Medya; canım kızım 🥺💔
"Sen beni asla,asla tanımayan,bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden,bir taşa basarcasına üstüme basan,hep ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen,kimsin ki benim için?
(Stefan Zweig - bilinmeyen bir kadının mektubu)
- Bence yeni sezonu AyBer için bu şekilde toparlayabilirsiniz,o zaman flört sahneleri o kadar da göze batmaz.-
Bölüm Şarkıları,
Suzan Hacıgarip - kırdığın kadar
Zeynep Bastık&Emir Can İğrek - dargın
Ömer Başçı - ah be kadınKeyifli Okumalar!
**
Zaman hiç beklediğimiz gibi yavaş almıyordu,aksine öyle hızlı geçiyordu ki gözlerinizi kapatıp açmış da,o zaman dilimi hayatınızdan geçip yok olmuş gibi hissediyorsunuz. İyi kötü anılar bırakırdı size zaman. Çoğu kez kötüleri kafanıza çivi gibi çakmayı,iyileri silmeyi hedeflerdi aslında. Bunun karşısında durmak da tamamen sizin elinizdeydi.Bazı hisler vardı,belli zamanlar. Sizi hayal ettiğinizin tam aksine yürümeye zorlayan bambaşka yollar. Gözyaşlarıyla süslenmiş,yalnızlıkla harmanlanmış ve çaresizliği kendine durak bilmiş yollar vardı ve bazen o yollardan geçmek sizin tek gerçeğiniz oluverirdi. Biz yalnız değildik,olmamalıydık. Onun yanında olmak zorundaydık. Ama bu o kadar zordu ki,bu iğrenç hisle,acımasız duyguyla,boğazdaki beni öldürmek ister gibi duran yumruyla baş etmek öyle zordu ki. Gözlerimin kızardığına emindim,umursamadan yürümeye başladım ve derin nefesler aldım. Babamın ilaçlarını verdikten sonra düşmüş yüzüyle teşekkür etmesi beni yeniden ağlamaya iterken,en azından onun yanında bunu yapmamak için odadan çıkmıştım.
Hayatım o kadar karmakarışık olmuştu ki... Sadece birkaç ay öncesine kadar mahalle okulundan koleje giriş yapmıştım,hayatım tümden değişmişti. Bilerek ya da bilmeyerek sevdiklerime zarar da vermiştim,zarar da görmüştüm. En büyük zararı bunca olay arasında babam görmüştü. Felç kalmıştı. Yine hayatım tepetaklak olmuştu. Okulu bırakmıştık, kuzenlerimle uzak yerlere düşmüştük, evimizden ayrılmak zorunda kalmıştık. Kuzenlerim yetimhanedeyken,Kadir abi hapisteyken ne bir lokma geçiyordu boğazımdan ne de yüzüm gülüyordu. Abim de benimle aynı durumdaydı. Babam tedaviyi kabul etmiyordu,ona yardım etmemiz gururuna dokunuyordu. Her şeyimize,hepimize koşarken bize muhtaç kalmak onu derinden yaralıyordu. Annem desen... Teyzem açık açık söylemese bile maddi durumdan sürekli dem vurması iş ve evi acilen bulmamız gerektiğini söylüyordu bize. Bu durum canımı sıkıyor olsa da,bir yandan da mutluydum. Annem kuzenlerime yaptığı muameleyi yaşıyordu şimdi,üstelik o yanımızdaydı ama onların anne babası ölmüştü. Üstelik ben de birkaç kere yapmıştım bunu ve çok pişmandım. Annemin oyunlarına gelmiştim,onlar bunu bana yapmazdı. Zaten başımıza gelenlerin başlangıcı benim o okula gitmek için yalvarmamla başlamamış mıydı? Kendimi bu konuda hep suçlu hissedecektim.
Çalan kapıyla kafamdaki düşünceler bulutu dağıldı, Oğulcan gelmiş olmalıydı ya da annem. Aynada kendime kısaca göz attım, gözlerimin kızarıklığı geçmişti. Hala mor halkalar vardı ama uykusuzluk çektiğimi zaten biliyorlardı,bunun rahatlığıyla kapıyı açtım. Karşımda beklediğim kimsenin olmayışı ama en son beklediğim kişinin olmasıyla şaşkınca bakakaldım.
YAZAR'DAN DEVAM...
Aybike Berk'i karşısında görmenin şaşkınlığını atlatmaya çalışırken,genç adam özlemle kızı inceliyordu. Uykusuzluğun belirtileri olan yorgun ama hala güzel ela gözleri, olduğundan daha da zayıflamış bedeni,dağınık kıvırcık saçları ve mimiklerine sinmiş şaşkınlıkla hala öyle güzeldi ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise
Teen Fiction'Her şey değişir ama hiç bir şey yok olmaz.' Aybike ve Berk. Birbirlerinden çok uzak,biri yaptıklarından pişman,diğeri yaşadıklarından acılı. Onu içimde öldüreceğim,birini sevmeyi bıraktığında içinde ölmeye başlar. (Şeker Portakalı) Her kurgu 2,3 bö...