Johnson tekrar tekrar kalemi kağıda sürüyor, neresinin bozuk olabileceğini düşünüyordu. Üstüne bir şeyin düşmesi ile tüm dikkati dağıldı. Bir zombinin ona baktığını görünce çok tiz bir çığlık attı. Zombi, kafasına yediği balta darbesiyle toz olmuş ve arkasındaki yara bere içindeki Mark görünmüştü. Omzundaki çizikten kırmızı sıvı akıyordu.
—Ne oldu ? Canın acıyor mu ?
—Ok sıyırdı, önemli değil. Etrafına baktı yakınlarında canavar kalmamıştı.
—Dikkatli ol, diye kardeşini tembihledi.
—Asıl sen dikkatli olup kafanı biraz kitaptan kaldır. En az üç kez hayatını kurtardım. Bana borçlusun. Eve döndüğümüzde tüm işlerimi sana yaptıracağım. Johnson geri dönebileceklerinden endişeli:
—Geri dönelim tüm işlerinizi seve seve yaparım, dedi. Kafasını eğip kağıda baktığında kağıdın ortasında karalamalar olduğunu gördü. Şaşırıp kalemle çizik attı. Kalem çalışıyordu. Hemen yazması gereken kelimeyi yazdı ve kitabı kapattı. Olmuş muydu şimdi ? Başarılı olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Ama bu kitap tek şanslarıydı. İşe yaramazsa burada sonsuza dek kalabilirlerdi.
Geriye sadece Luke'un gelmesini bekleyip kitabı portala atmak kalmıştı.
* * *
Örümcek yayı kırmış, Luke'un boynuna doğru bir ısırık daha atıyordu ki kafasına gelen bir taşla hedefi şaştı. Leonard hayatını kurtarmıştı. Örümcek ona dönmüş sıçramaya hazırlanırken, Luke elinde tuttuğu okun sivri tarafını örümceğe sapladı. Örümcek toz oldu ve geriye hiçbir şeyi kalmadı.
Leonard Luke'a elini uzatıp onu yerden kaldırdı. Kaşları çatık değildi. Minnettar bir ses tonuyla:
—Teşekkürler, dedi. Leonard'ın yanındaki polis çoktan kaçtığından Luke ona dönüp:
—Asıl ben teşekkür ederim. Buradan uzaklaşmalısın. Sizin için güvenli değil. Kasabalıları da buradan uzaklaştırmalısın, dedi. Leonard kafasını evet anlamında salladı ve vedalaştılar.
Luke portala doğru koşuyordu. Bir an yolunu kaybetmiş ne taraftan gideceğini bilememişti ki Johnson'ın tiz çığlığı ona yol gösterdi. Johnson kitabı kapattıktan hemen sonra da Luke ağaçların arasından çıkageldi. Nefes nefese kalmıştı. Soluklanmasına izin vermeden sarıldılar.
Portal gölün karşısındaydı ve çok canavar yoktu. Beraber ağır ağır portala ilerlediler. Hepsi koşarak buradan kaçmak istiyor ama kitabın çalışmama ihtimali ile karşılaşmamaktan korktukları için hızlı ilerleyemiyorlardı. Küçük bir kratere geldiklerinde Luke ilerlemeyi kesti. Onun omzuna dayanan Johnson da durmuştu. Portalın önünde bulduğu kopmuş bir gülü kalbine götürdü. Sonra kraterin ortasındaki çalıların üzerine bıraktı. Kardeşleri bir şey demeden onu izledi. Luke kratere son bir kez daha baktı ve:
—Gidebiliriz, dedi. Son canavarları da öldürdükten sonra portalın karşısına dikildiler. Johnson kitabı bağrına basmış içinden "Ne olur çalışsın, ne olur çalışsın..." diye sayıklıyordu.
Eli titreye titreye kitabı kaldırdı. Hepsi dişlerini çok sıkmaktan çenelerini ağrıtmıştı. Kitabı fırlattı. Kitap portalın içinde döne döne yok oldu ve portal yeşil renge büründü. Hep bir ağızdan sevinç çığlığı attılar. Johnson bu sefer de kitaptaki karalamaların portalı etkileyip yanlış bir yere götüreceğinden endişeleniyordu.
Korksalar da yapacak bir şey yoktu. Hep beraber atladılar.
Vücutlarının her tarafı titriyordu. İnce kolları şişmeye, kafaları büyümeye, tavuk ayakları düzleşmeye, köşesiz her tarafları eski köşeli hallerine dönmeye başlamıştı. Geldikleri zamanki gibi çok garip hissediyorlardı. İleride beyaz bir ışık görünüyordu.
—Sonunda, dört köşem, dört köşeli vücudum. Canım köşelerim !
Portaldaki kısa yolculukları son buldu ve portal onları fırlattı. Tamamen eski hallerine dönmüşlerdi. Ama geldikleri yer evlerinin yanına yaptıkları baraka değildi. Johnson sadece kendinin duyabileceği bir sesle:
—Yanlış diyar, dedi. Ve hepsinin yüreklerine korku saçan bir kükreme duyuldu.
2. KİTABIN SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
PertualanganSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.