Luke polislere yaklaşmış, onlara ok atmak üzere olan bir iskelet görmüştü. İki polis habersiz ellerindeki ışıklarla etrafı aydınlatıyordu. Kendi yayını portalın yanında bıraktığından silahı yoktu. İskeletin üzerine tüm hızıyla koşup uçan tekme attı. İskeletin kafası vücudundan kopup toz oldu. Polisler ellerindeki ışıkları gürültüye doğru yöneltti.
—Hey, sen de kimsin ? Luke iskeletin yayını ve üç okunu kapıp kaçtı.
—Dur, kaçma !
* * *
Mark önlerine çıkan canavarları baltası ile alt ediyor, durmadan ilerliyordu. Böylece göle vardılar. Portaldan aralıksız canavar geliyordu. Johnson çantadan boş kitabı çıkardı. Polisler onu yakaladığında onlardan kalem istemişti. Kalemi de çıkardı. Ucu çok kalın ve düzdü. Bununla nasıl yazı yazılabilirdi ki ? Ayrıca mürekkep bulması gerekiyordu. Neden o bir sürü dükkanın olduğu yerde bunu düşünüp mürekkep almamıştı ? Şimdi bütün yolu geri mi döneceklerdi ?
Bir ağaca dayanmış, bir elinde kitap diğer elinde kalem düşünüyordu. O sırada Mark dört bir taraftan üzerine gelen canavarlarla amansız bir mücadeleye girmişti. Kalemi elinde oynatıyor, gürültünün arasında bir fikir arıyordu. Kalemi her oynatışında içinde bir şey hareket ediyordu. gecenin karanlığında kalemin içindeki siyah sıvıya kenetlendi. Bu mürekkep miydi ? Mürekkebi nasıl kullanacaktı ? Ayrıca kalemin ucu neden gövdesinden kalındı, en ince olması gereken kısım orasıydı. Kalın taraf kaleme bağlı bir parça değildi. Çekti ve kalın kısım kalemden ayırdı. Bu diyardaki insanların her şeyi paketleme merakından daha erken akıl etmiş olmalıydı. Kalemin incecik ucu ortaya çıkmıştı. Heyecanlandı. Hemen ucu kitaba değdirdi. Bir şey olmamıştı. Kalemin içindeki mürekkep ucuna gelmiyordu. Kalem nasıl çalışmazdı ?
* * *
Polisler, Luke'u ormanın içlerine kadar kovaladılar. Luke takılıp düşmese onu kaçıracaklardı. Silahlarını ve fenerlerini ona doğrultup:
—Sakın kaçmaya kalkışma, tutuklusun, dediler. Luke gözüne doğrultulan ışıktan onları göremiyordu ama sesten kim olduğunu tanımıştı.
—Tim'in babası ? Leonard silahını aşağı indirip kardeşe baktı. Yüzünde çizikler, elinde tahta bir yay, üzerinde çiçekli sarı bir kazak... Bu Tim'in acayip arkadaşlarından biriydi. Yanındaki polisin de silahını indirdi. Sinirli ve tiksinir bir surat ifadesi ile:
—Git ve bir daha gözüme görünme, dedi. Yanındaki polisin itirazlarını susturdu.
—Asıl siz gitmelisiniz. Sizi korumak için geldim. Bu dağdan uzaklaşmalısınız. Kasabalılara da sö... Leonard kaşlarını daha da çattı.
—Defol yoksa... Luke konuşmanın fayda etmeyeceğini anlamış geri geri gidiyordu. Göremeyecekleri kadar uzaklaştı. Hâlâ onlar için endişeleniyor, kardeşlerinin yanına gitmiyordu. Geri dönüşlerini izledi.
Çok geçmeden bir patlama duyuldu. Creeper patlamasına benzemeyen türden bir patlama. Polislerin oradan geliyordu.
Üç örümcek ağaçların üzerine tırmanmış, polisler aşağıdan geçerken üzerlerine atlamıştı. Silahları ile birine ateş açmış öldürmeyi başarmışlardı ama ikisi üzerlerine çullanmıştı. Boyları kadar iri örümcekleri hayatlarında ilk defa görüyor korkudan soğuk kanlılıklarını koruyamıyorlardı.
Luke koşarak yetişti ve birinin üzerine sıçradı. Yayıyla diğerini kafasından vurdu. Üzerinde durduğu örümcek ondan kurtulmak için tepindi. Luke devrildi. Yerdeyken bir ok daha attı. Örümcek ölüp toz olmuştu. Geriye son oku kalmıştı. Ve diğer örümcek sıçramış üzerine doğru hızla geliyordu. Kendini korumak için yayı siper etti. Örümcek üzerine çullanıp bir ısırıkta yayı parçaladı. Bir ısırık daha...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
MaceraSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.