2. Çocuk -5

6 2 1
                                    

Çocuğunun hiç arkadaşı olmamasından yakınan aile seve seve kabul etti. Tim koşa koşa kardeşleri çağırmaya gitti.

—Ailem izin verdi. Gelebilirsiniz.

—Çok memnun olduk, eviniz nerede ?

—Hemen şurada.

—Yemek de var değil mi ? Açlıktan öleceğim resmen.

—Olması gerek. Annem akşama misafir geldiğini öğrenince mutfağa koştu. Johnson kardeşine dirsek atarak fısıltıyla:

—Oraya gittiğimizde de aklına gelen her şeyi pat diye söyleme. Üç kez düşünüp söyle, dedi. Mark anlamış gibi yaptı ama neden üç kere düşündükten sonra söylemesi gerektiği kafasına yatmamıştı. Üç kez düşününce ne değişecekti ki ? Beraber Tim'in evine gittiler.

—Annem evde köpek beslenmeyeceğini söylüyor. Ulvy bizle gelmese iyi olur. Luke kafasıyla anladığını belirtip kurda oturmasını söyledi. Kurt en iyi yaptığı komutu yerine getirerek oturdu. Sahibi otur dedikten sonra koca bir iskelet bile onu bu emirden alı koyamazdı.

Kapıyı Tim'in babası açtı. Uzun boylu, fit ve sert görünümlü bir adamdı. Dış görünüşüne yakışır sert bir sesle:

—Buyurun, diyerek içeri davet ederken Tim'in annesi mutfaktan çıkıp kardeşlerle selamlaştı.

—Merhaba ben Nikol, bu da eşim Leonard. Hoş geldiniz.

Kardeşler ayakkabılar ile içeri daldı. Temizlik takıntısı olan Nikol parkelerindeki ayak izlerini görünce gözleri pörtledi. Hemen kardeşleri durdurup uyarısını yaptı.

—Eee, eve ayakkabıyla girmiyoruz. Ayakkabılarınızı ayakkabılığa koyabilirsiniz. Kardeşler bir Nikol'e bir de tavuk ayağı gibi uzamış, ince uzun ayaklarına baktı. Bu ayaktan ayakkabıları nasıl çıkaracaklarını düşünürken özür dilediler.

Johnson, Tim'i izleyerek nasıl çıkaracağını öğrenirken Mark ayakkabıyı iki yanından hızla aşağı çekiyor çıkaramıyor, ileri itiyor yine çıkaramıyordu. Ayağı yapışmış gibi çıkarmasına engel oluyordu. Sonunda sinir olup ayağını her tarafa savurmaya başladı. Dışarıdan çok garip görünüyordu. Ailenin dikkati üzerine çekilmişti. Ayakkabı daha fazla sallanmaya dayanamayıp ayağından fırlayıverdi. Odadaki herkesin gözü duvara fırlayan ayakkabıya çevrildi. Johnson kardeşi adına utanarak özür diledi.

Birlikte mutfağa geçtiler. Uzun dikdörtgen masanın üzeri yemeklerle donatılmıştı. Herkes sandalyelere oturdu. Leonard ve Nikol kardeşleri süzüyordu. Tim'den yaşça büyüklerdi ve her şeye garip garip bakıyorlardı. Biri çatalı eline almış ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Çorbalar servis edildi ve yemeye başladılar.

Öğlen yediği sosisliyle doymayan Mark çorba önüne koyulduğu gibi tabağı ağzına dikip tek seferde çorbayı bitirdi. Ağzının kenarından akan çorba beyaz masa örtüsünü batırdı. Bunu gören Nikol'ün suratı birden ekşidi. Tiz bir iğrenme sesi çıkarıp hemen mendil getirmeye koştu. Bu sırada Johnson'da kardeşine omuz atıp kısık sesle:

—Davranışlarına dikkat et. Burası bizim diyarımız değil, diye uyardı. Mark şaşkın:

—Çorbayı başka nasıl içecektim ki ? dedi. Konuşmalara kulak misafiri olan Leonard:

—Bu arada, nereden geldik demiştiniz ? diye sorarak ağızlarını yoklamak istedi.

—Bir şey dememiştik ama... Johnson araya girip:

—Buradan çok uzak kırsal bir yer, diye yanıtladı. Çorbanın ardından tavuk servis edilmişti. Bir tavuk tüm tabaklara paylaştırılınca Mark'a sadece bir parça but kalmıştı. "Bir tavuk kime yetecek ki ? Ben üç tavukla anca doyuyorum. Bu küçük parça dişimin kavuğuna yetmez..." gibi düşüncelerini sesli dile getirdi.

Yemeğin yeterli gelmediğini duyan Nikol mahcup olmuştu. Johnson kardeşinin ayağına basıp susmasını işaret etti.

—Ne ? Üç kez düşündüm ama... Leonard ortamı yumuşatmak için konu değiştirmek istedi.

—Ee Tim, o serseri tiplerle takılmıyorsun artık değil mi ? Bu öğlen parkta bir çocuk sosisli çalmış. Eminim onlar yapmıştır. Bunu duyan Luke'un ağzında ne varsa dışarı fırladı. Bir an içini korku kapladı. Ağzından fışkıranlar, karşısında oturan Nikol'ün suratına gelmişti. Nikol'ün suratında kırışmayan yer kalmadı. Elleri titredi. Sonra da sandalyeden fırlayıp hızla lavaboya koştu.

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin