Johnson kardeşleri için çok endişeleniyordu. Onları aramaya çıksa kendisi kaybolabilirdi. Kampı rahat bulmaları için uzun bir kule yapıp ışıklandırdı. Yağmur ormanının içinden ne kadar görüneceğine emin olamasa da elinden başka bir şey gelmiyordu.
* * *
Acaba hangi yoldan gelmişlerdi ? Burada her yer birbirine çok benziyordu. Panikleyip koşmaya başladılar ama her koşuşlarında pandanın olduğu yere geri geliyorlardı. Mark:
—Ben ağaca çıkıp yukarıdan bakacağım, dedi. Görebildiği en uzun ağaca tırmanmaya başladı. Hava kararıyor, gün yerini aya bırakıyordu. Johnson'ın yaptığı kule ters tarafta kaldığı için Mark bir şey göremedi.
—Hiçbir şey göremiyorum. Her taraf orman !
—Diğer tarafa bak !
—Bir şey gördüm galiba. Şu tarafta ışık var !
—Tamam. Çabuk olmalıyız !
Işığın olduğu tarafa doğru koştular. Ormanın bayağı derinlerine girmiş olmalılar. Git git ulaşamıyorlardı. Karanlık iyice bastı. Canavar sesleri her taraftan geliyordu. En tehlikeli olanlar creeperlardı. Yeşil ormanda kamuflaje oluyor, sessiz oldukları için de kardeşlere çok yaklaşabiliyorlardı. Acıktıkları için hızlı kaçamıyor, çok yara alıyorlardı.
Kaçarlarken yosun tutmuş eski bir tapınak buldular. Koşmaya devam edemezlerdi. Tapınağa girip girişini tıkadılar. Gündüz olasıya kadar burada kalacaklardı. Tapınağı incelediler. Çok eski bir yapı olmalıydı. Duvarlarında garip semboller vardı. Bir olayı anlatıyor gibiydi. Kaçan insanlar, garip üç başlı canavarlar... Neyi anlatmak istediğini anlamadıklarından aldırış etmediler. Alt katı incelediler. Alt kata bir koyun girmişti. Bir adım atması ile tapınaktaki tuzağı çalıştırdı. Fırlatıcıdan çıkan ok onu öldürdü. Koyuna üzülseler de karınları çok açtı. Ondan düşen etleri pişirip yediler. İki sandık buldular. İçlerinde değerli birkaç eşya vardı. Buldukları her şeyi ceplerine indirdiler. Sonra yapacak bir şey bulamayınca da yattılar. Zemine biraz ot koymuşlardı ama yatakta uyudukları gibi uyuyamadılar.
Gündüz oldu. Canavarlar güneşten yanıp toz oldu. Tekrardan bir ağaca çıkıp yollarını bulduktan sonra kolaylıkla ormandan çıktılar.
Johnson gece uyumamış, dört gözle ormanı izlemişti. Kardeşlerini görünce koşa koşa yanlarına gitti. Sıkıca onlara sarıldı.
—Nerelerdeydiniz ? Çok merak ettim. Kardeşler yaşadıkları her şeyi anlattı. Johnson panda gördüklerini duyunca biraz kıskanmıştı ama ormana girmeye niyeti yoktu. Hepsi yorgun ve uykusuz olduğundan tüm günü kampta geçirdiler. Johnson Mark'ın topladığı kakaoyu aldı. Dün ektiği saman ile birleştirip kurabiye yaptı. Karınlarını çok doyurmasa da idare ettiler.
Atlarla hızlı yol alıyorlardı. Birkaç gün sonra bir köye vardılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
Phiêu lưuSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.