Johnson bir endermane taş atıp kızdırmış:
—Özür dilerim ! Özür dilerim ! diye bağıra bağıra kaçıyordu. Ama özürleri endermani sakinleştirmiyordu. Johnson'ın gürültülerini duyup pencereden bakan insanlar, arkasına bakıp tek başına koşan bir çocuktan başka bir şey görmüyor, "Deli herhalde." diye geçiştiriyorlardı.
Enderman Johnson'ın önüne ışınlanıp korkutucu çığlığını attı. Basit bir zombiyle bile savaşamayan Johnson, endermani nasıl alt edeceğini bilemiyor, yönünü değiştirip kaçmaya devam ediyordu. Bir evin bahçesinde gördüğü çalışan fıskiye olmasa enderman onu parçalarına ayırabilirdi. Suya dokunamayan enderman fıskiyenin etrafında öfkeyle onu izledi.
Nefes nefese kalan Johnson ellerini dizleri koymuş soluklanıyordu. Biraz rahatladıktan sonra endermane bakıp dil çıkardı. Bu su fışkırtan sistemin yanında sabaha kadar bekleyebilirdi. Enderman de sabah olunca ışınlanır kurtulurdu. Tabii bu, fıskiye sabaha kadar çalışsaydı geçerliydi. Su birden kesilince dil çıkarmakta olan Johnson'ın suratı birden asıldı.
* * *
Mark bir sokakta konuşan iki polis gördü. Eğer onları takip ederse canavarları kolaylıkla bulabilirdi.
—Hey, ihbara gitmiyor musun ?
—Ah, boş ver. Toplu eşek şakası yapıyor olmalılar. Gittiğim ihbarda siyah bir canavar gördüğünü iddia eden gençler vardı. Nerede diye sorduğumda ışınlandı dediler.
—Benim gittiğim ihbarda zombi gördüklerini söylüyorlardı. Sonra tavayla vurmuşlar ve zombi hiçbir iz bırakmadan toz olmuş.
—Benim anlamadığım tüm kasaba böyle bir şaka düzenlemeye karar verdiği halde bizim niye haberimizin olmadığı. Mark polislerden bir fayda gelmeyeceğini anlayınca koşarak aramaya devam etti.
Bir evin kapısının önünde gözünden başka bir yeri görünmeyen siyah giyimli bir adam gördü. Ona sormaya karar verdi.
—Bakar mısınız ? Buralardan hiç canavar gördünüz ? Adam olduğu yerde sıçradı. Gözlerinden tedirgin olduğu anlaşılıyordu. Cebinden minyatür boyda demir bir kılıç çıkardı.
—Sakın sesini çıkarayım deme çocuk.
* * *
Normalde bir ok darbesi ile savaşmaya devam edebilirdi ama bu diyarda her şey daha farklıydı. Ok çok daha fazla acıtmış, deldiği yerden kırmızı ılık sıvı akmasına sebep olmuştu. Korkudan karnına bakmaktan başka bir şey yapamıyordu. Ulvy sahibinin yaralandığını gördüğü gibi bunu yapan iskeletin üstüne atıldı. Bu sefer Luke'un arkasındaki başka iskelet savunmasız bir şekilde duran Luke'a ok attı. Ok sol bacağına isabet etmişti. Ayakta duramayan Luke yere devrildi. Ulvy dönüp diğer iskelete saldırırken Luke sürünerek canavarlardan kaçmaya çalıştı. Ok yaralarından akan kırmızı sıvı üstünü kırmızıya boyamıştı.
Sırt çantasını çıkarıp içini açtı. Can iksirlerini aramıştı ama iksirler aksiyon sırasında parçalanmış tüm çantaya dağılmıştı. Bir zombi ona yaklaşıyordu. Öleceğini hissediyordu. Karnına saplanan oku çekip çıkardı. Ok çıktığı gibi kırmızı sıvı daha hızlı akmaya başladı. Eli titriyordu. Zar zor oku yaya koydu ve zombiye attı. Ok zombinin omzunu sıyırmıştı. Mark burada olsa "Bu mesafeden de kötü atılır mı ?" diye dalga geçerdi. Kurdu yardımına koşup zombiyi ısırdı. Luke bir umut bir daha çantayı kurcaladı.
* * *
Üç metre boylu siyah canavar öfkeden deliye dönmüş, uzun kolları ile Johnson'ı yakalamaya çalıştı. Johnson eğilerek endermanin bacaklarının arasından kaçmayı başarmıştı. Işınlanabilen bir canavardan koşarak kaçamayacağını bilmesine rağmen nereye gittiğini bilmeden sadece koşuyordu. Enderman ışınlanıp karşısına çıktığında yönünü değiştiriyordu.
Kendi diyarlarında endermanin giremeyeceği alçak yerlere girerek endermanlerden korunabiliyorlardı. Ama burası kendi diyarları değildi ve alçak bir şey göremiyordu. Bir evin bahçesindeki köpek kulübesi dışında. Kulübe oldukça küçüktü ve içinde bir köpek uyumaktaydı. Johnson'ın yorgunluktan koşacak hali kalmamıştı. Kulübe son şansıydı.
Köpek ne olduğunu bile anlamadan içine sıkıştı. Kulübesinde birinin olduğunu gören köpek hırlayıp havlamaya başladı. Kulübenin önüne gelen enderman eğilebildiği kadar eğilip korkunç çığlığını bir daha attı. Köpek kokudan dilini yutmuş kısık sesle inliyordu.
Önce kafasını sokarak içeri giren Johnson, köpeğin kuyruğundan başka bir şey görmüyordu. Sıkış tepiş durduğu kulübede tek yapabildiği tir tir titremekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
MaceraSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.