Rakibim bir soyluydu. Tanımla kullanarak özellikleriniöğrenmiştim. O yüzden zayıf olduğu element olan yıldırımı seçtim. Tek yapmam gereken ona dokunmaktı. İç güdüsü mü desem 6. Hissi mi desem bilemiyorum ona ne zaman yaklaşsam bir şekilde kaçmanın yolunu buluyordu. Vücudumu yıldırımla kapladığımda dahi arkasına geçtiğimi fark etmese bile elimden kurtulmanın bir yolunu buluyordu. Şans statları falan çok mu yüksek bu çocuğun?
Kenarda oturan bütün insanlar rakibimdi. Son güne kadar gerçek gücümü kimsenin öğrenmemesi gerekiyordu. Buradaki insanların çok azı benim 5 elementi de kullanabildiğimi biliyordu. Eğer rakiplerim de öğrenirse buna karşı bir strateji geliştirmeleri kaçınılmazdı. Umarım tepemin tasını arttırmazlar, öyle olursa hangi büyüyü kullanacağımı ben bile bilmiyorum.
4 dakikadır yıldırım modundaydım. Hala fazlasıyla büyü gücüm vardı. Sudan kılıçlar yaparak etrafıma dizdim. İçine yıldırım da koyarak kuvvetlenmesini sağladıktan sonra hepsini aynı yere gönderdim. Amacım defalarca aynı yere saldırarak kalkanını kırmaktı. Kalkanda ufacık bir çatlak oluştuğunda kılıç değil de ucu sivri giderek kalınlaşan bir çubuk oluşturdum. Bu kesinlikle kalkanını delmeye yeterdi. Yıldırımla kaplamanın üstüne bir de hızlandırma büyüsü yaptım. Sudan oluşan çubuk kalkanı delip bacağına saplandığında bile hangi ara olduğunu anlayamamıştı. Kalkanını tekrar etkinleştirip çubuktan kurtulsa bile bacağı kanamaya devam ediyordu. Tam şah damarına saplanmıştı çünkü.
Aslında kalkanını etkinleştirmese çubuk kanamayı bir süre tutardı ama kalkanını etkinleştirdiği anda kazanan belli oldu. Artık tek yapmam gereken kanamadan bilincini kaybetmesini beklemek.
Biraz daha oyalandıktan sonra sonunda bilincini kaybedebilmişti. Güçlerimi saklayacağım diye bayağı uğraşmıştım.
Benden beş sıra sonra sırada Eve'in oda arkadaşı vardı. Umduğumdan daha kısa sürede işini bitirip bekleme kısmına geri dönmüştü.
"Nasıl olsa kazanacaksın, bizim bile yarışmamızın anlamı ne?" dedi yüksek sesle. Arenaya bakıyordu.
"Bana mı soruyorsun?" dedim onaylamak için.
"Tabi ki sana soruyorum, başka kime sorabilirim?"
Omuz silkerek cevap verdim.
"Neden kazanacağımı düşünüyorsun?" diye sordum.
"Çünkü güçlüsün." dedi yüzüme aval aval bakarak.
"Elbette o da bir sebep. Sense muhtemelen ikinci turda eleneceksin." Dedim karşılık olarak.
"Neden?" diye sordu. Normalde sen ne diyorsun be, diyerek kaplan misali üzerime atlaması gerekiyordu ama bu soruyu gerçekten merak ettiği için sormuştu.
"Az önce tüm gücünü kullandın değil mi? Buradaki herkes gördü, rakiplerin dahil. Sence ikinci karşılaşmada seninle savaşırken dikkat etmeyecekler mi? Resmen orada, benim ana elementim su ve ekstra olarak da şundan bundan kullanıyorum işte, diye bağırdın. Peki ben beş elementi de kullanabiliyorken neden orada sadece iki element ve bir boşluk büyüsü kullandım? Çünkü rakiplerim bilsin istemiyorum. Hoş bilseler bile yapabilecekleri bir şey yok beni zaten yenemezler, yine de zorlanmak istemiyorum. Üstelik yeneceklerine kesin emin oldukları zaman gardlarını indiriyorlar bu da kazanmayı kolaylaştırıyor." Diye uzun bir açıklama yaptığımda hala suratıma bakıyordu.
"Yüzümde bir şey mi var?" diye sordum.
"Buradaki bütün insanlar tüm güçleri ile savaşıyor sanmıştım. Bence hala da öyle. Hiç dediğin açıdan düşünmemiştim."
"Şu an çıkan çocuğu görüyor musun? Birazdan kazanacak olan." Dedim elime işaret ederken.
"Çıktığından beri sadece hava ve su elementi kullanıyor ama ateş büyüsü de yapabiliyor. Son tura kadar kullanacağını sanmıyorum gerçi." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rena (GirlxGirl)
FantasiaGirl x Girl olacak arkadaşlar. Eski hesaptan rastgelen olursa nolur darlamayın gitti o hesap bu kitabın da yeri bende çok farklı o yüzden buraya aldım. Evet girlxgirl. İsterseniz tekrar söyleyeyim, girlxgirl. Bu konu hakkında tek bir şey duymamayım...