Güneşin yüzüme vurmasıyla esneyerek uyandım. Yatağın kenarındaki mataradan su içtim. Gerinerek merdivenlerden inmeye başladım. Herkes dışarılara bir yerlere çıkmıştı. Gözüm önce Kayla'yı sonra Koras'ı aradı. Ama ikisi de yoktu. Bahçede biraz gerinme egzersizleri yaparak vücudumu açarken Kayla geldi.
"Şu hayvanın ne olduğunu bulmak biraz uğraştırdı."
Elinde birkaç kâğıt parçası vardı. Elindekileri alıp baktım. Yazılanlardan anladığım kadarıyla et işi iptal olmuştu.
Çünkü bu hayvan buraya yakın bile değildi. Şehrin 10 kilometre dışında ormanın içinde gizleniyordu. Bütün günümü onu avlamaya çalışarak geçirip avlayamadan geri dönersem sinirden kudururdum. Hayvanı bir takıntı yapmamak için hiç o işlere girmemek en iyisiydi.
"Et işi iptal oldu. Sandığımdan zorlu çıktı, uğraşmak istemiyorum." Dedim.
"Ne yapacaksın o zaman?"
"Benimle bilek güreşi yapsana bir. Kendini hiç tutmadan."
Yere uzanıp dirseğimi zemine dayadım. Aynısını yaparak elimi tuttu.
"Kendini sakın tutma bak." Dedim. "Bir, iki, üç." Deyince bütün gücümü bileğime verdim. Yine de iki saniye bile dayanamadan bitmişti. Güçlü olduğunu biliyordum ama karşısında sadece iki saniye dayanabileceğim kadar güçlü olmasını beklemiyordum. Kendini tutmadan bir dövüşe kalkışsak muhtemelen bir dakika içinde ölümüme ramak kalırdı.
Bu güçle bir de milletin sözüne inanıp parasına dövüşmeye gitmiyordu. Eğer iki aydır dövüşüyor olsaydın çoktan parayı toplamıştın haberin yok.
"Buranın en kalabalık mekânı neresi?" diye sordum.
"İnsanların sürekli içki içtiği bir yer var."
"Bu saatte hala kalabalık olur mu?"
"Olur. Buralarda kimse doğru düzgün çalışmıyor zaten. Herkes işsiz. Güya şehri koruması gereken korumalar bile gidip içki içiyor."
"Şu bellerinde kılıç olan üniformalı adamlar mı?"
"Evet onlar."
Pek de şaşırmadım.
"Beni oraya götür." Dedim. Ayağı kalktım. Üstümdeki tozu silkerek yürümeye başladım. Yarım saat kadar yürüdükten sonra kalabalık bir mekânın önünde durduk. Masanın birine geçip oturdum.
Daha sonra kalkıp mekân sahibinin yanına gittim. Masayı işaret ederek konuşmaya başladım.
"Şu masayı kullanmamıza izin verirsen kazandığımızın yüzde beşini sana veririm." Dedim. Cümleyi tam olarak doğru söylediğimi düşünmüyordum ama adam olur anlamında kafasını salladı.
Masaya oturdum.
"Şimdi seninle bilek güreşi yapacağız. Kendini biraz tut ama beni yine de yen. Tamam mı?" dedim. Kayla dediğimi yaptı.
"Aaa, yine yenildim. Buralarda seni yenecek kimse yok." Dedim seslice. Dikkatlerini bana verdiklerinde konuşmaya devam ettim.
"Kimsenin seni yenemeyeceğine 15 poei bahis koyuyorum."
"Yenilmesen iyi olur." Dedim Kayla'nın kulağına doğru eğilerek.
"Ben 15 poei koyuyorum. Sadece 5 poei verip bilek güreşine girin. Kazanırsanız 15 poei'yi size veririm." Dedim ayağa kalkarak. Birçok kişinin dikkatini çekmişti.
"Hiçbir hile yok. Sadece saf güç." Diye ekledim. İlerde biri çıkıp büyü falan yaptığımızı söylerse nasıl tersini kanıtlarız bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rena (GirlxGirl)
FantasyGirl x Girl olacak arkadaşlar. Eski hesaptan rastgelen olursa nolur darlamayın gitti o hesap bu kitabın da yeri bende çok farklı o yüzden buraya aldım. Evet girlxgirl. İsterseniz tekrar söyleyeyim, girlxgirl. Bu konu hakkında tek bir şey duymamayım...