3. Şato -4

2 0 0
                                    

Johnson hayal kırıklığını başkalarından çıkardı.

—Nasıl birden güvendiniz ? Asıl hata bende; komut bloğunu size vermesem öyle paldır küldür iş yapmazdım ! Önüme koyar, onlardan kullanmasını öğrenirdim.

Kardeşleri karşılık vermiyor hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Johnson da söylenecek daha başka bir şey bulamayınca yanlarına çöktü.

Üzgün geçen bir sürenin ardından Johnson bir fikir bulduğunda her zaman yaptığı gibi yerinden fırladı.

—Hala bir umut var ! Mark gözündeki yaşları sildi. Luke inanmayarak:

—Komut bloğumuz yok. Yenisini yapamayız, dedi.

—Neden olmasın ?!

—Onu yapasıya kadar kaç kez ölümden döndük. İlk seferde şanslıydık ama ikincisinde o kadar şanslı olamayız.

—O zaman yanımızda Mark yoktu.

—Bende bir daha deneyecek enerji kalmadı. Hem bir aradayız. Sizin hayatınızı riske atacak bir maceraya daha girmek istemiyorum. Pes et artık !

—Yapabiliriz. Bir yolu var !

—Anla artık. Başaramadık. Johnson pes etmeyi kabul etmiyordu. Her olaydan bir yolunu bulup kurtulmuşlardı.

—Bende demir bloğu var, koridor deniz feneriyle aydınlatılıyordu.

—Wither öldürebilecek miyiz ? Şu halimize bak. Zırhlarımız parçalandı. Perişan durumdayız.

—O arenadaki wither ölmek üzereydi. Biraz beklersek onun nether yıldızını alabiliriz. İnan bana bir şey olmayacak. Arenadaki canavarların yenilenme efektine sahip olduğunu kardeşlerine söylemedi. Luke canı sıkkın kafasını olur anlamında salladı. Kardeşlerini ikna etmeyi başarmıştı. Odadan çıkarlarken biri:

—Sakın ismi lazım değile tehdit oluşturabilecek bir şey yapmayın, diye tembihledi. Diğerleri de bol şans diledi. Kendi özgürlükleri kardeşlere bağlıydı.

Koridora çıktıklarında Johnson altına taş koyarak kolonlardaki dört deniz fenerini kırıp aldı.

—Bakın işte bu kadar. Geriye bir nether yıldızı kaldı. Böyle konuşarak kardeşlerini cesaretlendirmeye çalıştı. Biraz sonra dev canavarlarla dolu bir arenaya dalacaklardı. Cesaret en çok ihtiyaçları olan şeydi.

Arenanın olduğu odayı bulup girdiler. Sönen alevler tekrar yandı. Canavarların hiçbiri ölmemişti. Bıraktıkları gibi dövüşmeye devam ediyorlardı. Johnson canavarların yenilenmeye sahip olduğunu anlamaları için hemen tribünden arenanın içine atladı.

—Bakın çok az canı kalmış. Kardeşleri de Johnson'ı korumak için hiç düşünmeden peşinden atladılar. Canavarlar kendi aralarındaki dövüşe kendini kaptırdığından kardeşleri fark etmemişti. Silahlarını çekip gardlarını aldılar. Doğru zamanı bekliyorlardı.

Kör canavar withera vurup onu kardeşlere doğru savurunca saldırıya geçtiler. Luke'un art arda ok atışları, Mark'ın büyülü kılıcını saplaması... Hiç etki etmemiş gibiydi. Wither kafalarını çevirip kardeşlere kitlendi.

Johnson kardeşlerini korumak için aralarına taştan duvar ördü. Wither kafalarını fırlatıp duvarı parçaladığında kardeşler kaybolmuştu. Hedeflerini kaybeden wither geri dönüp dev canavarlara yöneldi. Kardeşler altlarındaki blokları kırıp yer altına saklanmıştı.

—Saldırmamıza rağmen niye bir şey olmadı ?

—Canları çok çabuk yenileniyor olmalı.

—Ne yapacağız peki ?

—O dev canavar vurduğunda çok yara almıştı. Eğer üç canavar da aynı anda ona vurursa ölebilir. Luke sitemkâr bir ses tonuyla:

—Tehlikeli olmayacağını söylemiştin, diye sayıkladı. Johnson planını anlatmaya devam etti.

—Hepimiz bir canavarı seçelim. Onu peşimize takıp withera doğru koşalım. Biz aradan çekildiğimizde canavarlar aynı anda withera vurur ve wither yok olur. Luke sesini arttırarak sayıklamaya devam etti. Johnson ona aldırış etmemeye çalışıyordu. Vaz geçerse yaptıkları her şey boşuna olacaktı. Üzerlerindeki blokları kırıp:

—Hadi başlayalım, dedi. 

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin