildi fakat ileride soracaktı elbet.

Ben o zaman ne yapacagimi bilmiyorum...

Vicdan azabıni bu iki saatten beridir çekiyordum.

Ona bunu yapmak istemiyordum.

Yok muydu yolu?

Bu kadar çaresiz olamazdım ya ? Herşey bu kadar kötü davranamazdi ya bana..

Elim ayağım bağlanmıştı. Ne yapacagimi bilmeden bu şehirden ayrılıyordum..

Hoseok ile birlikte iken korenin komşu ülkesinde olan bir ev vardı..

Zamanında bana hediye etmişti o evi fakat ne o gitmiş görmüş nede ben biliyordum.

Sadece bana ev aldığını söylemiş ve adres dışında birkaç fotoğrafina bakmıştık..

Fakat bi dönem iyi gitmeyen Hoseok'un işleri için paraya ihtiyacı vardı ve bende evi satmış parayı onun işi için verecektim.

O ne kadar ısrar etse de bunu istememis ve zaten ertesi hafta işleri yola koymuştu.

Bu yüzden o günden beri Hoseok o evi sattım diye biliyordu fakat evi tekrar almış ona da söyleme gereği duymamıştım.

Suan işime yarayacağını tahmin edemezdim. Belkide bi süre orda yaşar sonra daha sessiz sakin bir yere yerleşirdik Dong'um ile.

Çünkü o ev bildiğim kadarı ile oldukça işlek ve popüler yerlerin olduğu bölgenin en iyi merkez evlerindendi.

Acaba ne yapıyordu şuan da..

O ne kadar kötü biri olsa da. Gerçek yüzünü tüm çıplaklığı ile görsem de onu merak ediyordum.

Hersey ona da ağır gelmiş olabilirdi belki.

Bunalıma girip kendine zarar vermesinden korkuyordum.

Keşke ilk baştaki gibi sadece abim olarak kalsaydın Hoseok.

Üzgünüm herşey için. Çok yanlış kişiyi sevdin.

Benimde senden geri kalır yanım yoktu ya, bende.. bende yanlış birini sevdim..

Cok yanlış birini....

Hoseok-ahh .. herşey için teşekkür ederim.. seni iyi hatırlayacağım..

Gözlerimi elimin tersi ile silip gülümseyerek , oyun oynayan Dong'a döndüm.

Hararetli hararetli oynadıgi oyuna göz atıp gülümemiş ve başına sıcak bir öpücük bırakmıştım.

Ellerine zor sığan telefonu bi saniyelik almak istediğimi söyleyip uçak moduna almıştım.

Uçağa binmeden önce kendi telefonumu atmıştım.

Aklımdakileri de atıp bi an önce yeni hayatıma ayak uydurup kimse ile bir bağlantım kalsın istemiyordum..

Doğrusu buydu Yuna.. Doğru olan bu..

Düşünceleri atıp çoktan kalkan uçakla Dong'a bakmıştım.

Telefon kucağına düşmüş başıda yana kaymıştı uyumaktan.

Koltuğu yatak pozisyonuna alıp rahat uyumasina yardim ettim.

Üstünü ince battaniyesi ile örtüp vücut sıcaklığını kontrol ettim.

Mışıl mışıl uyumaya dalmıştı iyice.

Uçakta bir tek ses bile yoktu.

Bu beni ürkütüyordu. Zaten iyi olmayan olaylara bu sessizlik girince, her an kötü birşey olacak gibi hissediyordum.

Umarım sadece yanılıyorumdur..

BAD WIFE - JJK  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin