1. Nether -2

7 2 0
                                    

Kardeşler silahlarını çıkarıp köye girdi. Etrafta bir tane bile zombi göremediler. Tüm köylüler evlerindeydi. Sonra hızla önlerinden bir şey geçti. Luke, yayını gerdi. O şey bir daha önlerine geldiğinde oku attı. Koşmayı bırakıp Luke'a bakan şey, bir bebek zombiydi. Mark kılıcını bırakıp:

—A bu çok tatlıymış... Şu koca kafasına baksanıza, dedi. Bebek zombi koşarak onun üstüne atladı.

—Kurtarın beni ! İmdat ! Yardım edin ! Luke kardeşini vurmamak için ok atamıyordu. Johnson zombiyi kardeşinin üzerinden almayı başardı ama zombi bu sefer ona saldırdı. Minik vücudu Johnson'ın suratına yapışmıştı. Mark kılıcını bir sopa gibi tuttu. Zombiye doğru savurdu ama zombi Johnson'ın suratını yana çevirince kılıç kardeşinin kafasına çarptı. Zombi yere düşen Johnson'ı bırakıp Luke'un üzerine doğru koştu. Luke o saldıramadan tekme atmayı başardı. Tekme küçük canavarı uzağa savurmuştu. Canavar toparlandığı gibi en yakında gördüğü şeye saldırdı. Yanından geçen bir köylüye. Köylüye birkaç ısırık attıktan sonra Luke'un kafasına attığı bir okla toz oldu. Zombi ölmüştü ama köylü hiç iyi görünmüyordu. Tüm vücudu titriyordu. Korkudan kaynaklı bir titreme değildi. Daha çok kendini tutamıyor gibiydi. Bir süre sonra köylünün suratı yeşile döndü. Zombiye dönüşmüştü. Kardeşler zombi köylüye saldırdı.

—Mark ! Sıçrayıp zombinin kafasına vurmaya çalış. Böylece çok daha fazla hasar verebilirsin. Mark kardeşinin sözünü dinleyip, sıçrayarak vurdu. İki vuruşta zombi ölmüştü.

—Bari bana da kitap okumayı öğret de yeteneklerin hepsini öğreneyim.

—Elmasımı vermeden asla. Yanıtını alınca Mark'ın hevesi kursağında kaldı.

—Hem sen onca elmasla ne yapacaksın ?

—Büyü masası yapacağım. Bu yüzden tüm elmasları istiyorum.

—Büyü masası için sadece iki elmasa ihtiyaç var.

—Peki büyü masasının obsidianlarını nasıl kıracağım ?

—Bendeki elmasları alırsan üç tane olur. Yani kazma yapsan da büyü masası yapamazsın. O yüzden bir tane elmas bana ver de kılıç yapayım. Johnson tartışmayı bitirmek için:

—Madem anlaşamıyoruz, ikimizde elmasları vermeyiz, dedi. Hava iyice kararıyordu. Tüm köylüler evinde tir tir gecenin geçmesini bekliyordu. Son bir iki zombiyi de öldürdükten sonra rastgele bir eve girip geceyi orada geçirdiler.

Sabah olunca üçü beraber kütüphaneciyi aradılar. Birkaç köylüye sordular ama hepsi de akşamdan beri görmediğini söyledi. Beyaz kıyafetli bir köylü gördüler. Kütüphaneci gibi meslekleri olan köylüler hep bu renklerde giyinirdi. Köylünün yanına gidip kütüphaneciyi tanıyıp tanımadığını sordular.

—Ben kütüphanecinin çırağıyım. İsterseniz sizi ona götürebilirim. Johnson heyecanla:

—Evet çok isteriz, dedi. İlk defa bir işi bu kadar çabuk halledeceklerdi. Köylü, kardeşleri bom boş bir yola getirip:

—İşte burada, dedi. Luke:

—Ama burada bir şey yok, deyince köylünün surat ifadesi değişti ve Mark'ı işaret ederek:

—Dün akşam birileri onu burada öldürdüğü için olabilir mi ?!! diye bağırdı. Dün akşam öldürdükleri zombiye dönüşen köylü, kütüphaneciymiş. Bunu öğrenince yerin dibine girdiler.

—Affedersiniz. Zombiye dönüşünce bilemedik. Sizi korumak için yaptık... gibi şeyler söyleyerek köylünün kızgınlığını dindirmeye çalıştılarsa da köylü:

—Sizi hapse attıracağım ! Bir daha güneş yüzü göstermeyeceğim ! diye bağırıp çağırdı.

—Acaba hangi hapse. Bütün köyü dolandık ama ben bir tane bile hapis görmedik. Köylü biraz düşündü. Köyde hapis olmadığını biliyordu.

—Sizi hapse attıramam ama... Köyde bir hapis olsaydı attırırdım... Hem siz niye o aksi ihtiyarı arıyorsunuz ? Kardeşler üzüle üzüle:

—Biz ona bir şey soracaktık, dedi. Köylü meraklandı.

—Neymiş o ?

—Aylar önce dedemiz bu köye gelmiş ve kütüphaneciden bir şey almış. Dedemizin nereye gittiğini öğrenmek için o şeyin ne olduğunu öğrenmeliyiz. Köylü avucunu kardeşlere doğru açıp:

—Belki bana söylemiştir ama şimdi pek hatırlayamadım, diye konuşarak kardeşlerden zümrüt koparmaya çalıştı ama kardeşler hiçbir şey anlamayıp:

—Eğer hatırlarsan bize anlatabilir misin ? diye karşılık verdi. Cevap gelmeyince arkalarını dönüp umutsuzca yürümeye başladılar. Köylü şaşırmıştı. Fısıltıyla:

—Bu kadar da saf olunur mu ? diye kardeşlerin arkasından konuştu.

—Şimdi ne yapacağız ? Dedemizi bulmaya bu kadar yaklaşmışken tek umudumuzu da kendi ellerimizle yok ettik.

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin