Uzun zamandır ilk defa, uyandığımda mutlu hissediyordum. Yatağımdan kalkıp yüzümü yıkamak için tuvalete gittiğimde aynadaki halime baktım, her zamankinden farklıydı. Ya da ben bugün farklı hissediyordum. Bu durum gerçekten çok tuhaftı. Çünkü son birkaç yıldır gülecek bir nedenim yoktu. Annem öldüğünden beri gülmek benim için çok uzak bir kelime olmuştu. Sarı saçlarım, ela gözlerim ile anneme çok benziyordum. Bu nedenle aynalara küsmüştüm. Beş yıldır ilk defa aynalar bana hüzün vermemişti. Bu durum beni korkutsa da günün tadını çıkarmaya çalışacaktım.
Annem öldükten sonra hayat benim için çok değişti. Zengin ve sosyetik bir ailede doğmanın zorluklarını o gidince daha da fark ettim. Arkadaşlık kavramı benim gibi göz önünde olan kişiler için tahmin edildiğinden daha zor. Arkadaşın olup olmadıklarını bile anlayamaz, kullanıldığını bile bazen fark etmezsin. Annem gittikten sonra bunu daha iyi anladım. Üzgün olduğumda bu yüzden ilk koştuğum annemdi. Eskiden sadece annem beni daha iyi anlıyor diye düşünürdüm. Fakat öyle olmadığını zaman canımı yakarak öğretti. Yalnız kaldım. Kalabalık içinde yalnız kaldım.
Babam, kendinden başkasını önemsemeyen, alkol bağımlısı bir adam. Eğlencesine düşkün ve doyumsuz biri. Beni, annemi, abimi hep yalnız bıraktı. Onsuz büyüdük aslında biz. Para verdiği zaman her şeyin tamam olduğunu ve asla sorun çıkarmayacağımızı düşünürdü. Beni gerçekten sevip sevmediğini bile bilmem. Büyüyünce insan bazı şeyleri daha da net görüyormuş. Sevgi görmemiş bir çocuk, mutsuzdur. Ben de annem öldükten sonra mutsuz bir insana dönüştüm.
Babamın annemden önceki sevgilisinden dünyaya gelen, kadın vefat edince de babamın sahip çıktığı bir abim var. Babamın hayatında yaptığı tek doğru şey bu olabilir. Çünkü abim olmasaydı beni bir daha asla göremezdi. Aile ilişkimizi –tabi buna aile denirse- bir arada tutan kişi önceden annemken şuan abim. Her derdimi anlatacak kadar yakın olamasak da güvendiğim tek kişidir.
Odama geçip üzerimi değiştirmek üzere dolabımı açtım. Beş yıldır ilk defa elbise giymek istedim. Çiçekli mini elbisemi dolaptan çıkarttım ve üzerime giydim. Boy aynasındaki bu halimi uzun zamandır görmemiştim. Elbise şuanki ruh halime yakışsa da içimdeki karanlığı aydınlatmaya yetmiyordu. Ama bugün o karanlığı yok saymaya kararlıydım. Merdivenlerden aşağıya indim, salonda kimse yoktu. Mutfağa doğru ilerledim, mutfaktan mis gibi kokular yükseliyordu, Alice -evimizin Rus hizmetlisi- ocağın başında omleti yapıyor, bir yandan da mesajlaşıyordu. Ben mutfağa girince telaşla telefon olan elini aşağıya indirdi. Bunun sebebinin ben olduğumu biliyordum. Dört ay önce mesajlaşırken en sevdiğim yemeği yakmıştı ve ben bunu görünce sinir krizi geçirip bağırıp çağırmıştım. Bu konuda çok üzgün olmama rağmen asla özür dilememiştim ve o günden beri Alice, benden hep çekinmiştir.
-Günaydın Alice, abimler evde mi? (abimler derken babamı da sorduğumu anlayabiliyordu.)
-Asel hanım, babanız ile abiniz çalışma odasındalar. Siz masaya geçin isterseniz. Kahvaltı hazır.
Mutfaktaki kapıdan dışarı bahçeye çıktım. Bahçedeki yemek masasına yüzümü havuza dönecek şekilde oturdum. Bütün yemekler çok güzel görünüyordu ya da ben çok açtım. Abimlerin gelmesini bekleyemeden başladım kahvaltıya. Ağzıma domates attığım sırada abim arkamdan gelip yanağımı öptü.
-Günaydın güzellik.
-Günaydın abicim.
Abim masaya karşıma oturdu. 'Babam gitti işe' dedi.
-Yani? dedim gözlerimi devirerek.
-Hiç öylesine, bilgilendirmek için söyledim. (Sesindeki gerginliği sezmiştim ama sormak istemedim. Çünkü uzun zamandır ilk defa keyfim yerindeydi. Bunu babamın saçmalıklarıyla bozmayacaktım.)
Masadan kalktığımda abim elbise giydiğimi gördü. Şaşkın bir şekilde bana bakarak 'Asel, sen elbise giymişsin' dedi. Yüzündeki mutluluğu görebiliyordum. Karamsar kardeşinin yerine eski neşe dolu kardeşi gelecek diye umutlandı, farkındaydım. Ben de umutlandım. Eski halimi çok seviyordum ama bu halimdi beni güçlü tutan. Ya da ben öyle sanıyordum. Bilemiyorum.
- Kahve ister misin? Kendime kahve yapıcam. (Dedim gülümseyerek.)
- Alice'e söyleyelim, o getirsin. ( Alice'e seslenmek üzere tam ağzını açmıştı ki lafını böldüm.)
- Kahve konusunda bana güvensek daha iyi olur gibi. (Dedim ve mutfağa doğru yürümeye başladım. Alice benim geldiğimi görünce oturduğu yerden hemen ayağa fırladı.)
- Asel hanım, bir isteğiniz mi vardı?
- Yok yok Alice, otur sen. Abim ve bana kahve yapacağım.
- Ben yapayım isterseniz.
- Yok Alice otur lütfen. (Filtre kahveyi dolaptan çıkartıp kaşıkla içinden kahve alırken Alice'e seslendim.) Sen de ister misin?
- Yo..yok. (Dedi şaşkınlığı zor cümle kurmasından belliydi. En son 5 yıl önce bu mutfağa girip bir şeyler yapmıştım. Tabi Alice 2 yıldır bizimle olduğu için benim o hallerime hiç tanık olmamıştı. Alice'ten önce Rabia Ablam vardı. Hem ev işlerini yapardı, hem de abimle bizi büyütmüştü. O hep aileden biriydi. 3 yıl önce eşi vefat edince toparlanamadı ve akıl hastanesine yatırıldı. Arada sırada ziyaretine giderim, beni artık hatırlamıyor olsa da onu görmek iyi hissettiriyor.)
Kahveyi hazırladıktan sonra fincanları alıp masaya doğru ilerledim. Abim telefonla konuşmak için havuzun diğer tarafına ilerlemişti ve hararetli bir konuşma gerçekleştirdiği çok belliydi. O yüzden seslenmek yerine bana baktığı anda el sallamayı tercih ettim. Masaya tek başıma oturup bir magazin dergisini elime aldım. Sayfaları karıştırırken burç yorumları sayfasına denk geldim. Burç olaylarını saçma bulsam da günlük burç yorumlarını okumak bazen eğlenceli olabiliyor. İkizler burcunun yorumunu bulup okumaya başladım.
'Gözlerini açtığında yeni bir sayfa açılacak hayatında. Yeni hayatında hayatta kalmak istiyorsan zekanı kullan. Mutluluğa az kaldı.'
Kahkaha atmamak için zor tuttum kendimi. Mutluluk ve ben birlikte düşünülemeyen iki kelime. Ama yorumun geri kalanı umut vericiydi. Belki de gerçekten yeni bir sayfa açmıştım bugün, bu mutluluğun nedeni buydu. Saçmalıyorsun Asel.
Alice'in sesi geliyordu içeriden 'Buyrun kime bakmıştınız?'. Kapıda biriyle konuşuyor olmalıydı. O sırada abim telefonu kapatıp yanıma yaklaştı.
- Güzellik ben çıkıyorum.
- E kahve?
- Başka zaman söz. Acil işe gitmem lazım. (Tamam dercesine kafamı salladım. Ciddi bir şey olduğu abimin suratından belliydi. Bu durum beni biraz korkutmaya başlamıştı. Abim ceketini alıp evin içine girdi ve dış kapıya doğru ilerlemeye başladı. Onu camdan görebiliyordum. Peşinden ayağa kalktım, mutfağa Alice'in yanına gittim.)
- Daha demin kim geldi?
- Yan komşunuzmuş. Batuhan Bey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.