Bu kitap 1.18 sürümünün olduğu zamanlarda yazılmıştır. Yeni sürümlerle değişen ya da eklenen şeyler bu kitapta bulunmayacaktır.
2. KİTAP: GARİP PORTAL
Johnson bağırışların üzerine ayıldı. En son o ayılmıştı ve başı fena halde zonkluyordu. Başı daha önce hiç böyle zonklamamıştı. Hatta hiç zonklamamıştı. Kafası bulanıktı. Neler olduğunu hatırlamıyordu ama ne olduysa çok garip hissediyordu. Midesi bulanıyor, vücudu garip hissettiriyordu. Gözlerini araladı. Gözlerini aralayışından bir şeylerin değiştiğini fark etti. Göz kapakları farklıydı. Nasıl tarif edeceğini bilmiyordu ama farklıydı. Gözleri tamamen açıldığında beyni gördükleri karşısında dona kaldı. Bütün her şey değişmişti. Uçlarını görebildiği ağaçlardan ormanlık bir yerde olduğunu anladı. Gördüğü şeyleri tanımlayabiliyordu ama ağaçlar, gökyüzü, bulutlar tamamen farklıydı. Sırt üstü yattığından sadece onları görebilmişti.
Kalkmaya çalıştığında vücuduna uygulanan baskıyı hissetti. Beyni şok içindeyken bu baskıyı fark etmemişti. Sanki üzerine kum düşmüş gibi bir his ama daha ağır, daha sert bir şeyden geliyor gibi. Kum değil de örs demek durumunu daha iyi açıklayabilirdi. Hiçbir yerini kımıldatamıyordu.
Kafasını kaldırıp üzerinde ne olduğuna bakmak istedi ama alnına uygulanan baskı kafasını kaldırmasını engelliyordu. İki gözünün arasında bir şey fark etti. Teninin renginde, görmesi zor bir şey. Tam da burnunun olması gerektiği yerde. Derin bir nefes alması ile o ten rengi cismin hareket ettiğini fark etti. Yo... yo... yoksa, bu... onun burnu muydu ? Cayır cayır yanan beyni gördüğü şeyin doğru olup olmadığını test etmek istedi. Sürekli burnundan nefes alıp verdi. Her nefes alıp verişinde cisim doğru orantıyla hareket ediyordu. Onun kendi burnu olduğu su götürmez bir gerçekti. Bunu anlamasıyla çığlığı bastı.
Çığlığı ormandaki kuşları kaçırmaya yetmişti. Çığlığı duyan Luke yardımına koştu. O kardeşinden bir saat önce ayıldığı için bulunduğu duruma biraz alışmıştı. Hareket de edebiliyordu. İlk iş Johnson'ın kafasındaki elmas kaskı çıkardı. Johnson'ın alnındaki baskı kalkmıştı. Bu baskı giydiği zırhtan mı kaynaklıydı ? Daha önce de zırh giymişti ama hiç böyle bir şey hissetmemişti. Artık kafasını oynatabiliyordu. Kaskı kimin çıkardığına baktığında Luke'un yüzünü gördü.
Luke, Luke'tu ama bambaşka görünüyordu. Kafası daha ince ve uzundu. Alışık olduğu küp kafa gitmiş, yerine biçimsiz garip bir kafa gelmişti. Suratından onun da neler olduğuna inanamadığı seziliyordu. Kardeşini hiç bu kadar şaşkın görmemişti. Dedesinin kafasını giyen zombiyi ya da dev kardan adamları gördüğünde bile bu kadar şaşırmamıştı.
Kardeşine söyleyecek bir şey bulamadı. Vücudu hâlâ hareket edemiyordu. Kafasını kaldırıp baktığında üzerinde sadece demir göğüslük ve pantolon olduğunu gördü. Üzerinde herhangi bir blok yoktu. Hatta etrafta hiç blok yoktu. Toprak görünümünde şeyler vardı ama blok değildi. Tarif edemeyeceği biçimlerdeydi. Kardeşi diğer zırhları da çıkardığında rahat bir nefes aldı. Zırhın içinde ezilip ölecekmiş gibi hissetmişti ama şimdi özgürdü. Doğrulup kendine baktı.
Kolları ve bacakları incelmiş, ayağı tavuk ayakları gibi uzamış, ellerinde çıkıntılar oluşmuş, gövdesi de biçimsiz bir hal almıştı. Tüm vücudunu gördüğünde bir daha çığlık attı. Kaçmaya çalıştı ama kendi vücudundan kaçamazdı. Değişen vücuduna alışamadığından da ikinci adımında yere çakılmıştı zaten. Birkaç denemesi daha başarısız oldu. Yürüyemiyordu. Kendinden kaçamayacağını kabullenince de kalkıp etrafına baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
PertualanganSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.