2. 5- DÖNÜŞ

24 2 0
                                    

—Son dakika haberiyle yayınımıza ara veriyoruz. Gece saatlerinde M. kasabasından gelen ihbarlar tüm güvenlik güçlerini ayağa kaldırdı. Kasabanın çeşitli yerlerinde uzaylı, canavar ve zombi istilasına dair gelen ihbarlar herkesi şaşkına çevirdi.

—Dün devasa bir örümcek gördüm tamam mı ve bunu kafamdan uydurmuyorum. O gerçekti.

—Zombi istilası ! Kaçın kurtarın kendinizi. Neden ciddiye almıyorsunuz, yakında tüm dünya zombilerle dolup taşacak.

—İmdat evimde çirkin yeşil bir canavar var.

—Ölüler yaşıyor. Yürüyen bir iskelet gördüm.

Johnson'ı kovalayan enderman gün ışığıyla bir karanlığa kaçmıştı. Kulübede uyuya kalan Johnson'ı dibindeki köpek uyandırdı. Mark birkaç canavar daha öldürmüş başka canavarla karşılaşmayınca da eve gitmek istemişti. Canavar avlayacağım diye geçtiği yollara dikkat etmediğinden kaybolmuş bütün gece evin yolunu aramıştı.

Luke tüm gece aralıksız canavarlarla savaşmıştı. Gözleri ağlamaktan kızarmış, göz torbaları bütün gece uyumamaktan morarmış, üstü başı kan ve toprak içinde kalmıştı. Ulvy'nin anısına etraftaki çalılardan bir anıt yaptı. Çaresizce kasabanın yolunu tuttu.

—Hey çocuk dur bir dakika. Luke kendini işaret ederek:

—Ben mi ? dedi. Bütün gece oradan oraya koşan ama olan olaylar hakkında hiçbir kanıt bulamayan iki polis memuru, kanlı kıyafetler içindeki Luke'u görünce şüpheli biri olabileceğini düşünmüş durdurmuştu.

—Evet sen. Kaçmaması için iki yanına geçmişler. Gözleri ile Luke'un kıyafetini işaret ediyorlardı. Bu kanlar kimin kanı ? Luke kıyafetine baktı. Karın bölgesinde bir delik ve etrafında koyu kırmızı leke vardı.

—Kan ne demek ? Beklenmedik cevaba ne diyeceğini bilemeyen polisler:

—En iyi bizimle karakola gel, dedi ve Luke'un koluna demir bir şey taktı. Luke kolunu çekiştiriyor ama kurtaramıyordu. Polislerle beraber bir binaya gittiler. Binanın dışında bir sürü insan toplanmıştı. Kapıdaki başka bir polis onları sakinleştirmeye çalışıyordu. Luke insanların meraklı bakışları arasında polis karakoluna girdi.

İçerisi boyutuna göre çok tenhaydı. Bir sürü masa boştu. Üstleri apar topar toplanmış, yerlere saçılan kağıtlardan aceleyle çıkıldığı anlaşılıyordu. Ama yan taraftaki üç kadının bağırışları içerinin kalabalık olduğunu hissettiriyordu. Hepsi aynı anda konuştuğundan dediklerini anlamak güçtü. Ancak birinin sesine odaklandığında ne dediğini anlayabiliyordun.

"Anlıyorum bayım, eviniz kapılarını kilitleyin ekiplerimiz yarım saate gelecektir. ...Lütfen sabrediniz bahçenizdeki yeşil uzaylı yarım saat bekleyebilir." "Lütfen siyah uzaylı hırsızdan uzak durun. Kristal vazonuz canınızdan önemli değildir. Ekiplerimiz gelene kadar sabredin." "Polis memurlarımız başka ihbarlar ile ilgilendiği için sadece itfaiye gönderebiliriz. Lütfen anlayış gösterin. Polislerin köpek kulübenize sıkışmış yırtık pantolonlu bir evsizden daha önemli işleri var hamfendi."

Polisler Luke'u uzun bir koridordan geçirip siyah camlı içi görünmeyen bir odanın önüne oturttu. Odadan boğuk sesler geliyordu.

Bir süre sonra siyah giyimli, iri yarı bir adam odadan çıktı. Kirli sakallı suratı gergin görünüyordu. Öfkeyle elindeki dosyayı yere fırlattı.

—Çocuğun birini getirmişler buraya tüm canavarları ben öldürdüm o yüzden göremiyorsunuz diyor. Bu ne biçim bir şaka. Kim örgütlemiş bu... İçerideki sandalyede oturup kafasını kapıdan dışarıyı görebilmek için uzatan Mark, yere bakan Luke'u gördü. Koşarak kapıda duran adama çarpıp Luke'a sarıldı. Neye uğradığını şaşıran adam öfkeyle bağırırken Mark, Luke'u iki kolunun arasına alıp, sevinçle onu havaya kaldırdı.

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin