Nasıl olmuştu da zombilerin sesini duymamıştı.
Johnson'ın arkasında da zombiler vardı. Arkasını dönüp zombilerin geldiği yolu blokla kapadı. Zombilerin sayısı giderek artıyor iki kardeş onları güçlükle alt ediyordu. Daha önce hiç böyle canavarlarla savaşmamışlardı. Sadece gündüz vakti zırhsız birkaç canavarı alt etmişlerdi. Mark'ı yere düşürdüler. Bir zombi fırsattan istifade edip tüm gücüyle kılıcını ona savurdu. Johnson kardeşleri daha rahat savaşsın diye etraftaki taşları kırıp koridoru genişletmekle meşguldü. Luke ise art arda ok atıp o zombinin saldırısını durdurmaya çalıştı. Ama başaramadı. Zombi, Mark'ı ağır yaralamıştı. Bir saldırıya daha dayanamazdı. Tekrar yeşil ellerini kaldırdı. Tam o sırada Luke bir ok daha attı. Ok hızla zombinin kafasının ortasına saplandı. Ok darbesi zombiyi toza çevirmişti.
Johnson başka canavar gelmeden diğer tarafa da blok koydu. Zombiler çıldırmış gibi davranıyor ve koyulan bloklara vura vura parçalıyordu. Nasıl olur da bir zombi blok kırabilirdi ? İlk defa böyle bir şey görüyorlardı. Kırılan blokların yerine yenilerini koydular. Mark, koridorun duvarına yaslandı ve canını biraz toparlamak için yemek yedi. Kendini daha iyi hissedince zombilerle savaşmaya devam etti.
Luke oklarıyla zombileri öldürüyordu ama bu zombilerin sonu yok gibiydi. Büyük ihtimal yolun sonunda zombi zindanı vardı.
—Kılıcım parçalanacak. Eve gidip yeni kılıç almaya gidiyorum, dedi Mark. Kardeşleri de evden almak istedikleri eşyaları söylediler ve Mark koşarak dışarı çıktı. Koridorda o kadar uzun durmuşlar ki akşam olmuştu. Dışarı çıktığında onu birkaç canavar karşıladı. Yaralı olduğundan tabana kuvvet kaçmak zorundaydı.
Hemen odasına gidip sandığını açtı. İçinden yemek çıkarıp yedi. Ondan sonra kılıç koleksiyonundaki demir kılıcını aldı. Koleksiyonu bozulmasın diye demir kılıcını kullanmıyordu ama bu acil bir durumdu.
O eşyaları alırken dışarıdaki canavarlar duvardaki delikten eve doluşmuştu. Creeperlar da bulunduğu için geri dönemezdi. Tabi evde Luke'un bulduğu gibi birçok tuzak olmasaydı. Tuzaklar otomatik olarak çalışıyordu. Canavarların çoğu kısa sürede tuzaklara yakalandı. Artık geri dönebilirdi.
Johnson, Mark'ı görünce telaşla yanına koştu.
—Neden bu kadar uzun sürdü ? Çabuk istediğim blokları ver. Zombiler tüm blokları parçaladı. Zombiler kardeşlere doğru ilerliyorlardı ki Mark'ın tuzaklarından fırlayan bir patlayıcı, üzerine düşüp patladı. Patlamanın etkisiyle herkes sarsıldı. Koridorun tavanı açılmıştı.
Zombilerin sarsıntıdan dolayı yere düşmesini fırsat bilen Mark tüm gücüyle saldırıyordu.
—Bu sarsıntı da neydi ?
—Creeper patlamış olabilir.
—Ama creeperlar durduk yere patlamaz. Ne olduğunu anlamaya fırsatları yoktu. Zombiler sayıca üstündü ve artık dışarıdaki canavarlar da koridora girebilirdi. Kardeşlerin durumları hiç iyi değildi. Johnson:
—Bir planım var ! Eğer sabaha kadar zombileri buraya hapsedersek güneş doğar ve burada yanarlar, dedi. Bu fikir işe yarayabilirdi. Zombiler aptal olduğu için planı anlayıp durdurmaya çalışamazdı.
Zombileri üzeri patlayan yere hapsettiler. Saatler sonra güneş doğdu. Kaskları parçalandı ve hepsi güneş ışığında yanıp öldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
AdventureSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.