46: Düzen 1 ⚔️

2.9K 348 165
                                    

Günde 1 bölüm atmaya karar verdim... Beni bu fikirden vazgeçirmeye çalışın lütfen....

>>>>>>>>>>>>>

Ambulansı aramayı aklıma getirsem de kesinlikle ondan daha hızlı bir şekilde ulaşıp, daha hızlı bir şekilde Kayla'yı hastaneye götüreceğime inancım tam olduğundan yıldırım modunu bir saniye bile kapatmadan okula doğru koştum. Evden çıkarken annemle saliseler içinde göz göze geldiğimizde kadın elindeki tabağı yere düşürmekle kalmadı, kendi de bir adım gerileyerek yere düşmüştü. Kalıp açıklama yapacak halde olmadığımdan hız kesmeden evden çıktım. Çıkmadan önce Asil'e küçülüp odamda saklanmasını da söyledim.

Okula girdiğim anda soluğu kütüphanede aldım. Kulağıma gelen çığlıklardan dolayı geç kaldığımı fark ettim. Kütüphanede panik içinde Kayla'nın etrafına dolaşan öğrencileri bir kenara çekerek yara yara ön tarafa doğru ilerledim. Kayla kucağımdan kaybolduğu şekilde yerde yatıyordu. Bilinci neredeyse kapanacaktı, ya da çoktan kapanmıştı. Ama nefes alıp veriyordu, orası kesindi.

Üstümü değiştirme fırsatı bile bulmadan doğruca Kayla'ya koştuğumdan üstümde hala Rena'da giydiklerim vardı. Kir ve toz içinde bu halimi görenler Kayla'dan çok bana bakıyor, tanıdıkları kişi olup olmadığımı çözmeye çalışıyorlardı. Umurumda bile değildi.

"Kayla konuş." Dedim emir vererek. Bir cevap vermesi için doğrudan yarı açık gözlerine baktım.

Kısık sesinin "Ekin." Demesiyle iki adımda yanına gittim. Konuştuklarından anladığıma göre çoktan ambulansı aramışlardı. Şu anda buradan Kayla'yı alıp çıksam kesinlikle daha büyük bir olaya peyda olacaktı.

On dakika geçtiği ve bütün okul başımıza toplandığı halde ambulans daha gelmemişti. Artık müdürlere nefretim tam olduğundan yanımıza gelip omzuma dokunan okul müdürünü öyle bir geri itmiştim ki adam dengesini sağlayamayıp düşmüştü.

"Dokunma bana. Hiçbiriniz dokunmayın." Dedim sinirle. Kayla'nın yaralarına donma büyüsü yaparak kanının daha fazla akmasına engel olmaya çalışıyordum. O sırada kendi dünyamıza geldiğimiz halde büyü kullanabildiğimi bile yeni fark etmiştim evden buraya kadar yıldırım modunda koştuğum halde. Sadece aklıma ne geliyorsa onu yapıyordum. Kayla'nın beni bu denli panikletiyor oluşunu içimde bir yerlerde tuhaf buluyordum, açıklayamadığım bir şeydi.

"Sikicem şimdi ambulansını da ha." Diyerek daha fazla kızmama engel olamadım. Bu ben değildim, kesinlikle ben değildim. Karakterimden ayrı davranırken bir yandan kendimi sorgulasam da akışına bırakmaya karar verdim. Beş dakika, beş dakika sonra hala ambulans gelmezse Kayla'yı yüklendiğim gibi kapıdan çıkıp gidecektim.

Ambulansın sirenlerini duyduğumda son kalan büyü demlerimle hala Kayla'nın yaralarını belli bir seviyede dondurmaya çalışıyordum. Sedye ile kütüphaneye giren sağlık görevlilerinin birinin kolundan tuttum.

"Eğer ona yolda bir şey olursa yemin ediyorum hepinizi öldürürüm." Dedikten sonra biten büyü gücümle, gözlerimin kararmasına engel olamadım. Kayla'nın yanında yere yığılırken birkaç çığlığın daha koptuğuna şahit oldum.

--

Gözlerimi açtığımda klasik hasta odasındaydım. Yıllardır hastanede yatmadığımdan bir süre odayı, aylardır temiz ve rahat bir yatakta yatmadığımdan da bulunduğum yeri garipsedim. Annem başımda, ağlamaktan şişmiş gözleriyle oturuyor, kardeşim Efekan ise odanın bir köşesinde elindeki telefon ile oynuyordu.

Boğazımın kuruduğunu hissettiğimden,

"Su." Dedim. Annem uyandığımı görünce öyle bir sevindi ki kadın ne yapacağını şaşırdı. Anne sen dur hele, daha öbür taraftaki adamın bana söylediği cümlelerin hesabı var sırada ama halim yok dua et.

Rena (GirlxGirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin