Luke ağır ağır ve sendeleyerek yürüyordu.
—Gidebileceğine emin misin ?
—Bir an önce dedemize kavuşalım. Kaybettiğimiz her saniye aleyhimize.
Yavaş ilerleseler de teyzelerinin yolunu tutmuşlardı. Daha önce dedeleri ile gittikleri için yolu biliyorlardı.
Hava tamamen karardığında evleri gözükmeyecek kadar uzakta kalmıştı. Yavaş yavaş canavarlar belirdi. Bütün gece canavarlarla savaşamazlardı. Kendilerine güvenli bir yer yapmalıydılar. Johnson yeri kazıp küçük bir oda yaptı.
—Geceyi burada geçireceğiz. Mark gece boyu savaşmak istiyordu.
—Ama neden ? diye itiraz etti.
—İlk defa evden ayrı bir gece geçiriyoruz. Dışarısı çok tehlikeli.
—Ama orada hiçbir şey yapamayız çok sıkıcı.
—Kardeşin daha iyileşmedi bile.
—Şimdi yemek yer iyileşir.
—Mark ! diye sertçe çıkıştı. Sırf canı sıkılır diye hayatlarını tehlikeye atmak istemiyorlardı.
—Ama yataksız uyuyamam ben.
—Bir gün uyumazsan sorun olmaz bence. Kardeşlerine yük olmak Luke'u huzursuz ettiğinden:
—Gece de gidelim. Beni dert etmeyin. Bir gece hayatta kalabiliriz herhalde, dedi.
Konuşurlarken yanlarına bir iskelet gelmişti. Yayını hazırlamış hedefine doğrulttu. Luke'u korumaları gerekiyordu. Mark iskeletin dikkatini dağıtmak için üzerine koştu, Johnson da gizemli odadaki kitapları kurcalayıp bir tavsiye arıyordu. Şimdi Luke iyi olsa, iskeleti iki saniyede öldürürdü.
—Bir iskelete düz şekilde koşma. Zikzak çizerek git ve kafasına sıçrayarak vur. Mark tavsiyeye uydu. İskelet üç tane ok atsa da ancak biri isabet edebilmişti. Ok, beline geldi. Oka aldırmadan iskelete saldırdı. İskelet kolayca öldü. Johnson'a şaşırarak:
—Sen hayatında bir tane iskelet bile öldürmedin. Nasıl böyle bir taktik buldun ? diye sordu. Johnson:
—Meslek sırrı, diyerek havalara girdi ama savaşamadığı sürece taktikler ancak başkalarına yarardı.
Luke ve Mark'ın ısrarları sonucunda yürümeye karar verdiler. Saatlerce yürüdüler. Luke birkaç kez kendi başına yürümeye çalıştı lakin başaramadı. Gece ortalık canavar kaynıyordu. Hepsi de Johnson'ın taktiklerine, Mark'ın da gücüne karşı koyamadı. Kuru otların ve dev ağaçların olduğu biyomlardan, çam ormanlarına kadar birçok yere gittiler. Sadece dedelerinden duydukları lama adındaki hayvanları bile görmüşlerdi. Teyzelerine ulaşmak için son olarak bir çölden geçmeleri gerekiyordu.
Luke kendi başına yürüyebiliyordu artık. İlk defa bir çölde giriyorlardı. Daha önce teyzelerine uzun yoldan gitmiş, çölü görmemişlerdi. Akşam oluyordu.
—İki gece atlattık ama bir gece daha yürümek istemiyorum. Ayaklarıma kara sular indi. Artık ayaklarım oturmanın ve yatmanın ne demek olduğunu unuttular.
—Tamam tamam. Kamp kuralım, geceyi orada geçiririz.
Üç kardeş açıklık bir yer buldu ve kampı oraya kurmaya karar verdi. Johnson kampın ilk bloğunu koyduğu anda birden altlarındaki kumlar düşmeye başladı. Ne olduğunu anlayamadan kumlara gömülmüşlerdi. Mark gözlerini açtığında vücudunun yarısı kumlar içindeydi. Luke karşısındaydı ama Johnson'ı göremedi.
—Johnson !!! diye bağırsa da bağırışı sadece canavarların dikkatini çekiyordu. Örümcekler yavaş yavaş kardeşlerin düştüğü çukura indi. Johnson etrafta görünmüyordu ama bir kumdan sesler duydular. Hemen elleriyle kumu kazdılar. Kumu kazınca her tarafı kumla dolmuş Johnson karşılarına çıktı. Derin bir nefes almak için ağzını açtığında ağzından bir sürü kum fışkırdı. Arkalarından gelen örümcek sesleri üzerine hemen silahlarını hazırladılar. Tam bir örümcek Mark'ın üzerine atlayacakken Luke'un attığı bir okla kum taşına çarptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
AventuraSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.