Hikayenin devamında,kendini uçurumun kenarında bulmuştu genç adam. Ne kalbi kaldırıyordu bu kadar yalanı ne de beyni kabul ediyordu her şeyin yarım kalmasını. Bilmiyordu ki,bu bir hikayenin sonu değildi,bu her şeyin yeniden başlaması için bir şanstı...
(Betweenyounme)
Bu bölüm de canım, killshotbeybiii için!!
Bölüm Şarkıları,
Mabel Matiz - fırtınadayım
Sezen Aksu - yetinmeyi bilir misin
Mabel Matiz - müphemLütfen bolca yorum yapar mısınız? 🥺
**
Okuduğu her bir kelime beynine saplanıp orada yangınlar çıkarıyordu sanki. Sevdiği kızın yüzüne baktı,şaşkınlığıyla,acısıyla,yalanların getirdiği yükle.Yalanlasın istedi çaresizce. Gözlerinin altı ve burnu kızarmıştı. Gidememişti ama kalmak da hayatını bitirecek gibiydi. Sessizce ona bakıyordu,kaçtığı zamanki gibi. Ama bu sefer gözlerine bakabiliyordu,acısına ağlıyordu. O zamanlar Berk'in bilmediği her şey genç kızın omuzlarına bir yüktü,şimdi ise Berk'in kalbine düşen bir ateşti ama ikisini de yakıyordu. Acısına tutunursa yıkılırdı,öfkesine tutunsa yakıp yıkardı. Uzun zaman sonra ilk defa eskisi gibi olsun istedi. Her şeyi alttan almak yerine,yakıp yıkmak istedi,hayatı mahvolmuştu hakkı değil miydi?
Elif... Hiç bir şey bilmiyordu. Gidecekleri için çok üzülmüştü. Kalbinde bir yer acımıştı Berk'in,o ağlarken. Ama sebebini anlayamamıştı. Sıkıca sarılmak istemişti, gözyaşlarını silmek istemişti. Sonra garip gelir diye vazgeçmişti. Arkadaş bile değillerdi ki. İter miydi? Yanlış anlar mıydı? 'Ne yapıyorsun oğlum?!' diye tersler miydi? Milyon düşünce geçmişti aklından ama yine de geri dönmeden hemen önce aklı Aybike'si ile doluyken bile,kızın yaşlı gözleri düşmüştü aklına,kısacık bir an. Keşke sarılsaydım diye düşünmüş,bunun pişmanlığını yaşamıştı.
Öylece kalakaldı yerinde. Neden bilinmez,kendine geldi sonradan, bakışlarını çekti sevdiği kızın güzel yüzünden. Hiç bir şey söylemeden yanından geçip gitti,belki Milano'ya gitmemişti ama yine de ardında bırakmıştı kızı. Taksiye ilerledi. Eli titriyordu açamıyordu kapıyı sanki. Onun yerine Aybike açmıştı kapıyı. Elinde Berk'in valizi vardı, hızlıca yerleştirdi bagaja ve derin bir nefes alarak sevdiği çocuğa baktı. Sessizdi. Ama içinde evler ardı ardına yıkılıyordu,biliyordu bunu. Yutkundu. Aybike ondan izin istemeden yanına oturdu ve adresi verdi. Yumruklarını sıkarken,genç kız naifçe elini avuçlarının arasına aldı. Sıcacık eli sıkılan yumruğu şefkatiyle sarıp sarmalıyordu lakin acısını söküp atmaya yetmiyordu.
Kıpkırmızı kesilmiş avuç içi ona öfkenin rengini yansıtıyordu,bembeyaz kesilmiş parmak uçları ise acının ruhsuz halini. Peki gerçeklerin rengi neydi? Koyu bir kırmızı mıydı içini yakan alevler gibi? Yoksa simsiyah mıydı,tamamen yalan olan geçmişi gibi? Kavuşmanın rengi var mıydı? Bilmiyordu. O kadar cevapsız sorusu vardı ki,bir yanı tüm gerçekleri bilmek istiyordu,diğer yanı her şeye kendini kapatıp tüm bu öğrendiklerini yok saymak.
Olmuyordu.
Taksi,ona sonsuz gibi gelen ama aslında çok kısa bir sürede evin önünde durmuştu. İşte şimdi öfkesine tutunma zamanıydı. Parayı alelacele verip hızla arabadan indi. Aybike de telaşla, ellerinin arasından kayan elin boşluğunu yaşayamadan peşinden koşmuştu.
"Berk bi sakin ol! Berk!" Duymuyordu. Sanki her şeye kapatmıştı kendini. Bu çok korkutuyordu kızı.
Genç adam aceleyle kapıyı açtı ve salona,annesinin karşısına dikildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise
Teen Fiction'Her şey değişir ama hiç bir şey yok olmaz.' Aybike ve Berk. Birbirlerinden çok uzak,biri yaptıklarından pişman,diğeri yaşadıklarından acılı. Onu içimde öldüreceğim,birini sevmeyi bıraktığında içinde ölmeye başlar. (Şeker Portakalı) Her kurgu 2,3 bö...