"Biz gidiyoruz." Dedim Ethan'a.
"Tamam turnuvada görüşürüz." Dediğinde kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Doğru ya birbirimizi tanımıyoruz." Diye düzeltti. Ethan güçlüydü. Eğer onun güçlerini mühürleyecek olsam muhtemelen kırmızı zincir ortaya çıkardı. Bu da bana denk demekti. Yine de biraz aptaldı. Yani etrafındakilere çok fazla güvenme eğilimi vardı.
Ethan'ın şehrinden çıkıp merkeze doğru ilerlemeye başladık. Planın ilk adımı olarak rotamızı saraya çevirdik. Eve ve diğerleri ne yapıyor acaba? Altı aydır görüşmemiştik. Belki de çoktan mezun olmuşlardı.
Dört gün süren yolculuktan sonra merkeze geldik. Kralın bana verdiği tableti kullandığımda sorgusuz sualsiz kapıdan geçirdiler. Bütün şehirlerde böyle olmuştu.
At arabasını bakıma bıraktıktan sonra akademiye uğramadan saraya doğru ilerledik. Sarayın içine girebilmek için üç farklı kapıdan geçmem gerekiyordu. En baştaki kapıda durdum.
"Asil ile beraber gidiyorum. Geri kalan herkes burada beklesin." Dedim. Daha yeni yeni mavi alevini kullanmaya başlayan Koras'ı göz göre göre kurtlar sofrasına atamazdım. Onu burada yalnız bırakmakta sorundu. Ama Kayla veya Daniel ikisinden birini yanıma alırsam kalan kişi diğerine kin gütmeye başlayacaktı. Hepten kavga etmelerini sağlamak için bir sebep veresim yoktu.
"Siz ikiniz olur da bir sorun çıkarsa Koras'ı koruyun. Eğer ihtiyacım olursa emir veririm beni kurtarmaya gelirsiniz. Yani itiraz etmeye başlamayın." Dedim henüz ağızlarını bile açmamışlarken. Her an başlayabilirlerdi çünkü.
"Koras mavi alevi kullanman kesinlikle yasak. Anlıyor musun? Kesinlikle diyorum. Şartlar ne olursa olsun, içeride ölüyor olsam bile mavi alevi kullanmayacaksın. Tamam mı?" diye sordum. Gönülsüz bir onaylama aldıktan sonra elimdeki tableti gösterip içeri girdim. Üç aşamadan oluştuğu için geçtiğim her kapıda gereksiz bakışlara maruz kalıyordum. Saraya doğru ilerledikçe üzerimde kurdukları baskı inanılmazdı.
Eve'in oda arkadaşına rastladığımda durup bana baktı.
"Yolunu mu şaşırdın acaba?" diye sordu.
"Neden? Kralın odası bu tarafta değil mi?" diye sordum elimle işaret ederek.
"Bir aydır burada çalışıyorum ve kapısının önünden bile geçmeye iznim yok. Sense elini kolunu sallayarak içeri gireceksin öyle mi? Daha kapısına yaklaşmadan geri döndürecekler."
"Bir şey olmaz." Diyerek ellerimi ensemde birleştirerek yürümeye başladım. Demek o da mezun olmuştu. Soylu sınıfında benim dışımda mezun olmayan biri kaldı mı acaba? Kaldıysa kesin bana vuran çocuktur.
Kapıya yaklaşınca koruma ve büyücülerden oluşan 6 kişilik bir takım beni tuttu.
"Nereye gittiğini sanıyorsun?" diye sordu bir tanesi.
"Kral amcayı görecektim ama, müsait değil mi?" diye sordum sesimi tatlılaştırarak. Bir yanımdaki Asil'e bir de bana bakarak uyumu çıkarmaya çalışıyorlardı.
"İçeri nasıl girdin bilmiyorum ama geri dön. Kralın seninle görüşecek kadar boş vakti yok." Dedi diğeri.
"Ah, anlıyorum. Kral o kadar beceriksiz ki onun yerine siz bile karar verebiliyorsunuz." Diye yanıtladım.
"Ne dedin sen?" diyerek saldırıya hazırlandılar.
"Diyorum ki, benimle görüşüp görüşmeyeceği krala kalmış bir durum. Yoksa kralın yerine konuşma hakkını kendinizde bulduğunuzu mu söylüyorsunuz? Bu biz kraldan üstünüz demenin farklı bir şekli değil mi?" dedim üstlerine giderek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rena (GirlxGirl)
FantasyGirl x Girl olacak arkadaşlar. Eski hesaptan rastgelen olursa nolur darlamayın gitti o hesap bu kitabın da yeri bende çok farklı o yüzden buraya aldım. Evet girlxgirl. İsterseniz tekrar söyleyeyim, girlxgirl. Bu konu hakkında tek bir şey duymamayım...