Luke aralıksız yarım saattir koşuyordu. Duramazdı. Koşmaya alışık biri olmasa bu kadar dayanamaz, yorulup durmak zorunda kalırdı.
—Johnson şimdi. Johnson çimenlerin arasında saklandığı yerden dedeyle bir çıktı. Girişteki beş zombi piglinin üzerine doğru koştular.
Piglinler zombiye dönüştüğünde kardeşleri tamamen unutmuştu ama Herobrine pasif olan tüm canlıların içini öfkeyle doldurduğu için zombi piglinler karşılarındaki insanlara saldırmak için ileri atıldı.
Tam saldıracak mesafeye gelmişken arkalarındaki onca şarjlı creeperı görüp korkarak geri çekilmek zorunda kaldılar.
Kardeşler ve dede çizik bile almadan portala girmeyi başarmıştı.
—Luke bu harika bir fikirdi. Nasıl kaçtıklarını gördün mü ? Çok heyecan vericiydi. Luke nefes nefese kaldığından cevap veremedi. Nether'ın bunaltıcı basık havasını hiç özlememişti.
Arkalarından gelen ses mutluluklarını yarıda böldü. Fitilin yanarken çıkardığı ya da bir creeperın patlamadan önce çıkardığı sesti bu. Dinlenemeden tekrar koşmaya başlamışlardı.
—Olamaz. Bunu hiç düşünmemiştim.
Neyse ki creeperlar insanlardan daha yavaştı. Kısa sürede arayı açtılar. Creeperları geride bırakıp kaçabilirlerdi ama Johnson okuduğu kitaplardan bildiği üzere şarjlı creeperlar patlattığı canlıların kafasını düşürürdü. Eğer onları Nether kalesine kadar götürürlerse wither yapmaları çok kolaylaşacaktı.
İşkence gibi geçen iki saatin ardından peşlerine taktıkları creeperları kaleye kadar getirebilmişlerdi.
Siyah wither iskeletleri hazırda bekliyormuş gibi onları karşıladı. Creeperlardan korkmayan iskeletler üzerlerine yürüyordu. Arkalarında creeper, önlerinde wither iskeletleri... Planın en tehlikeli kısmına gelmişlerdi. Luke hayatlarına mal olabilecek emri verdi. Zaman donmuş gibiydi.
—Arkaya koş, diye bağırışı, kardeşinin hazır olmadan emri yerine getirişi, wither iskeletlerinin suratlarında öfke ile havaya kılıç savuruşları, creeperların şaşırmış bakışlar içerisinde beyaza dönmeleri, dedenin Johnson'ın sırtından düşmesi. Sanki bir saniye değil de bir saat sürmüş gibi hissettirmişti. Dur bir dakika. "Dedenin düşmesi mi ?" İki kardeş creeperların arasından karşıya geçmiş ama dede geride kalmıştı. Bunu fark ettiklerinde çok geçti. Yanıp sönen creeperlar patlamaya başlamıştı. Dördü şarjlı olmak üzere on bir creeper büyük bir gürültüyle patladı. Kardeşler patlamanın etkisi ile girişe kadar savurmuş, canlarını bayağı yakmıştı. Dede tam da patlamanın ortasında kalmıştı.
Kardeşler patlamanın olduğu yere koşup:
—Dede ! diye bağırıyorlardı. Patlamadan kaynaklı toz bulutu net görmelerini engelliyordu ama hiçbir canlı oradan sağ çıkamazdı. Johnson yere çökmüş ağlamaya başlamıştı. Luke da öldüğünü düşünmüş ama inanmak istemediğinden dört gözle toz bulutunun yok olmasını bekliyordu.
—Yapmayı nasıl düşünebildim ? Benim yüzümden öldü. Çok tehlikeliydi, diye sayıklıyorlardı bir yandan. Luke tozların yok olmasını beklemeden içine daldı. Eline iskeletlerin kafaları geldi. Hepsinin kafası düşmüştü. Elindeki kafaya bakarak:
—Bunun için miydi yani ? Onu yok etmek bize mi düştü ki bu işe kalkıştık. Bunu dediği sırada karnına sert bir yumruk yedi. Sonra bir el onu kafasından yakalayıp yere yapıştırdı. Johnson kafasını kaldırıp baktığında dağılan tozların arasında parlayan bir çift beyaz göz gördü. Tozlar dağıldığında onun dedesi olduğunu fark etti.
İnanılmaz bir atiklikle Johnson'in üzerine atıldı. Üzüntüleri dedelerini sağ görünce sevince dönüşse de, içleri korkuyla kaplanmıştı. Hiçbir zaman dedelerini yenebilecek güçte olmamışlardı. Daha önceki seferler dede eski haline çabuk döndüğü için kurtulmuşlardı. Ama o zamanlardan beri lanet etkisini daha güçlü göstermeye başlamış, saatlerce kendine gelmez olmuştu.
Johnson kendini savunmak için kollarını birleştirse de dedenin uçan tekmesini durduramadı. Dede kalkmasına izin vermeden ardı ardına ona vurdu. Luke onu ipe dolamaya çalıştı. Dedelerine zarar vermek istemiyorlardı ama aynı şey dede için geçerli değildi. Kollarını iki yana açıp dolanan tüm ipleri kopardı. Luke'un elindeki ipi yakalayıp hızlıca çekti. Luke dengesini koruyamayıp dedenin üstüne yıkıldı. Ardından suratına yediği yumrukla geri savruldu. Yerdeyken vuracakken aralarına giren bir blok onu engelledi. Johnson onu bloklarla hapsetmeye çalışıyordu.
Onu bir nebze yavaşlatmayı başarsa da dede koyduğu blokları iki vuruşta parçalıyor, durmuyordu. En mantıklı seçenek kaçmaktı. Beraber kaleden çıktılar. Ruh kumu vadisine indiklerinde dede üzerlerine atladı. İkisi de kenara atılıp kurtuldu. Dede onlardan hızlı koşup kaçmalarına izin vermiyordu. Arkalarına iki zırhlı iskelet geçmiş, onları sırtlarından vurmaya çalışıyordu. Oklardan kurtulmak zorken üzerine bir de ghast gelmiş, ateş topu atıyordu. Hepsiyle savaşamazlardı. Ghastın ateş topunun yerde açtığı delikten aşağı atladılar. Aşağıda canavar yoktu ama lav okyanusunun dibiydi.
—Luke, dedemi oyala, bir planım var ! Luke dedenin saldırılarını savuştururken, Johnson elinde blok lav okyanusunun ortasına dedenin ulaşamayacağı bir yer yaptı.
—Atla ! Luke ne olduğundan habersiz kardeşine güvenerek ona doğru atladı. Johnson, Luke'u havada tutup yanına çekti. Artık dedenin saldıramayacağı bir mesafedeydiler. Şimdi dedenin eski haline dönmesini beklemek kalmıştı. Tabi işler bekledikleri gitmedi. Dede onlara saldırmak için lav okyanusuna atladı. Şok olmuşlardı. Şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemediler. Normal bir insan iki üç saniye lavda yüzmeye dayanabilirdi ama dede sanki hiç canı acımıyormuş gibi onlara doğru yüzmeye devam ediyordu. Altı yedi saniyenin ardından Johnson'ın aklındaki tüm parçalar yerine oturmuştu.
—Dedem dönüştüğünde direnç, ateş koruması, güç ve benzeri etkilere sahip oluyor. Bu sayede creeper patlamasından kurtuldu.
—Peki ya normal halinde ?
—Büyük ihtimalle normale döndüğünde etkiler yok oluyor. Çünkü bir etkiye sahipken vücudun farklı hissettirir. Dedem farklı hissettiğini söylerdi. Sonra birden irkildiler. Aynı anda:
—Olamaz, onu lavdan çıkarmalıyız ! diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAP
AventuraSerinin düzenlenerek tek kitap haline getirilen versiyonu. Yazım hataları daha az, hikayede ufak değişiklikler var ve bölümler çok daha uzun. İkinci kitap sıfırdan tekrar yazıldı.