Yola çıkmadan önce şehir lordu Kayla ve bana birer altın para vererek ücretimiz olduğunu söyledi. Önemli bir para olduğunu düşündüğüm için özenle sakladım. Çünkü altındı yani boru değil. Koras'a yeni ve temiz kıyafetler almıştık. Kayla ve bana da Eve giymediği kıyafetlerden vermişti. Bir soylu kadar olmasak da normal bir halk insanına benziyorduk.
At arabasında yapılacak bir hafta yolculuk hiç iç açıcı görünmüyordu. Tekerleklerin her taşta zıplayışı ile çıkan kulak tırmalayıcı sesler yüzünden yolculuğun bir saniyesi bile rahat geçmiyordu. Eve alışık olduğu için onun tarafında bir sorun yok gibi görünüyordu. Ama geri kalan bizler bulanan midemizi ve ağrıyan başımızı tutarak devam ediyorduk. Gündüzleri yolculuk yapıyor geceleri kamp kurarak devam ediyorduk. Yok bir hafta hayatta dayanamam buna.
Öyle desem de ikinci gün alışmaya başlamıştım. Kayla'nın hala midesi bulanıyordu ama kaya gibi sert iradesi sayesinde kusmamaya çalışıyordu. Koras da alışmıştı. Muhtemelen daha önce at arabasına binmişliği vardı.
Yine boş geçen üçüncü günümüzde gittikçe sıkılmaya başlıyordum.
"Akademiye daha önce niye gitmedin?" diye sordum Eve'a. Konuşmak sıkıntımı geçirecekti bir şekilde merak ediyordum zaten.
"Her yıl 25 tane soylu kabul ediyorlar. Eğer onların dışında okula kayıt olmak istersen normal sınıflarda devam etmek zorundasın. Soylu ailelerden hiçbiri bunu kabul etmediği için çocukları sıraya koydular. Bu sene sonunda benim sıram geldi." Dedi. İkinci bir sınıf açılması için baskı kurmaktansa tek bir sınıfı kabul edip aralarında anlaşmalarına şaşırmıştım. Bu demek oluyor ki akademi kurucusu veya eğitimciler soylu ailelerden çok daha yüksek seviyedeler.
"Seni biliyorsam normal sınıfa devam etmek isterdin."
"Saçmalama onu ben bile yapamam. Babamı düşünmek zorundayım. Ayrıca soylu birinin normal sınıfta olması çok aşağılayıcı bir durum. Normal sınıftakiler tarafından dışlanmak ve soylu sınıfı tarafından küçümsenmek istemiyorum." Dediklerinde yanlış bir nokta yoktu.
Kendi sınıfımdan ziyade Koras'ın sınıfını daha çok merak ediyordum. Taş ile test yaptığımızda büyü gücü olduğunu anlamıştık. Bir de sırtındaki dövme hala gizemini koruyordu. Soylu sınıfında olacağını sanmıyorum ama kırmızı gözleri diğer sınıflarda sorun çıkarabilir. Benimle aynı sınıfa düşse iyi olurdu.
"Luts ne yapıyor acaba görüşmeyeli uzun zaman oldu." Dedi Eve seslice. Luts kim? Birinin bu soruyu sormasını bekleyerek bakındım. Kimse sormayınca merakıma yenik düşerek ben sordum.
"Luts kim?"
"Nişanlım."
Ha? Haa? Haaaaa?
"14 yaşını geçmiş bir soylu başka bir soylu ile nişanlanır. Bu nu da mı bilmiyordunuz?" dedi Eve gözlerimizdeki şaşkınlığı görünce. Ayrıca sorun nişanlanmak meselesi değildi, senin nişanlın olması meselesiydi. Acaba yazık çocuk ailesine karşı falan çıkamadı mı?
"Evlenmek zorunda mısınız, isterseniz karşı çıkabilirsiniz değil mi?"
"Neden çıkalım ki çocukluk arkadaşıyız biz. Ailelerimiz yakın olduğu için böyle bir şey bekliyorduk zaten."
"Çocuk seni tanıdığı halde kabul etmiş demek ki. Gözümde birkaç seviye atladı şu anda." Dedim dalga geçerek.
"Hey bana istediğini diyebilirsin ama Luts ile dalga geçme. Annem öldükten sonra bana sadece o sahip çıktı. Üstelik ne zaman bir şey yapsam gidip benim yerime özür dilerdi."
Çocuğun bir şekilde kibar olduğunu tahmin etmiştim. Alçak gönüllü olmasaydı zaten Eve gibi bir kızla baş edemezdi.
"Hey, peki kralın çocuğu? O da mı gelişigüzel nişanlanır?" Bunu gerçekten merak etmiştim. Sonuçta kral bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rena (GirlxGirl)
FantasíaGirl x Girl olacak arkadaşlar. Eski hesaptan rastgelen olursa nolur darlamayın gitti o hesap bu kitabın da yeri bende çok farklı o yüzden buraya aldım. Evet girlxgirl. İsterseniz tekrar söyleyeyim, girlxgirl. Bu konu hakkında tek bir şey duymamayım...