3. Geçmiş -1

4 0 0
                                    

—Bu dört ayaklı canavar hızlı ilerlese de kardeşler daha hızlıydı.

—Yanlış yöne koşuyoruz. Malikâne ters tarafta.

—Geri dönemeyiz, arkamızda.

Canlarını dişlerine takarak ormanlık bir alanda kurtulmayı başardılar. Sakinleşip etraflarında canavar var mı diye kontrol ettiklerinde şaşırtıcı bir şekilde etraf sakin olduğunu fark ettiler. Sonsuz gece başladığından beri sakin bir yer bulmak imkânsızdı. Sonra canavarların bir yere doğru gittiklerini fark ettiler. Yoksa ileride biri vardı da ona mı saldırmaya gidiyorlardı ? Yoksa ilerideki Mark olabilir miydi ?

Koşarak canavarların gittiği yöne gittiler. Ormandan bir çayıra çıktılar. Canavarlara yaklaşmadan nereye gittiklerine baktılar. Karşılarında hiç beklemedikleri biri vardı. Dev kardan adamları ile şövalye Zek. Onu kalesinin dışında görmek şaşırtmıştı. Kardan adamları çayırın ortasına çember şeklinde sıralanmış Zek'i koruyordu. Dört bir yandan gelen canavarlar, kardan adamların buz bloklarına karşı koyamayıp, çembere yaklaşmadan ölüyordu.

Kardeşler bağırarak Zek'e kendilerini gösterdi. Zek onları gördüğüne çok sevindi. Sanki onları bekler bir hâli vardı. Çok şaşırmamıştı. Hemen yanlarına bir kardan adam gönderdi. Güvenle çemberin içine girmelerini sağladı.

Çemberin içinde biri daha vardı. Yatakta horlayarak uyuyan Mark. Kardeşleri o kadar sevinmişti ki Mark'ı uyandırmadan üzerine atladı. Üzerine çıkan iki insanın ağırlığıyla uyanan Mark kardeşlerini gördüğüne aynı şekilde sevindi. Sarılıp iyice özlemlerini giderdiler. Birbirlerini bir daha hiç göremeyeceklerini düşünürken tesadüfen karşılaşmaları onları çok mutlu etmişti. Mark'a nasıl buraya geldiğini sordular ama Zek sorularını bölüp:

—Dostum John... Ona ne oldu böyle ? diye sordu. Mark, Herobrine'ın lanetinden biraz bahsetmişti ama kendi gözleri ile görünce durumun ne kadar kötü olduğunu anladı.

—Uzun süredir eski haline dönmedi.

—Neyse ki siz lanetten etkilenmemişsiniz.

—Ah, anlaşılan dedeniz kadar güçlü biri değilmişim... Keşke düzeltmenin yolunu bilseydim. Tedavi etmek için her şeyi yapardım. Üzgünüm evlatlar. Eski dostumu böyle görmek içimi çok acıttı. O harika biriydi. Bir kahraman, maceraperest, bilim adamı, yazar ve en önemlisi de iyi bir dosttu. Konuşurlarken Johnson cebinden komut bloğunu çıkardı.

—Biz düzeltebiliriz ama nasıl yapacağımızı bilmiyoruz. Mark sevinçle bağırdı.

—Ooo yapmışsınız !

—Yaptık ama kullanmak için komut yazan kişileri bulmamız gerek.

—Onlar ölmedi mi ?

—Portaldan düştüklerini gördük. Onları kendi malikânesinde hapsetmiş olabilir.

—O zaman hedefimiz onun şatosu.

—Aynen ama onun bir malikâne olduğuna eminiz, dediler. Mark gülerek:

—Ormanda gördüğünüz o küçük binadan mı bahsediyorsunuz.

—Küçük derken ?

—Onun şatosu çok daha büyük.

—Ne kadar büyük olabilir ki ?

—Bir dağdan iki kat daha büyük. Bunu duyan kardeşleri ağzı açık hayretler içinde kalmıştı.

—Sen bunu nereden biliyorsun ?

—Şaka mı yapıyorsunuz ? Koca şey on bin blok öteden bile görünüyor. Eliyle karanlıktaki bir yeri gösterdi. Gecenin karanlığında görmesi zordu ama görünce ağızları tekrar açık kaldı. Devasa bina bulutları aşıyor, sanki aya saldırmaya çalışıyormuşçasına dikiliyordu.

Hepsi çok yorgundu. Uzun bir yol onları bekliyordu. Güzelce dinlendiler.

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin