Uzun,hastane sahneli,yüzleşmeli ve kavgalı 2. Part geldiiii! Seveceğinizi umuyor ve keyifli okumalar diliyorum bebeklerim. 🧚♀️🖤 bu arada kimseye garezim yok,Ömer&Aybike kuzenliğine bayılıyorum ve Oğulcan'a kardeşine ettiği laftan sonra çok kızgınım. Hepsini çok sevsem de,bir gerçekleri yüze çarpma sahnesi olmalı.
Bölüm Şarkıları,
Emir Can İğrek - beyaz skandalım
Mark Eliyahu&Perdenin Ardındakiler - uzaklara savrulalım
Soner Avcu - yalnızlıklar
Redd - beni sevdi benden çok**
Birkaç Gün Önce,HastaneNeydi sevmek? İnsana en güzel gelen şeydi. Yüzünü gülümseten,bazen yolda karşına çıkan,bazen uykunda rüyalarına uğrayan,bazen de uyandığında karşında gördüğün. Sevmek güzel şeydi. Mutluluğun tanımı buradan geçerdi. Ama bazen sevmek de insana zor gelebilirdi. Canını yakardı birinin sevgisine ihtiyaç duymak. Ona yürüdüğün yollar engebeli olurdu,her adımda düşmeye ramak kalırdı,bazen de düşerdiniz,dizleriniz yerine kalbiniz parçalanırdı. Bazen kalbinde yer almak istediğiniz insan kalbinizi defalarca paramparça ederdi. Ama kalp sanılanın aksine öyle güçsüzdü ki,tek hareketiyle sizi hayatta tutar,bedeninizi canlandırırdı. Ama onu paramparça edenlerden uzaklaşmak yerine,her dakika ona koşar,ona atar dururdu. Aybike bir hastane odasında,çok değil birkaç ay önce saçlarını yolduğu birinin saçlarını seviyordu şimdi. Hayat ne garip şeydi. Biliyordu,kaç kere paramparça etmişti kalbini. Kaç kere yıkma derecesine getirmişti ailesini.
Ama bazen ona öyle derin bakıyordu ki,nefesini kesiyordu. Belli etmiyor,ters düşüyordu onunla belki ama yine de kalbi dörtnala koşuyordu,onun kalbine ulaşmak ister gibi. Hatalarını da,yaralarını da kendi kalbiyle örtmek ister gibi. Saçlarını sevmeyi bırakıp işaret parmağını Berk'in çillerinin üstünde hafifçe gezdirdi. Oldukça yavaştı,tüy gibiydi dokunuşu. Canını yakmak istemiyordu çünkü. Yeterince canı yanmamış mıydı ikisinin de? Yutkunup elini kavradı,eli adamın elinin arasında küçücük kalmıştı.
'Senin kalbinin üzerine örttüm kalbimi,yaraların da,hataların da benimkilerle eş artık...' der gibi.
Hala uyuyordu,bu da Aybike'nin işine geliyordu. Yanında rahatça kalabilmek,yüzüne doya doya bakabilmek için bir bahaneydi bu. Hissediyordu,adam da en az onun kadar yalnızdı. Çünkü yalnızları,sadece bu duyguyu hissedenler anlardı. Ne demişti yazar?
'Seni anladım,çünkü; anlamak istedim. Yaralı kuşlarız hepimiz ve yaralı kuşların yaraları hep aynı yerde kanat çırpar.'
"Sen yalnız değilsin Berk. Ben varım. Kimse görmese de,sen dahi bilmesen de buralarda bir yerlerde varım ben. Gözlerini her acıyla kapattığında,yanında duracağım. Ama gözlerini açtığında yanında olmayacağım. Çünkü korkuyorum. Gözlerin gözlerime değdiğinde korkuyorum. Bana çok güzel baktığında kapılıp gitmekten,sonra boğulmaktan korkuyorum."
Derin bir soluk çekerek işaret parmağını adamın avuç içindeki çizgilerde gezdirdi bu kez.
"Canımı çok yakmana rağmen,senin canını yakarlar diye korkuyorum. Belki de o yüzden güvenmiyorum sana. Senin canın yandığında benimki de acıyor çünkü. Ama sen beni her paramparça ettiğinde,arkana dönüp bakma zahmetinde bulunmadın bile. Şimdi tüm bunların,bana bakışlarının yalan olmasından korkuyorum. Ama yalan da olsa,kalbime engel olamıyorum. Bunları benden asla duyamazsın belki de ama... Ben senden değil,kendimden kaçıyorum. Benim zararım hep kendime. Biri elimi tutmaya kalksa o da zarar görür. Belki de bu yalnızlığı hak ediyorum. Ama sen etmiyorsun. İşte o yüzden. Varım ben..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise
Teen Fiction'Her şey değişir ama hiç bir şey yok olmaz.' Aybike ve Berk. Birbirlerinden çok uzak,biri yaptıklarından pişman,diğeri yaşadıklarından acılı. Onu içimde öldüreceğim,birini sevmeyi bıraktığında içinde ölmeye başlar. (Şeker Portakalı) Her kurgu 2,3 bö...