—İşte benim gücüm. Yüce ben, gibi sözler ile kendini övüyordu.
—Hepsi sizin ve dedenizin sayesinde. Şimdi önümde diz çökün. Mark bir mağara adamının patlamak üzere olan bir patlayıcının ne olduğunu anlamaya çalışırken baktığı gibi köylüye bakıyordu. Biraz daha olağanüstü şey görürse beyni patlayacaktı. Luke köylüyü kızdırmak ve zaman kazanmak için:
—Bu kadarcık mı yani ? İki toprak, birkaç ev ve ağaç. Bunları ben de yaparım, dedi. Köylü kızardı.
—Ne cüretle benimle böyle küçümsersin. Buraya gelirken lavların üzerine yaptırdığım yüz metrelik heykelimi ya da köleleştirdiğim onca iğrenç canavarı görmedin mi sen ?
—Senin de dediğin gibi iğrenç canavarlar. Kim onlara muhtaç olur ki. Ben olsam onları salıverirdim. Merhamet göstermek çok daha asil ve güçlü bir davranış.
—Heykeline gelecek olursak galiba lavların üzerine diktiğin için yandı bitti kül oldu. Zaten hangi aptal lavın üzerine bir şey inşa eder ki ?
—Ne !! Benim güzel zümrüt heykelim, diyerek telaşla koştu. Kardeşler arkalarındaki golemlere rağmen fırsatı kullanmaya çalıştı. Kaçabilecekleri tek bir yer vardı, o da karşılarındaki büyük portal. Muhtar heykeli görebileceği bir yere geldiğinde rahatladı. Taş ve zümrütten yapılan heykel yanmamıştı. Zaten yanması da imkansızdı. Öfkeden her tarafı kızarmıştı.
Geri döndüğünde kardeşler yoktu. Golemlere öfkeyle onları nasıl durduramadıklarını sordu. Golemler kaşlarını düşürdü ve üzgün suratla gül uzattılar. Hemen sonra kardeşler portaldan geri geldi. Johnson çaresiz bir biçimde:
—Buranın havası biraz bastı da dünyadan nefes alıp gelelim dedik, dedi. Son yaşadığı olaylar nasıl olduysa onun mizah duygusunu geliştirmişti.
—Ben de tam dünyada konuşalım diyecektim sizi yalancılar.
Böylece hepsi dünyaya geçti. Portal, iki golemin olduğu bembeyaz kuvars taşlarından yapılmış küçük bir odaya çıkıyordu. Golemlerin ortasındaki pistonlu kapıdan geçip beyaz önlüklü köylülerin dolandığı bir koridora girdiler. Koridorda muhtarın ardından yürürken muhtar konuşmaya başladı.
—Siz benim nasıl bu kadar süper biri olduğumu sormadan ben açıklayayım; Her şey dedenizin köye geldiği gün başladı. O zamanlar köyümüzde sadece bir golem vardı. Birkaç ay bizim köyde kaldı. Sürekli bizi ve doğayı dikizleyip defterlerine bir şeyler karalıyordu. Köylüler artık rahatsız olmaya başlamıştı. Cesur ben, gizlice dedenizin yanına gittim ve ne yaptığına baktım. Bizim davranışlarımızı, neye nasıl tepki verdiğimizi, ne ekip biçtiğimizi yazıyordu. Ona bunları neden yazdığını sordum. Bana köyün nüfusunun neden artmadığını sordu. Dâhi ben hiçbir cevap bulamamıştım. Bana nedenin kapılar olduğunu söyledi. İlk önce şaşırdım ama sonra atasözlerimizi hatırlayınca biraz mantıklı geldi. Bilirsiniz işte, "Kapısız evden zombi çıkar, nerede açık kapı orada beleşçi, hayırlı koca zümrütlü olan değil kapılı olandır" gibi. Aptal köylü beyni, ilk zamanlardan beri kapıyı bir güvence olarak gördüğü için sadece kendini güvende hissettiği zaman, etrafta koşturacak bir çocuk yapmaya programlanmış. Gerçi şu sıralar yatak sıkıntımız olduğu için yataklar kıymete bindi ama neyse biz konumuza dönelim. Bunu öğrenince hemen dedenizden kapı yapmasını istedim. O sinir bozucu dedeniz sadece kapısı olmayan evlere kapı yaptı ve "Hiçbir gelişme aceleye getirilmemeli." gibi sözler zırvaladı. Bir köy için nüfus her şeydir.
Terk edilmiş madenler nasıl oluşur bilir misiniz ? Sakın ağzınızı açmayın, bilmediğinizi biliyorum. Bazı köyler zombileri atlatıp golem yapmayı başarmıştır. Köyün gelişmesi için madene ihtiyaç vardır. Golemi madene indirip güvenle maden kuran köyler, yüzeyde hayatta kalamamış, evleri de yok olup gitmiştir. Madendekiler de açlıktan ve örümcek istilasından ölmüş madenler terk edilmiş kalmıştır. Madene inmeyen köyler gelişemiyor. Benim köyde pek gelişmeyen bir köy olarak kalmıştı. Ta ki siz gelene kadar. Yaptığınız yüzlerce kapı sayesinde köyümü tek başıma geliştirdim. Golemleri kendi emrim altına aldım. Önce köylüleri, sonra tipsiz canavarları ve şimdi de insanları kölem haline getirdim. Bu gördüğünüz araştırma laboratuvarını, devasa büyüklükte ve ihtişamlı sarayımı, Nether köyümü ve sayısız heykelimi yaptırdım. Ama bunlar daha yapacaklarımın başlangıcı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
MaceraSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.