"İnsana en çok acı veren şey, söyledikleriyle söylemek istedikleri arasındaki uçurumdur."
(Yeraltından Notlar - Dostoyevski)
Bölüm Şarkıları,
BTS - your eyes tell
Duncan Laurence - arcade**
O an anlamıştı aslında Berk,bütün hayallerinin yerle bir olacağını. İhtimal dahilinde de değildi artık,tamamen yerle bir olmuştu,kızın elini bırakamamıştı bile. Dudakları titrerken,tuhaf bir yüz ifadesiyle elini çekmişti genç kadın. Adıyla bile hitap edemiyordu daha,ne diyecekti? Yüzünü baştan aşağı inceliyor,bir fark bulamıyordu. Aybike'ydi işte,boyuyla,yüzüyle, saçlarıyla oydu. Neden kendini başka biriymiş gibi tanıtıyordu? Kendince ondan intikam mı alıyordu? Rol mu yapıyordu,şaka falan mıydı? Öyle olmasını umuyordu,aksi takdirde bu olanlara açıklama bulamıyordu. Ama öyle olsa anlamaz mıydı? Tiyatroya yıllarını vermiş,bu konuda kendini geliştirmek için yüz ifadelerini anlatan kitabı defalarca ezberlemişti. Her cümlesinde yüzünü inceleme detayı bundandı."Buyrun, şöyle geçelim," diyerek ilerdeki odaya yönlendirdi onu ama kafası oldukça bulanık olduğundan bir şey demeden,yalnızca kafasını sallayarak onaylamıştı onu. Sadece kendisi değil,Melis de onun yüz ifadelerini inceliyordu,oldukça tuhaf davrandığı kesindi. Ama çoğu yazar ve sanatçı böyleydi zaten, özellikle yalnızlığa boğulmuş yazarlar hemen hemen aynıydı. O yüzden anlayışla karşıladı. Belki de yazdığı bir kitap karakterine benziyordu? Bu düşünce tebessüm etmesine sebeb olurken adamın karşısına geçti. Hala konuşmuyordu.
"Kitabınızı okudum,oldukça etkileyici." diyerek sessizliği bozdu genç kadın. Berk ise kendini toparlamak adına bütün oyunculuğunu sergileyerek tebessüm etmişti ama buruk olduğuna emindi.
"O kitap benim yıllarımı verdiğim, içimdeki her şeyi kelimelere serdiğim bir kitap. Benim için çok önemliydi ama yayınlanma sebebi de önemliydi. Kendi çabamla bir yerlere gelmek istedim."
"Çok güzel bir düşünce. Peki en çok dikkatimi çeken şeylerden biri de kitabın ismi. Lâyezal. Neden bu isim,yani anlamı nedir?"
Kafasını kaldırıp gözlerini gözleriyle buluşturdu ve birkaç saniye inceledi. Her an kalkıp ona sarılma isteği artıyordu ama yapmadı. Derin bakışlarıyla yanıtladı kadını. Yüzünü biraz daha inceleyebilmek için birkaç saniye sessiz kalmış,bunun üstünü örtmek adına derin bir nefes almıştı.
"Ebedi demek. Bitmez,tükenmez,son bulmaz. Zeval bulmaz. Arapça kökenli bir kelime."
"Etkileyici. Son bulmayan nedir sizin için? Kitapta şöyle bir cümleniz var, 'milyonlarca parçaya bölünmüş gibi hissediyorum,milyonlarca yıldızı izleyip ay'da takılı kalıyorum.'"
Cümlesini ezberlemesine gülümsedi ve devamını getirdi.
"Ay da kırılıyor bazen, parlaklığını yıldızlara emanet edip sönüyor öyle zamanlarda. Ama olsun,ben onu kusurlarıyla da seviyorum, ışığı sönerken de çok güzel benim için,pırıl pırıl parlarken de. Herkes güneşe yönelir belki ama gün ışığı sahtedir onun gülüşünün yanında." diye tamamladı. Aybike tebessümle dinlerken yanağında oluşan gamzeyi elini yanağına koyarak izlemek istedi bir anlığına ama vazgeçti. Yeterince tuhaf göründüğüne emindi zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise
Teen Fiction'Her şey değişir ama hiç bir şey yok olmaz.' Aybike ve Berk. Birbirlerinden çok uzak,biri yaptıklarından pişman,diğeri yaşadıklarından acılı. Onu içimde öldüreceğim,birini sevmeyi bıraktığında içinde ölmeye başlar. (Şeker Portakalı) Her kurgu 2,3 bö...