1. Seyahat -4

12 2 0
                                    

Johnson ne yapacağını bilemiyordu. Kitaptaki bilgileri düşündü. Creeperlar mağara gibi yerlerde kör olduklarını hatırladı ama bu hiç bir işe yaramazdı. Eşyalarını karıştırdı. Sonunda bir çakmak buldu. Creeperların çakmak ile patladıklarını hatırladı. Çakmağı aldığı gibi creeperı ateşledi. Creeper patladı ve tüm canavarlarla bir toz oldu.

* * *

—Elmayı alsam mı ? Almasam mı ? Cadı elinde elmayla beklemekten sıkıldı ve kızarak:

—Alacaksan al şu elmayı !!! diye bağırdı.

—Neden kızdın ki ? Düşünüyorum... Cadı kibarlaştı.

—Kızdım mı ? Sen yanlış anlamışsındır. Ben kibarca elmayı al da elim yorulmasın, dedim diye toparlamaya çalıştı. Mark içinden:

—Elmayı alırım sonra Johnson'a gösteririm. Yiyebilirsin derse yerim, diye düşündükten sonra elmayı aldı. Cadı biraz bekledi.

—E yemeyecek misin ?

—Elmanı aldım teşekkürler. Artık gidebilirsin.

Mark teyzesinin evinin nerede olduğunu unutmuştu. Cadı arkasından gizli gizli ilerleyip "Ne zaman elmayı yiyecek bu çocuk," diyordu. Mark ileride, çölün bitimiyle ova arasından bir ışık gördü. Bu evin ışıklarıydı. Eve doğru giderken bir zombi önünü kesti. Tam zombiye kılıcını saplamışken cadı arkasından geldi ve sopayla ona vurdu. Mark şaşırmıştı. Kafasını ovuştururken:

—Av... Bana neden vurdun ? dedi. Cadının planları ters gitmişti. Kısık sesle:

—Bayılman gerekiyordu, diye mırıldandı. Sopayı bir daha kaldırdı. Kılıcı zombide saplı kalmıştı. Cebinden başka bir silah aradı. Neyse ki sopa o kadar canını acıtmıyordu. Cadı her vuruşunda sopa Mark'ın kalın kafasından sekip kendi suratına çarpıyordu. Mark'ın eline bir tek elma geldi. Elmayı cadının ağzına tıkayıp:

—Al bakalım, dedi. Söyleyecek havalı bir şeyler arıyordu ama bulamadı. Cadı:

—Tedavi, yardım, diye diye zombi görmüş köylüler gibi kaçtı. Mark cadının uzaklaştığına emin olduğunda ışığa doğru koşmaya başladı. Canavarlarla uğraşmak istemiyordu.

* * *

Johnson mağaradan dışarı çıkabileceği bir merdiven yaptı. Çıktığı yerin biraz uzağında bir ev gördü. Biraz düşündükten sonra:

—Hatırlıyorum. Bu Margret teyzemin evi, dedi. Koşarak içeri girdi. Girdiğinde teyzesi yatağın başında duruyordu. Yatakta Luke yatıyordu. Teyze Johnson'ı görünce:

—Johnson !! Görmeyeli ne kadar büyümüşsün. Kardeşin nerede ? Yoksa ona da bir şey mi oldu ? Luke'u niye yalnız bıraktın ? Bir enderman onu öldürecekti. Johnson ne diyeceğini bilemiyordu. Teyzesi nefes bile almadan hızla konuşuyordu. Mark daha gelmemiş miydi ?

—Niye orada dikilmiş duruyorsun ? Otur ve Mark nerede bana anlat. Hem siz daha çok küçüksünüz niye dışarı tek başınıza çıktınız ? Kardeşinizi kayıp mı ettiniz ? Mark eve gelmiş ve kapının önünde her şeyi dinliyordu. İçeri girip alaycı bir sesle:

—Kim kayboldu ? Nerede kayboldu ? Ben neredeymişim ? dedi. Teyzesi Mark'ı görünce sıkabildiği kadar sıkı sarılıp:

—Benim tatlı, tontiş Mark'ım büyümüş de geceleri tek başına mı gezermiş... Mark zar zor nefes alabiliyordu. Teyzesi onu bıraktıktan sonra yanaklarından sıkarak onu sevdi. Mark bundan oldum olası nefret ediyordu.

—Sen nerelerdeydin ? Teyzem seni çok merak etti.

—Buradaydım, sadece siz merak edin diye içeri girmedim... Tabi ki beni bırakıp gittiğiniz çöldeydim. Luke ayılmış ve teyzesinin verdiği altın elmayı yemişti. Tüm yaraları hızla kapandı. İyileşti. Rahatça ayağa kalkabiliyordu. Hiç olmadığı kadar sağlıklıydı. Mark:

—Ben hep çukurdaydım. Asıl siz kayboldunuz, gibi şeyler söyleyip kardeşi ile tartışıyordu. Luke arkadan:

—Ben iyileştim ! dese de onu kimse duymadı. Luke bağırabildiği kadar bağırıp herkesi susturdu.

—Luke yaralısın yataktan sakın kalkma ?

—İyileştim. Görmüyor musunuz ? Herkes çok sevinmişti.

—Nasıl ?

—Teyzemin elması... daha cümlesini bitirmeden bir sürü örümcek evin önüne geldi. Ses çıkarıp eve tırmanıyorlardı. Teyzeleri:

—Çabuk kapıyı kapayın. Örümcekler girmesin ! dedi. Mark:

—Beni takip etmiş olmalılar. Yolda bir örümcek zindanına rastlamıştım. Merak etmeyin örümcekler bir blokluk yerlerden geçemezler, diyerek kapıyı kapamadı. Örümcekler çiftlik evinin çatısında dururken yere düşüyor, tarla üzerinde sıçrıyorlardı. Margret teyzenin ekinleri parçalanıyordu. Evdeki insanları gören bir creeper kapının açık olmasını fırsat bilip içeri girdi. Kardeşler saldırsa da patlamasına engel olamadılar. Patlaması evin duvarını parçaladı. Yıkılan duvar, örümceklerin geçebileceği kadar büyüktü. Örümcekler yıkılan kısımdan içeri akın etti.

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin