Bir dakika önce Johnson son demiri kazıyordu. Son demir altındaydı. Ama demiri kazdığında, madenciliğin altın kuralını çiğnediğini fark etti. "Asla üzerinde durduğun bloğu kırma."
Çığlık atarak mağaranın alt katına düştü. Çok yüksek değildi. Hemen toparlanıp altına toprak koya koya yukarı çıkmaya başladı ama mağaradaki bir örümceğin de onunla bir toprağa tırmandığını fark etmemişti. Örümceği gördüğü gibi dengesini kaybetti. Zeminine çakılmıştı. Toprağa tırmanan örümcek üzerine atlamaya hazırlandı. Mağaradaki bir creeper da üzerine yürüyordu. Bağıra bağıra kaçtı.
* * *
İki dakika önce Luke kardeşlerine baktı. "Hiç yaralı kardeşine bakmadan ilerliyorlar. Bir canavar gelip bana saldırsa. Hem o endermanin öfkesinin dindiğini hiç sanmıyorum." diye içinden söylendi. Çukurdan tepeye tırmandı. Dışarıya dikkatle baktı. En yakındaki canavar elli blok uzaktaydı.
—Mark'a bir şaka yapayım, dedi. Johnson'a şaka yapmak hiç zevkli değildi. Şakayı hemen anlar, anlayınca da ciddi bir şekilde "Hiç komik değildi." derdi.
—Uuuuuğğğğğ, diye bir ses çıkardı ve sesini hayalet gibi değiştirerek konuştu. Birkaç kere daha sesi çıkardı. Aşağı indiğinde kardeşinin haline bakıp gülecekti. Ama arkasından çıkan bir ışınlanma sesi, bütün espriyi kabusa çevirmişti. Arkasına baktığında simsiyah bir gövde gördü. Kafasını kaldırdığında endermanin mor gözlerini gördü.
* * *
Johnson örümcek ve creeperdan kaçarken nereden düştüğünü unuttu. Mağarada peşine birkaç tane canavar daha takılmıştı. Yukarı çıkmak için bir yol açabilirdi ama peşinde onca canavar varken başaramazdı. Koştu koştu fakat en sonunda çıkmaz bir yola girdi. Arkasında zombi, örümcek, iskelet ve iki creeper vardı. Hedefini köşeye kıstıran iskeletler nişan almıştı bile.
* * *
Luke "Ok attığım enderman olmasın. O olmasın." diye içinden sayıkladı. Enderman olanları unutmuştu ama Luke:
—En iyisi o bana vurmadan ben ona vurayım, dedi ve vurup endermanin uzanamayacağı bir yere saklanmayı denedi. Canavarı yeniden kızdırmıştı. Enderman kulak tırmalayan çığlığını attı ve Luke kaçamadan önüne ışınlandı. Luke çevik bir hareketle onun saldırılarından sıyrılıp bir tepenin oyuğuna kaçmayı başardı. Ama enderman yanına ışınlanmış uzun koluyla onu yakalamaya çalışıyordu. Uzanamayınca Luke'un üzerindeki blokları tutup başka bir yere koydu. Artık vurabilirdi. Ve Luke köşeye sıkışmış, kaçamıyordu.
* * *
Mark gözünü açtığında iğrenç bir surat onu karşıladı. Kafasını kaldırdığında iğrenç surata çarptı. Hemen uzaklaşıp onun kim olduğuna baktı. Bu mor kıyafetli, ters huni şeklinde siyah bir şapkası olan, gri tenli, çirkin bir köylüydü.
—Merhaba evladım. Buradan geçiyordum da seni gördüm. Buz gibi yerde yatıyordun. Bari sana bir tane zehirli elmalarımdan birini vereyim de içim rahat etsin.
—Zehirli elma mı ?
—Zehirli mi dedim ? Sen yanlış anladın. Güzel dedim, diye Mark'ı kandırmaya çalışıyordu. İçinden "Hep aynı yerde şaşırıyorum." diye yakındı. Elmayı iyice gözünün önüne soktu. Mark ilk defa onun gibi köyünün dışında dolaşan köylü görüyor, onun bir cadı olduğunu bilmiyordu. Johnson hep "yabancılara güvenme" derdi. Bir şey yemeyeli bayağı olmuştu. Elma da çok güzeldi. Bir elmaya baktı bir de Johnson'ın sözlerini düşündü.
* * *
Luke bir darbeyle yere serilmişti. Enderman bir daha vuracak olursa ölecekti. Tam vurmaya hazırlanmışken birden ışınlandı. Ardından bir ses duydu.
—Git buradan seni tipsiz şey ! Enderman ışınlanıp tekrar saldırmayı deneyince bağıran kişi elindeki baltalar ile onu öldürdü. Luke bu yarı baygın hali ile bile sesin kime ait olduğunu tanıdı. Bu teyzesiydi. Luke'un gözleri ağırlaşmış, yavaş yavaş gözleri kapanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
AventuraSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.