—Aa, bak bak bak !
—Ne ?!
—Yürüyen başka bir insan, dedi alaycı bir ses tonuyla Mark. İnsanları izlemekten sıkılmıştı.
—Ben dışarı çıkmak istiyorum, dedi. Johnson her zaman kardeşinin başına bela açtığını bildiğinden izin vermedi.
—Ama Luke çıktı. Ben niye çıkamıyorum ? Luke belaya karışmazdı. Belanın içine düşse bile mantıklı bir şekilde kurtulmayı başarırdı. Ama kardeşine böyle söyleyemezdi. Oyalanması için:
—Üst katta canavar sesleri duydum. Onu kontrol et, dedi. Mark eline baltasını kaptığı gibi heyecanla üst kata çıktı. Bu yalan onu çok tutmazdı. Johnson'ın başka bir şey düşünmesi gerekiyordu.
Ne kadar düşünse de aklına bir fikir gelmedi. Ama Mark hâlâ inmemişti. Hatta üst kattan boğuşma sesleri geliyordu. Gerçekten bir canavarla mı karşılaşmıştı ? Merak etti. Gıcırdayan merdivenlerden yukarı çıkıyor, yaklaştıkça da Mark'ın seslerini duymaya başlıyordu. "Yakaladım seni. Benden kaçamazsın." gibi şeyler söylüyordu. Koşarak merdivenleri çıktı. Mark'ın olduğu odanın kapısı kapalıydı. Kapıyı açtı. Mark odanın ortasında yere doğru balta savuruyordu. Birden bacaklarının arasından bir şey fırladı. Mark arkasını dönüp:
—Dikkat canavar ! diye bağırdı. Johnson'ın üzerine gri tüylü, pembe kuyruklu bir canlı koşuyordu. Johnson korkup kaçtı. Merdivenleri ikişer üçer atlayarak indi. Mark'tan korkan canlı hemen ardındaydı. Mark peşlerinden baltayla kovaladı. Ama merdivene ilk attığı adımda basamak parçalandı ve takla ata ata birinci kata çakıldı.
Johnson yüksek bir yere çıkmış Mark'a sesleniyor, canlıysa kaçacak bir yer bulamamış oradan oraya koşturuyordu. Mark yanağını yerden kazıdığı gibi kovalamaya devam etti. Johnson altını işaret edip:
—Burada burada ! diye bağırıyordu. Mark canlının yanına geldi. Canlı iki eşyanın arasına saklanmıştı.
—Şimdi işini bitirdim, diyerek hızla baltasını havaya kaldırdı. Balta, eğilmiş canlıya bakan Johnson'ın burnuna yapıştı. Darbenin etkisiyle devrildi. Mark kardeşine baktığı sırada canlı, duvarda bulduğu bir delikten kaçmayı başardı. Johnson burnunu ovuşturdu. Kardeşi bir şeyi olup olmadığını soruyordu. Burnu acımıştı ama çok da ciddi değildi. Kardeşine doğru baktığında başka bir canlı gördü. Korkudan cevap veremedi. Göz bebekleri büyümüştü. Arka duvarı işaret etti ve:
—Ya... ya... yavru ejder ! dedi. Mark korkarak arkasını döndü. Duvardaki eli kadar, kanatları olmayan, ejderhaya benzeyen canlıyı görünce çığlığı bastı.
* * *
—Yemekler geldi !
Mark hemen Luke'un elindeki poşete atıldı. Karın gurultusu sokaktan bile duyuluyordu. Aceleyle poşetten dışarı çıkarmaya çalışıyor ama başaramıyordu.
—Niye her şeyi bu sinir şeylerin içince koyuyorlar ki. Bunu derken poşeti ters çevirmiş ve tüm sosislilerin düşmesine neden olmuştu. Luke atiklikle düşen sosislilerin dördünü havada yakaladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
AventuraSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.