2. Dönüş -2

1 1 0
                                    

—Bir an sizi bir daha bulamayacağımı sandım. Gözlerinden sevinç göz yaşları akıyordu. Luke'un bin perişan suratını görünce yüzündeki sevinç şaşkınlığa döndü.

—Ne oldu ? Luke, Mark'ın sıkı kollarından kurtulmaya çalışırken ağzından iki kelime çıktı:

—Ulvy öldü. Mark'ın sıkı kolları gevşedi. Kardeşi yere çakıldı. Onları izleyen polisler aralarına girdi. Siz ayrılın bakalım. Şüpheli durumunuz geçene kadar gözaltındasınız.

—Bu çocuğu neden getirdiniz ?

—Üstünü başını görmüyor musun, savaştan çıkmış gibi.

—Şüphelenmekte haklıymışız diğer çocukla bağlantısı çıktı. İri adam bıkkın bir halde Luke'a gelmesini işaret etti. Luke'u kara camlı odadaki masanın önündeki sandalyeye oturttu. Kapıyı sertçe çarpıp karşısına geçti.

—Ee evlat. Bu hale seni ne soktu ? Luke kafasını kaldırıp gözündeki yaşları sildi.

—Dur tahmin edeyim zombiler, iskeletler, garip yeşil canavarlarla falan savaştın değil mi ? Luke kafasını evet anlamında indirdi.

—Size bunları kim söyletiyor ? Bir tür oyun mu oynuyorsunuz ?

—Her şeyi kendim söylüyorum. Bu diyarda başkalarına istediğini söyletebilen büyücüler mi var ? Adam bir yandan söylediklerini yazarken, ciddiyetini koruyarak:

—Oyun oynamayı kes. Madem o kadar canavar var, biz niye hiçbirini göremedik ? diye sordu. Ses tonu gittikçe yüksek çıkıyordu. Luke bilmem anlamında el işareti yaparak:

—Belki de biz hepsini öldürdüğümüz içindir, dedi. Luke'dan da aynı cevabı alan adam öfkelenmişti.

—Yeter ! diye haykırdı ve odadan çıktı.

—Bu küçük çocuklar gelmiş tüm canavarları biz öldürdük diyor. Daha fazla bu saçmalıklarla uğraşmak istemiyorum ! Hızla dışarı çıkarken iki polis arkasından baka baka kaldı. İhbarlara bakan kadın:

—Şu ihbara bakar mısınız lütfen ?! Adamın biri iki saattir bahçemde uzaylı var şişip şişip duruyor diyor ! Gözlerinin altı morarmış, saçı başı dağılmış ve yüksek sesli konuşmaktan sesi düzgün çıkmıyordu. Polisler yorgun bir edayla:

—Boş ver. Gittiğimizde şişti şişti patladı der. Hem biz şüpheli çocuklarla ilgileniyoruz. Kadın sinir olmuştu.

—Hiçbir şüpheli bulamadınız da küçük çocukları mı getirdiniz ?! Polisler alaycı bir ses tonuyla:

—Hiç olur muuu, bu çocuk bütün gün canavar öldürmüş. Mark oradan atılıp göğsünü gere gere:

—Evet, bir sürü zombiyle, iskeletle savaştım. Ama hiçbiri ejder avcısı Mark'ın rakibi değildi. Polislerden biri ejder avcısı lafını duyunca dayanamayıp kahkahayı bastı. Kadınsa daha fazla saçmalık duymak istemediğinden kulaklarını tıkamış kaçıyordu.

Luke odadan çıkıp Mark'ın yanına oturmuştu. Birbirlerine yaşadıklarını anlatıyor, Johnson'ın nerede olduğunu soruyorlardı. Polislerse muhabbetlerinden sıkılmış duvardaki televizyonu açmıştı.

—Dün akşamki ihbarlardan sonra bir çok gazeteci, ufo meraklısı, canavar avcısı ve ünlü olmak isteyen maceracı M. Kasabasına akın etti. Bir yandan kasabalılar yaşananlardan korkmuş evlerini terk ederken, bir yandan da fırsatçılar insan akınına bir şeyler satma peşinde. Yüzyılda bir denk gelebilecek bir görüntü hakim. Güvenlik güçleri ise hâlâ olayların kaynağını bulmaya çalışıyor. Şu anlık ne canavarlardan, ne de uzaylılardan bir iz bulunabilmiş değil.

—Mark, Luke ! Johnson'ın sesiydi bu. Koşarak üzerlerine geliyordu. Büyük bir mutlulukla ikisine sarıldı.

—İyisiniz değil mi ? Ulvy nerede ? Luke'un üzgün yere bakan suratından bir şey olduğu belliydi. Ne oldu ?

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin