1. Kar Krallığı -5

6 2 0
                                    

İskeletler onları geniş bir odada tuzağa çekti. İki kardan adam da meydana gelindiğinde hepsi yaylarını çekti. Kardan adamlar buz küplerini hazırlamıştı. Aynı anda fırlattılar. Buzlar, okları parçalayıp dört iskeleti ezdi. İskeletler toz olunca onlardan düşen okları aldılar.

Oda hasar görmüş, harabe gibi dursa da bir zamanlar çok ihtişamlı olduğu belliydi. Tavan yirmi otuz blok yukarıdaydı. Koca sütunlar odanın yanlarına sıralanmıştı. Ortada ise büyük lahit benzeri bir yapı bulunuyordu. Lahidin önünde beş iskelet dikilmekteydi. İskeletlere doğru koştuklarında lahidin üzerinde bir şeyin uzanmakta olduğunu gördüler. Tam göremeselerde çıkan yeşil ışıktan uzanmakta olan şeyin uyandığını anladılar. Önde dikilen beş iskeletin de gözlerinde aynı yeşil ışık belirdi. Bu iskeletler ok ve yay kullanmıyordu. Ellerinde mızrak vardı. Uzanan canavar ayağa kalktı. Ama hiçbir yere dokunmadan yapmıştı bunu. Şuan da süzülüyordu. Beş blokluk boyu, yeşil ışık saçan gözleri ve asası, yeşil taşla süslenmiş demir tacı ve kemeri, mor pelerini olan dev bir iskeletti bu.

* * *

Güneş doğdu kardeşler kalktı. Mark kocaman esneyerek:

—Ne zamandır böyle uyumamıştım, dedi. Odalarından çıktılar. Etrafa bakındılar. Kardan adamların uykuya ihtiyacı yoktu. Sürekli etrafta dolanıyorlardı. Zek'in kapısını tıklattılar. Cevap gelmedi. Odaya baktıklarında kimseyi göremediler. Kardan adamlara efendilerinin nerede olduğunu sordular. Ya sadece efendilerini dinlediklerinden yanıt vermiyorlardı ya da dilleri olmadığından. Ayrılıp kalenin her tarafını aradılar. Yoktu. Sadece şövalyenin odasından girilen bir gizli geçit bile bulmuşlardı. Geçit kalenin ortasına, bir avluya açılıyordu. Avlunun da ortasında bir gözlem kulesi vardı. Kaleyle kıyaslayacak olursanız harabe gibi duruyordu. Ayrıca etrafındaki duvarlardan hiçbir şey göremezdi. Zek orada da yoktu. Johnson kardeşleri ile buluşup:

—Burada çok oyalandık. Amacımızı unuttuk. Şövalye nerede ise bize vereceği şeyleri isteyelim, dedi. Her yeri bir daha aradılar ama boşuna. Zek çoktan kaleden çıkmış dışarıdaki dev kardan adamlarını arıyordu.

* * *

Kardan adamlar önlerinde duran dev iskelete bakakalmıştı. Doğal içgüdüleri gördükleri her canavara saldırmaktı. Onlar da öyle yaptı. Ellerinde buz bloğu oluşturup fırlattılar.

Dev iskelet yana süzülerek kaçtı. Asasını kardan adamlara doğrultup savaş çığlığı attı. Altındaki mızraklı iskeletler mızraklarını öne doğrultmuş kardan adamlara koştu. Aynı anda hepsine buz atamıyorlardı. Mızraklardan birkaçı kardan bacaklarına geldi. Koca kolları ile iskeletleri parçaladılar. Dev iskelet asasından bir ışık huzmesi çıkardı. Işıkla bir yerin altından altı mızraklı iskelet çıkıverdi. Bu iskelet büyücüydü.

İskeletler parçalanınca büyücü asasından birkaç yeşil küp çıkardı. Küpler kardan adamları takip ediyor, buz fırlatınca da yok olmuyordu. Küplerle ilgilenmek yerine büyücüye saldırmayı denediler. Buzları süzülüp kaçamayacağı şekilde atmışlardı ama bu sefer de ışınlandı. Nereye gittiğini göremiyorlardı. Sonra birden etrafları dev büyücü iskeletlerle sarılmıştı. Çember şeklinde dizilmiş büyücüler, asalarından aynı anda yeşil küpler çıkardı. Hiç adil dövüşmüyordu.

Kardan adamların kafaları karışmıştı. Nereye saldıracaklarını bilemiyorlardı. Birer birer büyücülere buz attılar ama büyücüler gerçek değil gibiydi. Buz değdiği anda yok oluyorlardı. Üç tane büyücü kala gerçek olanı buldular. Karnına buzu yiyince geriye doğru süzüldü. Diğer büyücülerde birden yok olmuştu.

Hasar almak onu kızdırmıştı. Atılan buzlardan ışınlanarak kaçtı ve kardan adamların arkasına altı mızraklı iskelet çıkardı. Yerin altından fırlayan iskeletler mızraklarını kardan adamlara sapladı.

Kendilerini ne kadar savunmaya çalışsalar da boşuna. Daha çok iskelet yerden çıkıyor, yeşil küpler canlarını acıtıyordu. Darbelere dayanamıyorlardı. Biri toz oldu. Diğeri arkadaşına bakarken yeşil küp göğsüne çarptı ve o da toz oldu. Geriye sadece içi boş kabak kafaları kalmıştı. Büyücü şeytani bir gülüş attı. Asırlardır süren uykusu sonunda bitmişti. Harabeye dönmüş tapınağına baktı. Yıllar birçok şeyi değiştirmişti. Ama büyücünün amacı değişmemişti. Yerdeki bir bal kabağını eline aldı.

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin