Kayıp Ruhlar -ölümün çağrısı-

1K 61 164
                                    

Hello! Bu kurgu fantastik olacaktır, normalde çok becerebildiğim bir şey değil ama deneyeceğim. Instagramda bir sayfanın paylaştığı videodan esinlenilmiştir,hayal ürünümle birleştirilerek yazılmıştır. Umarım seversiniz. Sayfa sonradan videoyu sildiği için cr veremiyorum. 🖤

Bölüm Şarkıları,

Alan Walker - faded
Eskitilmiş Yaz - uyursam geçer mi?
Çağan Şengül - tablo

**
İfadesiz bir yüzle aynadaki aksini inceliyordu genç kız. Yüzü normalde olduğundan daha beyaz,daha soluktu. Elini yüzünün hizasına getirip bileğindeki kesikleri inceledi. Ölse ne olurdu ki? Gözlerini açana kadar nefesinin kesilmiş olduğuna da emindi,canının acısı birkaç dakikalık kesilmiş,soluk almayı bırakmıştı bedeni. Bunu tam olarak hissetmişti, sonradan annesi onu neden kurtarmıştı ki?

Sertçe yutkunurken gözlerini etrafta gezdirdi. Düzgünce dizdiği kıyafetler, kitaplar,eşyaları. Hepsi bavulda duruyordu, annesi onu o halde bulduktan sonra delirmiş gibi ev aramaya başlamış,o anı ona yaşatan evden çıkıp gitmek istemişti. Abisi ve babası bilmiyordu bile. İşaret parmağının ucunu derin kesiklere atılmış dikişlerin üzerinde gezdirerek derin bir iç çekti. Anlık olarak bedeninin birbirine geçtiğini fark etmemişti.

Bavulunu taşıyan abisine şefkatle baktı,gerçekten ölmüş olsaydı abisi ne hissederdi? Bu dünyadan yok olup gitmeyi ne çok isterdi, bulunduğu yer, yaşanılanlar onu öyle çok boğuyordu ki, ruhunun bunu hissedemeyecek kadar uzaklara gitmesini istiyordu,zaten ona bu yolu seçtiren de buydu.

Otobüste koltuğa oturup kulaklıklarını taktı. Kulağında Eskitilmiş Yaz çalarken dudakları titremişti. Annesi onun bu halini fark etse de,üstüne gitmemeye karar vererek önüne döndü. Aybike kafasını cama yasladı ve gözlerini kapatarak şarkının kollarına bıraktı kendini. Otobüs sarsılarak durduğunda sessizce indi ve abisinin onu darlamalarını görmezden gelerek bavulunu çekeledi.

Maddi durumlarına göre oldukça büyük görünen eve şaşkınca bakmıştı. Oğulcan da soran bakışlarla annesine baktığında Şengül hanım konuştu.

"Ne bileyim oğlum,ucuza verdiler biz de kiraladık işte. Ben de anlamadım."

"Başımıza bir iş gelmesin de," diye mırıldandı Orhan bey. Günler sonra yüzünde minik bir tebessüm oluşurken Oğulcan da bunu fark ederek saçlarını öpmüştü, vücudunda tanımlayamadığı bir his oluştuğunda bunu da görmezden geldi,sonuçta kendiyle alakalı en iyi yaptığı şeydi.

Annesi mutfağa girerken Aybike'ye seslendi.

"Hadi eve bakın sen kızım,ben yemek yaparım!"

Sıkkın adımlar ve ifadesiz bir yüzle gözlerini etrafta gezdirerek yürümeye başladı. Üst kattaki odalardan birine girdiğinde gördüğü görüntüyle irkildi. Uzun boylu bir çocuk kollarını göğsünde birleştirerek duvara yaslanmış,kendisini inceliyordu. O da gayriihtiyari çocuğa bakarken ilginç bir şekilde pırıl pırıl parlayan bembeyaz tenini ve çillerini fark etmiş, dağınık kızıl saçlarının hiç rüzgar olmamasına rağmen havada uçuştuğunu izliyordu. Çocuk da tuhaf bir ifadeyle kendisine bakmaya devam etmişti. Geriye doğru iki adım atarak sert olduğunu düşündüğü bir tonla konuştu.

"Sen de kimsin be?!"

Çocuk yaslandığı duvardan doğrularak şaşkınca ona baktı, kaşları çatıktı.

"Bir dakika,bir dakika? Sen beni görebiliyor musun yani?"

Bu kez Aybike'nin de kaşları çatıldı.

La Douleur ExquiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin