Hayaller ve Gerçekler

780 38 63
                                    

Hello! Bu kurgu da fantastik olacaktır,bıktırdım ama hdodkdksksk kurgusu bana kalsın,okudukça birlikte çözeriz. Ama seveceğinizi düşünüyorum,ben çok sevdim çünkü.
Kelimelerde buluşalım!

Bölüm Şarkıları,

Perdenin Ardındakiler - düşlerim zifiri karanlık
Katy Perry - Harleys in Hawaii

**
Aybike çiziminin son rütuşlarını yapıp biraz geriye yaslandı ve uyuşmuş parmaklarını kütletti. Tam da hayalindeki gibi olmuştu. Yazdıklarına kendinden çizimler eklemeyi çok seviyordu, yazmayı daha çok seviyordu. Hem ne diyordu William Wordsworth?

'Yazmak,kalbin nefes alışverişini kağıda dökmektir.'

Hayatı bu felsefe içinde ilerliyordu doğrusu,içine sinmeyen hiç bir şeyi yapmak istemiyordu ama kendi kalbinden yola çıkarak yarattığı karakter her detayıyla çok güzeldi. Evet,yakışıklı değil güzeldi. Sanat eseri gibiydi. Kendi gamzesinden karaktere de eklemişti ama ona kendisinden daha çok yakışmıştı. Bir an kıskanmadan edemedi. Gerçek dünyada asla karşılaşmayacağını düşündüğün,keşke böyle olsaydı dediğin,keşke arkadaşım olsaydı, keşke böyle biri karşıma çıksaydı dediğimiz herkesi kelimelerde buluyorduk aslında. Ama gerçeğe gelince hayalden öteye gitmiyordu. Bu yüzden yazmayı seviyordu. Yazmak ona şöyle hissettiriyordu.

Hayatımda böyle bir arkadaşım olsaydı,bu kadar mutsuz olmazdım. Ya da böyle biri olsaydı,beni olduğum gibi, gerçekten severdi. Karşılıksız, yalansız. Ona aşık olurdum,o da beni çok severdi. Ya da aşk olmasa bile, en azından birinin beni kusurlarımla bile seveceğine emin olurdum. Yazdığım her karakter benden bir parça ama aynı zamanda benden bağımsız. Bana çok benzeyen ama beni hiç andırmayan farklı farklı kişiler.

Sonra yazdığı son sahneleri gözden geçirdi,bir şeylere farklı açıdan bakabilmek şanstı belki de. Düz bakmamak, önyargılı olmamak,farklı açılardan insana bakmayı bilmek. Belki de bu yüzden güvenmiyor,bu yüzden yaklaşamıyordu insanlara. Bazıları çok ters enerjiler verse de yüzleri gülüyordu, insan hissetmediği bir şeyi nasıl yansıtabilir anlamıyordu. Ya da çok geri planda kalmış birisinin ışığı,göz önüne alınan birinden daha çok parlayabiliyordu ama bunu da sadece onun gibi olan insanlar görüyordu. En son paragraf yazdığı defteri aldı eline.

"Gecenin karanlığında yeşeren çiçekler hep en güzelleriydi oysa ki. Biz hep gün ışığında bakardık onlara ve sonra daha çok parlayanlar çarpardı gözümüze. Bırakıp giderdik onları.

En güçlü kuşlar anka kuşlarıydı oysa,onlar küllerinden doğardı. Ama biz hep güvercinlere bakardık. Baykuşları kovar, kırlangıçları selamlardık.

Biz kötü gördüklerimizi hep arkada bırakırdık,içini merak etmezdik.

Bencil gördüklerimiz bizden daha fedakardı aslında, fedakar görünenimiz sahtekar. Kötü gördüklerimiz iyiydi aslında,esas iyiler iyilik yapıp görünmeyenler olurdu esasen. Ama biz hep göz önünde olanı severdik, ardımızda parlayan ışığa inat. Tam da bu yüzden,o ışık hep arkamızda kalacaktı,biz de sahte ışıltıların görünüşüne aldanıp gerçek ışığa asla ulaşamayacaktık."

Sonra çizimini inceledi tekrardan. Uzun bir boy,kızıl saçlar, çilli bir yüz ve hediye gibi serpiştirdiği gamze. Gözlerinin koyuluğu onu ayrı cezbederken,kahve ve kırmızı renklerini karıştırıp saç rengini ortaya çıkarmıştı,hoşuna da gitmişti doğrusu. Kalemini aldı tekrar eline,yazdıkça yazdı, yazdıkça yazdı. Parmakları acıdı,içini döktü,kalbinin nefes alışverişini kağıda bıraktı altın harflerle. Kulaklığını takarak rahatlatıcı bir fon müziği açtı.

La Douleur ExquiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin