1. Nether -4

3 1 0
                                    

Sabah oldu. Kardeşler telaşa kapılmışlardı. Tüm her şeyi bir günde halletmeyi planlamışlardı.

—Şu iksiri aldın mı ? Su aldın mı ? Yiyecek aldın mı ? diye telaşla bağrışıyorlardı.

—Şimdi... Elmasları topladığımız yere gidip lavlara su dökeceğiz. Ben oluşan obsidianı kıracağım. Siz de beni koruyacaksınız. Nether'a gitmek için gerekli olan on dört obsidianı topladıktan sonra hızla köye geri döneriz. Hava kararmadan portalı yapar ve gireriz. Nether'da gece gündüz olmadığı için sorun yaşamayız. Hemen Nether kalesi bulur bir blaze öldürür ve geri döneriz. Hiç sorun çıkmayacak. Güvenin bana. Bir kez daha yapacaklarının üzerinden geçtikten sonra dışarı çıktılar.

Koşarak kanyona gittiler. Tepeden su döküp sudan aşağı indiler. Az kalsın Johnson yine madenciliğin altın kuralını çiğniyordu ama son anda Luke onu kurtardı. Obsidianları toplayınca zaman kaybetmeden yüzeye çıktılar. Obsidianların yakınındaki üç demiri almayı da unutmamışlardı. Planları başarıyla ilerliyordu.

Köye vardıklarında son bir eşya kontrolü yaptılar. Mark silahlarının hepsinin parçalandığını söyleyerek taş kılıç istedi. Kardeşlerine elmas kılıcını göstermek istemiyordu çünkü eğer gösterirse "Sırf elmas kılıç bulduğun için iki elması verdin. Kardeşlerine hiç iyilik yapmıyorsun." demelerinden korkuyordu. Kaleden gelen zırhları giydiler. Altın seti Luke, zincir setleri de diğerleri giymişti. Johnson'ın demirlerle yaptığı üç kalkanı diğer ellerine aldılar ve işte hazırdılar.

Köylülere portalı nereye yapacaklarını sordular. Köylüler birbirlerine haber verip köyün meydanına toplandılar. Hayatlarında ilk defa Nether'a giden insanları göreceklerdi. Bir köylü meydanın önüne çıkıp üç kardeşi çağırdı. Üç kardeş ellerinde obsidianlar ile meydana geldi. Köyün muhtarı konuşma yaparak herkesi heyecanlandırdı. Sonra üç kardeş beş blok yüksekliği dört blok genişliğinde dikdörtgen şekildeki portalı yaptılar. Biraz beklediler ama portal çalışmadı. İçinden geçiyorlardı ama hiçbir şey olmuyordu. Köylüler yavaş yavaş sabırlarını kaybediyorlardı. Biri:

—Bizi kandırdılar, sahtekarlar !!! diye bağırdı. Kardeşler bütün köyün önünde rezil oluyordu. Zaten herkesin izlemesi onları geriyordu. Johnson kitabı kurcalarken Mark:

—Belki kılıçla vurunca ya da ok atınca çalışıyordur, gibi şeyler söyleyerek köylüleri oyalamaya çalıştı. Johnson'ın suratı utançtan pancar gibi olmuştu. Kitapta portalın içine ateş yakılması gerektiği yazıyordu.

—Ateş !!!! diye bağırdı. Cebinden çakmak taşı ve çelik çıkardı. Köylülerin bağırışları içinde eli ayağına dolaşıyordu. Taş ile çeliği birbirine sürtüyor ama ateşi yakamıyordu. Bağırışlara aldırış etmeyen Luke denedi ve ilk denemesinde ateşi yaktı. Dikdörtgenin içi birden mor renge bürünmüştü. Portal hazırdı. Köylüler ağzı açık bir şekilde izliyordu. Meydanda daha fazla durmak istemiyorlardı. Bir şey söylemeden portala daldılar. Köylülerin alkışları eşliğinde başka bir diyara gidiyorlardı. Tüm vücutları döne döne yok oldu. Alkışlar bitince muhtar tekrar meydana çıktı.

—Tamam... Portaldan geçtiler. Gösteri bitmiştir. Onları bir daha göremeyeceğiz. Hadi işlerinize, dedi ve tüm köylüler dağıldı.

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin