3. Şato -5

2 0 0
                                    

Çıkıp hangi canavara yöneleceklerini düşündüler. Mark çiçek kafalıyı, Luke garip endermani, Johnson da kör olanı seçti. Hepsi seçtikleri canavara vurarak dikkatlerini çekti. Hepsini aynı anda saldırtmak çok zordu. Mark wither ile çiçek kafalı canavar arasında kalmış, kardeşlerinin gelmesini bekliyordu. Arkasından gelen witherın patlayan kafalarından kaçarken diğerinin dev kollarından aynı anda kaçmaya çalışıyordu. Johnson ses çıkara çıkara kör canavarı yönlendirdi. Canavar çok hızlı koşuyordu. Kendine vurmaması için canını dişine takarak koştu. Her tarafında göz olan enderman işi bozuyordu. Işınlandığı için nereden saldıracağı belli değildi. Luke onu withera doğru çekmeye çalışırken enderman ona vurmayı başarıyor, sonra geri uzaklaşıyordu.

Mark daha fazla dayanamadı. Çiçek kafalı canavar saldırmayı başardı. Mark darbeyle arenanın duvarına yapıştı. Johnson da withera kadar gelmişti. Arkasındaki canavar her an ona vurabilirdi. Withera çarpmak üzereydi. Tam çarpmadan önce altından kayarak geçmeyi başardı. Kör canavarın saldırısı withera arkasından isabet etti. Çiçek kafalı olan da önünden vuruyordu. Wither aralarında kalmıştı. İkisinden de yediği üç darbenin ardından korkunç bir haykırış çıkararak öldü. Johnson nether yıldızını kapıp canavarlardan hemen uzaklaştı.

—Luke başardık. Kaçalım. Luke endermane odaklandığından fark etmemişti. Arenanın duvarına gelip altlarına blok koyarak dışarı çıktılar.

Yemek yiyip kendilerine geldiler. Çalışma masasına tüm malzemeleri yerleştirdiler. Ve karşılarına yepyeni bir komut bloğu çıktı. Umutları geri gelmişti. Heyecanla zindana gidip ellerindekini insanlara gösterdiler.

—Bu sefer ne yazılması gerektiğini söyleyin ben yazacağım, dedi Johnson güvenmediğini belli ederek. İnsanların kurtulmasının tek şansı buydu. İlk komut bloğu çalışmasına rağmen Herobrine'ın onu durdurmadığını görünce içlerine güven gelmişti.

—Yapacağınız iş için bir komut bloğu yetmez. Ayrıca bizi de kurtarmanız gerek yoksa yardım etmeyiz. Kardeşler olur anlamında kafalarını salladı.

—Söyleyeceğim her şeyi dikkatle dinle. Yanlış yazarsan çalışmaz. "Ver herkese parantez içinde yirmi blok mesafedeki komut bloğu"

—Dur bir dakika, bunu yaparsam size de komut bloğu vermiş oluruz.

—Bize güvenmeniz gerek. Yazacağımız komutlar ayaküstü anlatılacak kadar kolay değil.

—Ayrıca siz bizim kahramanımızsınız. Size zarar verecek bir şey yapmayız.

—İçimizdeki bir korkağa bakıp hepimizi yargılamayın. Kardeşler kabul etti. Dediklerini yazdılar. Çalıştırdıkları gibi ve herkesin elinde bir komut bloğu belirdi.

—Ona zarar verecek bir şey yazmayın. Blokları hemen önüne koyarak bir şeyler yazmaya başladılar. İlk önlerindeki obsidian parmaklık parçalandı. Biraz sonra biri:

—Dedenizin sorununu çözdük, dedi. Kardeşlerin yüzü gülmüştü.

—Peki onu görebilir miyiz ? Soruları daha tam bitmeden dede yanlarına ışınlandı. Hemen yüzünü çevirip gözlerine baktılar. Gözleri normale dönmüştü ve çok şaşkın bakıyordu.

—Ne oldu ? Burası neresi ?

—Dede geri döndün ! Ona sarıldılar. Hâlâ iple bağlı olduğundan o kardeşlere sarılamadı.

—Demek başardınız. Sizi böyle bir tehlikenin içine soktuğum için çok özür dilerim. İplerini çözdüler. İnsanlar hâlâ komut bloklarına bir şey yapmakla meşguldü.

Her şey yolunda gözüküyorken beyaz bir ışık tüm düşüncelerini böldü. Loş ışıktan parlak beyaz ışığa geçmek gözlerini rahatsız etmişti. Işığa alışıp etraflarına baktıklarında zindanda olmadıklarını fark ettiler. Önlerindeki komut blokları yok olmuştu. Her taraf bembeyaz bloklardan yapılmıştı. Dümdüz boş bir odadaydılar. Birkaç kişinin korkuyla geri adım atarken tökezleyip düştüğünü görünce içlerini korku kapladı. Görecekleri şeyi tahmin etmelerine rağmen kafalarını kaldırıp karşılarına baktılar. Bembeyaz duvarların ortasındaki beyaz tahtın üzerinde simsiyah figür dikilmekteydi. Tüm vücudu wither zehriyle kaplanmıştı. Uzakta olmasına rağmen kollarından damlayan zehri görebiliyorlardı. Akan zehir tahttan ve tahtın önündeki merdivenlerden akmış, sanki bir halı gibi kardeşlere uzanıyordu.

Kimse kılını bile kıpırdatacak cesarete sahip değildi. O insanlara, insanlar da ona bakıyordu. Normalde hareket etmediği için korkmamalıydılar ama hareketsiz kalışı normalden çok daha fazla içlerine korku salıyordu. Çıt çıkmadan geçen bir on dakikadan sonra sessizliği Mark bozdu.

—Ne yapıyor ? Komut yazanlardan biri fısıltıyla cevapladı.

—Komut diline göre zırh askılığının canlı olarak algılanması, onların da bir ruha sahip olduğu anlamına gelmez.

—Kafayı giyen kişi, komutlarla yönetilmediği sürece canı ne isterse yapabilir. Askılık gibi dikilmeyi istemesi hiç de mantıksız değil.

...

—Ee... böyle ona bakacak mıyız ?

—Yavaş yavaş geri gidebiliriz ama sakın ona tehdit oluşturabilecek bir davranışta bulunmayın. Mark'tan bir "Ops" sesi çıktı. Biri düşünmeyin deyince istemsiz olarak düşünmüştü.

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin