MUTLAKA OKUYUN! ÖNEMLİ AÇIKLAMA!
'Bu yazdığım kurgunun son bölümü olacak,çünkü aklımda çok fazla şey var ve hepsini ayrı ayrı yazsam 10 hikaye eder. O yüzden 2 ya da 3 bölümlük kurgular yazmak daha cazip geldi. Gelecek bölüm için kurgu fikirlerinizi de buraya alabilirim. Hemen yazmasam bile,not edeceğim.🖤'
"Geçmişin keşkeleri,geleceğin iyi ki'lerini yok ederdi." (Kendi Eserim)
Bölüm Şarkısı,
Cem Adrian&Mark Eliyahu - kül
**
Saniyeler dakikaları kovalamış,dakikalar saatleri takip etmişti. Günler geçmişti sonra. Her şey olup bitmişti. Bitmişti de,kendiyle olan kavgası hiç bitmemişti. Ne ara bu kadar gözü dönmüştü? Nasıl da hırsına yenik düşmüştü? Vicdan azabı çekiyordu şimdi. Çekiyordu çekmesine de,o gün gördüklerinden,duyduklarından sonra bunun Aybike için hiç bir anlam ifade etmediğini anlamıştı. Nedeni bilinmez,en çok bu yakıyordu canını. Müdür karşısında ona nutuk çekerken parmaklarını bacağına vurup stresini atmaya çalışıyordu."Bak Berk,bu kez ucuz kurtuldun ama bu seni onayladığım anlamına gelmiyor. Yaptığın çok yanlış bir hareketti. Biri senin yüzünden felç kalabilir,hatta ölebilirdi. Şu an iyi olması yaptığını güzellemiyor."
Yutkundu,aklından geçenleri tekrar tekrar duymak ona iyi gelmiyordu. Derin bir soluk çekti içine.
"Haklısınız hocam."
"Bir daha böyle bir şey istemiyorum,bir daha seni polisler eşliğinde sınıfından alırsam hiç iyi şeyler olmaz."
Normalde olsa zenginliği ve babasının okul ortaklarından biri olduğunu söyler ve sıyrılmaya çalışırdı. Ama uzun zamandır kendi gibi davranmıyordu. Ya da tam tersi,yaşadıklarından sonra kendi gibi davranmaya başlamıştı. İnsanlara rol yapıyordu. Dalga geçiyordu ama esas acınası olan buydu. Kafasını sallamakla yetindi,tam o anda çalan kapıyla oh çekti. Oysa gelen kişi ona iyi hissettiren şeyler söylemeyecekti,bunu bilmiyordu. Elinde belgeler ve kutular vardı.
Görevli iki kutuyu kenara bıraktı. Müdür eliyle kutuları gösterdi.
"Nedir bunlar?"
"Hocam hademe Orhan Eren,öğrenci Oğulcan Eren ve Aybike Eren'in eşyaları. Az önce çıkışları yapıldı."
Berk dumur olurken,hoca kınayan bir bakış attı ona doğru. Şoka girmiş gibiydi,tekrar adama baktı.
"Çıktılar mı?"
"Henüz değil,son dersteler."
Kafasını sallayarak onayladı,Berk ayaklanırken zorlukla konuştu.
"Hocam çıkabilir miyim?"
Konuşmadan eliyle kapıyı gösterdi,genç adam koşar adımlarla çıktı. Derse girse ne diyecekti? Aybike onunla gelmek istemezdi,o gelmek istese kuzenleri ya da abileri izin vermezdi. Ensesini sıkıp bahçeye çıktığında bakışları banka döndü ve tek başına oturan genç kızı gördü. Yüzü aydınlandığında oraya doğru adımladı.
Aybike ise derse girmek istememiş,ona iyi kötü anılar bırakan bankta veda etmek istemişti okuluna. Birkaç adım ötesinde,kenarda yanağını sıkmıştı mesela. Ona hiç bir şey belli etmemiş,gidince dokunuşunu hissetmek için elini yanağına hafifçe bastırmıştı. Burada konuşurlardı hep,burada merak etmişti onu. Burada dalga geçmişti onunla. Ama her ne olursa olsun,yanında o vardı ve Aybike ona çok değer veriyordu. Bu değerin öylece yitip gitmesine katlanamıyordu. Gözleri tekrardan dolmuştu,ona 'benden nefret etme' dediğinde duyduğu ses çaresizliğin rengini yansıtıyordu. Sahi,neydi çaresizliğin rengi? Neydi aşkın tarifi? Vazgeçmenin rengi var mıydı? Yoksa ondan mıydı bu kadar acı çekişi? Yok muydu çözümü? Gidince bitecek miydi her şey? Unutacak mıydı? Gözlerini silerken arkasından gelen adım seslerini duyup nefesini tuttu. Sanki içten içe biliyordu onun geldiğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise
Teen Fiction'Her şey değişir ama hiç bir şey yok olmaz.' Aybike ve Berk. Birbirlerinden çok uzak,biri yaptıklarından pişman,diğeri yaşadıklarından acılı. Onu içimde öldüreceğim,birini sevmeyi bıraktığında içinde ölmeye başlar. (Şeker Portakalı) Her kurgu 2,3 bö...