Yanlarında ondan fazla dev kardan adamı vardı. Geçen seferki gibi savunmasız da değillerdi.
Ejderha korkunç kükremesini atarak dalışa geçti. Kardan adamlar buzlarını hazırlamış ejderin menzile girmesini bekliyordu. Ejderha yaklaştığında da buzları fırlattılar. Kafasına çarpan buzlardan canı yanan ejder, geri çekildi. Bu sefer gökyüzünden aşağı zehir topu fırlattı. Zehirden kaçabilmek için herkes dağıldı. Daha küçük gruplar oluşturmuşlardı. Aynı zamanda yerdeki canavarlarla da uğraşmak zorunda olduklarından ejderhaya odaklanamıyorlardı.
Ejderha bir daha dalışa geçti. Bu seferki hedefi kardeşler değildi. Direkt kumların altına daldı. Temas ettiği tüm blokları parçalıyordu. Altında blok kalmayan kumlar da yer çekimine yenik düşüp aşağı dökülüyordu. Üzerinde duran herkes kumlarla bir aşağı düştü. Yukarıda Zek, kurt ve birkaç kardan adam kalmıştı. Ejderha geri gökyüzüne çıktığında kardeşler kumlardan kurtulmaya çalışıyordu. Johnson hızlı kazması ile üzerindeki kumları parçalayabildi. Kendi kurtulunca da diğerlerine yardıma koştu. Luke yarısı kuma gömülü, hiç kullanmadığı yağmacı yayını ejderhaya doğrulttu. Yay kısmı hiç esnek değildi. Yayı germesi için bayağı bir güç harcaması gerekiyordu. Oku sonuna kadar çektiğinde yayı sabitlemek için bir kilit mekanizması olduğunu fark etti. Yayı kilitleyerek zamanı geldiğinde oku fırlatabilirdi. Alıştığı yaylar gibi değildi. Johnson, dedeyi kurtardıktan sonra Mark'ı aradı. Ne kadar derine gömüldüyse onu göremiyordu.
Mark nefessizlikten bilincini kaybetmiş hiçbir şey yapamıyordu. Ejderha bir kez daha dalışa geçti. Bu sefer hedefi Luke'tu. Luke normal yayı ile onu bekliyordu. Ejderha yaklaştığında gözüne alevli oku yedi. Ardından yağmacı yayını çıkaran Luke, kilidi açtı ve çabucak aynı gözüne bir ok daha attı. Yanlardan da buz darbeleri yiyen ejder dengesini kaybedip yere çakıldı. Kardan adamlar yerdeyken ona vurmak için hazırlanmıştı ama ejder hemen toparlanıp yerin altına girdi.
Görünmüyordu ama tüm blokları parçalayarak ilerlediğinden arkasındaki tüm kumları düşürüyordu. Kumların düşmesi Mark'ı boğulmaktan kurtardı.
Kardan adamların bulunduğu yere gelince göğe yükseldi. Yeraltından çıkarken bir kardan adamı da ağzına almayı başarmıştı. Siyah gökyüzünde kamuflaje olup gözden kayboldu. Kükremeleri duyuluyor ama nerede olduğu anlaşılmıyordu. Bütün bu gürültü yerdeki canavarların dikkatini çekmişti. Yüz blok uzaktaki canavarlar bile üzerlerine geliyordu. Hem gökyüzüne bakıp hem de canavarlarla savaşamıyorlardı. Bu yüzden ejderin saldırısını fark edemediler. Ejder bir eliyle dedeye, bir eliyle bir kardan adama pençe atmış, sonra da hepsinin arasına zehirli mor nefesini üflemişti. Şövalye Zek zehrin tam ortasındaydı. Etrafını çevreleyen canavarlardan dolayı da kaçamıyordu.
Johnson koşup dedesinin iyi olup olmadığını kontrol etti. Dede yaşıyordu ama korktukları şey başlarına gelmişti. Dedenin ipleri tekrar parçalanmıştı. Hiç olmayacak zamanda diye düşünürken dedenin gözlerinin normal olduğunu fark etti. Dede toparlanıp ender ejderhasına baktı. Johnson'ın elinde tuttuğu elmas kazmayı kapıp ejdere doğru koştu.
Ejder yerde zehirli nefesini üflemekteydi. Dede kazmayı bacağına sapladı. Ejder acıyla kanatlarını çırpıp göğe yükseldi. Dede de sapladığı kazmaya tutunmuş onla bir havalanmıştı. Dedeyi üzerinden atmak için hızla etrafında dönüyordu ama dede sıkıca tutunmuş kazmayı bırakmıyordu. Ejderhanın siyah vücudu gecenin karanlığıyla birleşiyor aşağıdan bakanların onu görmesini engelliyordu. Kardeşler üzerlerine gelen canavarlarla savaşırken dedenin iyi olmasını diliyordu.
Ejder çırpınarak dededen kurtulamayınca onu yere çarptırmaya karar verdi. Hızla dalışa geçti. Ağzından mor nefesini salarak daldığından kardan adamlar yerini tespit edebildi. Buz bloklarını göğe fırlattı. Ejder çabuk öğreniyordu. Çevik manevraları ile buz bloklarından kurtuldu. Dede bir eliyle kanadına tutunup kendini yukarı çekti. Yer ile arasında elli blok kalmıştı. Kazmayı saplandığı yerden çekti ve ejderin boynuna geçti. On blok kalmıştı ki, ejderin boynuzundan çekip kafasını yukarı kaldırdı. Kafasının yönü değişince yönünü şaşırdı ve kardan adamların buzundan kaçamadı. Üç buz bloğu suratında parçalandı. Darbelerin etkisi ile sersemleyip yere çakıldı.
Hazır yere inmişken kardan adamlar hiç rahat bırakmıyor art arda buz bloklarını fırlatıyordu. O da karşılık olarak iki zehir topu yolladı. Bunu yaparken boynunu iki yana savurup dedeyi üzerinden atmaya çalıştı. Kardan adamlar nefes almayan canlılar olsalar da asidik gaz onları eritiyordu. Saldırılardan kaçamadığını anlayınca tekrar yükseldi. Dede boynunda kalmayı başarmış kazmayla saldırıyordu. Kardeşler uzun süre sonra dedeyi normal gördüklerine seviniyor, ejderhaya saldırışını izlerken bir yandan hayranlık duyuyor bir yandan da dedenin bu kadar güçlü ve durdurulamaz oluşu içlerine bir ürperti doğuruyordu.
Dünyada canını yenileyecek bir şey olmadığı için ejderin yaraları iyileşemiyordu. Tüyler ürperten kükremesini attı. Dedeye nasıl saldırabileceğini bilmiyordu. Kafasıyla boynunu hedef alıp zehirli nefesini üfledi.
Ama nefes dedeye isabet etmiyor, gökyüzünden kar tanesi gibi ağır ağır yere düşüyordu. Zehirli nefesin mor parıltıları aşağıdan izleyenler için görsel bir şölen oluyordu. Çok geçmeden de ender ejderhasının ölüp ışık saçarak yok oluşuna şahit oldular. Kardeşler görecekleri ışığın şiddetini bildikleri için şimdiden gözlerini kapamıştı. Kalesinden hiç çıkmayan, uzun süredir sessiz sakin bir hayat yaşayan Zek için paha biçilmez bir andı. Biraz sonra sevinçleri telaşa döndü. Dede gökyüzündeydi çünkü. Üç kardeşte yanlarındaki su kocasını yere döktü. Dede havadayken yönünü ayarlayıp suya düşmeyi başardı.
Işık sönmüş ve ejderha intikamını alamadan yok olup gitmişti. Ve geriye ne bir yumurta ne de bir portal bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
AventuraSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.