Kardeşler tekrar buluştu. Bulamamışlardı. Ayrıca çok da yorulmuşlardı.
—Bu kalede dedemizi bile bulabiliriz ama Zek'i bulamayız. Kardeşleri Mark'ın yaptığı espriye aldırış etmeden kendi aralarında konuştular.
—Güzel espriydi... Anlamadınız mı ?
—Bence sabah olduğu gibi kaleden çıkıp kardan adamlarını aramaya gitti. Johnson da öyle düşünüyordu.
—O zaman dışarı mı çıkacağız ?
—Burada oturup onun gelmesini beklemektense çıkıp onu bulmamız daha mantıklı, diyerek eşyalarını topladılar. Kalenin koca kapısından çıktılar. Dağın zirvesinden aşağıya baktılar. Bulutların üzerindeydiler. Mark'ın düştüğü an gözlerinin önüne geldi.
—Buradan inemeyiz.
—Dün akşam dışarı çıktığımız yoldan, kalenin altındaki gizli yollardan inelim. Johnson:
—Bunu niye daha önce söylemedin ?! diye kardeşine kızdı. Geri kaleye girip kalenin altından ineceklerdi ama kalenin pistonlu kapısı kapanmıştı. Kapıyı var güçleriyle çaldılar. Kardan adamlar açmıyordu. Anca efendilerini dinlerlerdi. Blok koyarak kalenin surlarından atlamak istediler ama kardan adamlar onları düşürüyordu.
* * *
Zek "Evlatlarım dışarıda, gecenin acımasız karanlığında canavarlarla savaşırken ben burada niye duruyorum? Bana ihtiyaçları var," diye düşünüyordu. Johnson'la konuştuktan yarım saat sonra da tek başına dışarı çıktı. Golemlere olan bu korumacı tavrı aslında yıllar önce yaşadığı trajedinin dışa vurumuydu. Olayların çoğunu unutsa da bölük pörçük anılar kabuslarına girip duruyordu. Kabuslardan kaçmak için bu kaleyi, devasa heykeli ve golemleri yapmıştı. Ama kabuslardan tamamen kaçamamıştı.
Dayanıklı zırhı, büyülü kılıcı ve iksirleri sayesinde dışarıdaki canavarlar ona pek zarar veremiyordu. Kardan adamların gidebileceği her yeri aradı. Üç kardan adamdan iz yoktu. Koca vücutları çam ormanına girmelerini engellerdi. Diğer tarafta da okyanus vardı. Gidebilecekleri çok yön yoktu. Ne olur ne olmaz diyerek çam ormanını aramaya koyuldu.
Ormanın içinde yürürken iskeletlerin kaçma sesini duydu. Heyecanla sesin geldiği yöne koştu. Ama heyecanı hüsranla sonuçlanmıştı. Kemik düşkünü bir kurt iskeletleri kovalıyordu.
Yorulduğu için ağaca yaslandı. Kurt iskeletleri bir bir avladı. Ama hâlâ kızgın görünüyordu. Zek etrafına baktı. İskelet yoktu. Buralarda koyun ya da tavşan da olmazdı. Kurdun gittiği yöne baktığında uyuyan bir kutup tilkisine saldırmak üzere olduğunu gördü. Tilkileri severdi. Hem de kar beyazı olanları. Hatta bir seferinde birini evcilleştirmeye çalışmıştı ama sonu pek iyi olmamıştı. Kurdu durdurması gerekiyordu. Yerdeki kemiklerden birini alıp uzağa fırlattı. Kemiği gören kurdun dikkati dağıldı. Kemiğe doğru koştu. Zek fırsattan istifade edip tilkiyi uyandırdı. Mışıl mışıl uykusu bölünen tilki ne olduğunu anlayamamış, önündeki insanı gördüğü gibi tabanları yağlamıştı. Kurt geri gelip kemiği Zek'in önüne bıraktı.
Tilkiye saldırmaya çalıştığı için kurda kızgın olan Zek onu kovmaya çalıştı ama kurt peşinden ayrılmıyordu. Her adımında onu izliyordu. Kurtulamayacağını anlayınca ona aldırmayıp amacını düşündü. Kardan adamları nerede olabilirdi ? Yeryüzünde olası her yeri aramıştı. Ölmüş olamazlardı. Peki neredeydiler ?
Biraz düşündükten sonra aramadığı tek bir yer olduğunu fark etti. Yer altı.
* * *
—Kapıyı çalmak hiçbir işe yaramayacak, bence bir kulübe yapalım. Sonra Zek geldiğinde kardan adamlar kapıyı açar. Mark, çok iyi bir fikir bulmuş gibi bağıra bağıra:
—Aşağı inip buzlu göle girelim oradan kalenin içine gireriz !! dedi. Kardeşleri kahkahalar atmaya başlayınca:
—Komik olan ne ki ? Çok mantıklı bir şey söyledim... Siz de neye gülüneceğini bilmiyorsunuz, diye darıldı. Johnson hâlâ gülüyorken:
—Bir an önce kulübeyi yapmaya başlayalım. Gecikirsek hava kararır, dedi.
* * *
Civardaki bir mağaraya baktığında bir kardan adamını buldu. Sonunda bir tanesini bulmak bile onu çok sevindirmişti. Diğer ikisi o mağarada değildi. Güneş batıyordu. Başka bir mağaraya giderken dağına doğru baktı. Dağın zirvesinden dumanlar çıkıyordu. Duman, ancak alarm durumunda kardan adamların çalıştıracağı bir sistemden gelebilirdi. Kalesinde duman çıkaracak başka bir şey yoktu.
İki kardan adamı unutup kalesine doğru koşmaya başladı. Dev kardan adam ve kurt da peşinden geliyordu. Yol boyunca alarmın ne olabileceğini düşündü. Belki de küçük çocuklar onun için endişelenmiş, o yüzden alarm sistemini çalıştırmışlardı ?
Bir gizli geçitten dağa çıkarken ne kadar uzun zamandır kalesinden dışarı çıkmadığını fark etti. Kalesinde rahat ve huzurluydu ama arada dışarı çıkması gerektiğini anladı. Yıllardır hayvan görmemiş, ormanda gezmemişti. Kardan adamlarını arama telaşı olmasa çok zevk alabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
AventuraSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.