Unuttuk dimi önceki bölümü
artık yorum yapabilirsiniz tşk
>>>>>>>
Tabiri caizse ortalığı ayağa kaldırmıştım. Sarayın içinde buna cesaret edecek birileri dolaşıyorsa kralın veya Koras'ın tehlikede olması işten bile değildi. Onlar henüz bana lazımdı, ölmemeleri gerekiyordu.
Bir süre sonra gürültüme saray muhafızları onun ardından da Koras gelmişti. Yemekte zehir olduğunu duyar duymaz yemeğin gelirken temas ettiği bütün hizmetçileri ve mutfaktaki her bir çalışanın derhal tutuklanmasını emretti. Yetki Koras'a yakışmıştı. Daha öğrenecek çok şeyi vardı gerçi.
Sorgu odası bir hayli kalabalıktı. İçlerinden hangisinin zehri koyduğunu bulmak benim için çocuk oyuncağıydı. Makro mimiklerini okuyarak ne kadar ustaca yalan söylemiş olsa da anlayabiliyordum.
Zehri koyan mutfak çalışanı değil hizmetliydi. Konuyu biraz daha açtım ve sadece bugünkü olaydan değil genellikle casusluk yapıp yapmadıklarına dair bir sorguya çektim.
İşte bu ilginçti çünkü 4 ü mutfak çalışanı olmak üzere 9 kişiyi tespit etmiştim. Sandığımdan daha fazlalardı. Çok daha fazlasının da burada olmadığını biliyordum.
Saray bizim için güvenli değildi. Bugün yemeğimize zehir koydularsa kartlarını açık oynuyorlar demekti ve uykuya daldığımız anda suikaste uğrayabilirdik. Tetikte olsak bile uyumaya zorlanabilirdik, uyku için tütsüler olduğunu biliyordum.
Biz yine sokaklara akar ya. Dışarıdaki herhangi bir bina buradan daha güvenlidir. Müdür çoktan burayı ele geçirmişti. Benim müdahalem ile hiçbir şey düzelmezdi.
Bulduğumuz kadarı yakalanıp zindanlara gönderilirken tekrar müdürün toplantı salonuna geçtik.
"Burada daha fazla kalamayız." Dedim doğrudan konuya girerek. "Güvenli değil. Zaten çok kalmayı da düşünmüyorum. Siz ne yapacağınıza kendi kendinize karar verebilirsiniz. Bulduğumuz ilk fırsatta biz dünyamıza döneceğiz. Savaş anında karşımda olursanız sizde ölürsünüz."
Aslında her şey söylediğim kadar kolay değildi. Ortada kocaman bir problemimiz vardı, o da müdürün ejderhası. Büyücülerle bir şekilde başa çıkabilirdik. Bir kere bile geri püskürtebilsek yeterdi. Savaşı komple çözüme kavuşturmak gibi bir seçeneğim zaten yoktu. Böyle bir şey elimizdeki şu anki güçle imkansızdı. Sayıca azdık, yıllardır planlanan bir şeyle karşı karşıyaydı. Güç eksiğimiz kesinlikle vardı. En azından bir kere geri püskürtebilirsek tekrar toparlanacak gücü bulabilirdik.
"Sabahtan beri elimde olan verilerle kayıtlı olarak yaklaşık 5000 kişinin kaybolduğunu söyleyebilirim. Kayıtlı olmayanlar da illaki vardır." Kralın sözleriyle durdum.
Bir avuç insan bu kadar kişiyle kesinlikle baş edemezdik.
Rena küçüktü. Dünyanın herhangi bir ülkesi kadardı fakat ellerinde çok büyük güçleri vardı. 5000 kişi sıradan 100 bin askere bedel olabilirdi. Daha fazla insanı yanıma çekmeliydim. Ethan insan toplama konusunda çok iyiydi bu yüzden bütün angarya işleri ona bırakacaktım.
Ha pek tabi ikinci bir planım yok muydu? Vardı. Kimse umurumda olmadığı için savaşı kaybedeceğimizi öngördüğüm an Kayla'yı da alır ortadan kaybolurdum. Benim için sahte bir kimlik oluşturmak, dünyanın her yerinden izlerimi silmek çocuk oyuncağıydı. Savaşın bizi bulmayacağı bir yere kaçardım.
Fakat kaçmak istemiyordum. Rahatça ve özgürce yaşamak istiyordum bu yüzden savaşacaktım, kazanamayacağıma kanaat getirirsem kaçacaktım.
Tam saraydan çıkarken ismimi duymamla arkama döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rena (GirlxGirl)
FantasyGirl x Girl olacak arkadaşlar. Eski hesaptan rastgelen olursa nolur darlamayın gitti o hesap bu kitabın da yeri bende çok farklı o yüzden buraya aldım. Evet girlxgirl. İsterseniz tekrar söyleyeyim, girlxgirl. Bu konu hakkında tek bir şey duymamayım...