3. Muhtar -7

2 0 0
                                    

O berbat kötü gülüşünü tekrar attı. Kardeşler tiksinerek muhtara bakıyor, berbat sesini ve gülüşü duymamaya çalışıyor ama başaramıyorlardı. Dede de ağzında bir şeyler geveleyip duruyordu.

—Klasik köylü işte kibirli, tembel, cimri...

—Artık bu komut bloğu ile hiç var olmamış bir hayvanı bile üretebilirim. Johnson araya atıldı.

—İnsanlar yaptıklarının farkına varacaktır. Sana karşı savaş açacaklar.

—Sen öyle san ! Kırmızı çocuk, proje Y.U.N.U.S'yi çalıştır. Kırmızı tenli, takım elbiseli biri şalteri çekti ve komut bloğu ışık saçarak çalıştı. Üzerine birkaç komut bloğu daha eklendi ve sonunda ev kadar büyük makine oluştu. Hepsi çalıştıktan sonra komut bloklarından siyah dumanlar çıkmaya başladı. Muhtar iki eliyle laboratuvarın sağ tarafını işaret etti.

—İşte karşınızda bir yunus. Yeni, uzun, nesne fırlatan, uğurlu, su canlısı. Bunu söylemesiyle sağ tarafındaki duvar, pistonlar yardımı ile açılıp arkasından bir akvaryum çıktı. Akvaryumda hiç görmedikleri gibi bir su canlısı vardı. Ses çıkarıyor ve hızla akvaryumun içinde dönüp dolanıyordu. Herkes hayretle oraya bakıyordu. Seyircilerden alkışlayanlar bile vardı. Biraz sonra dede:

—Bunu yapmaya hakkın yok. Doğanın dengesini bozuyorsun ! diye bağırınca muhtar bir insana el işareti yaptı. İşareti fark eden insan bir düğmeye bastı. Hemen sonra herkesin hayranlığı birden yok oldu.

—Ben bunu daha önce görmüştüm.

—Küçükken biriyle birlikte yüzmüştüm, gibi şeyler söylemeye başladılar. Düğme ile çalışan komut bloğu zihinlerine yunus hakkında bir sürü anı yüklemişti. Johnson:

—Az önce bu canlıyı ilk defa gördüğümü söyledim. Bu nasıl olabilir ? dedi hayretle.

—Artık bütün deniz ve okyanuslarda bu canlıyı görebileceksiniz. İşte müthiş ben bu kadar güçlüyüm ama hala yenilmez değilim. Son yaptırdığım makine ile artık durdurulamaz olacağım. Bütün dünya benim ne kadar güçlü ve inanılmaz olduğumu görecek.

—Size çok eski bir hikaye anlatacağım. Geçmişte çok güçlü, kudretli, acımasız bir savaşçı yaşarmış. Dünyaya hükmetmek için tüm canavarları yapmış. Hâlâ onun canavar hizmetkarları, geceleri yeniden dirilir ve onun yolunu gözler. Dünyaya çok uzun süre tek başına hükmetmiş. İnsanlar, onun adını duyunca bile korkudan saklanacak yer ararmış. Dünyanın her tarafına kaleler yaptırıp oraya kendi ürettiği canavar hizmetkarlarını yerleştirmiş. Nasıl biri olduğu ve nasıl yok olduğu tartışılır bir konu ama o yok olasıya kadar dünya, bir gündüzün bile olmadığı karanlık çağı yaşamış. O savaşçının adı Herobrine'mış. Muhtar hikayeye kendini kaptırmış, hayranlık ve imrenme arası bir ses tonu ile Herobrine demişti.

Bu hikayeyi anlatmasından sonra herkes yapacağı kötücül planı az biraz kestirebiliyordu ama her tarafları golemlerle çevriliyken ellerinden bir şey gelmiyordu.

Köylü bir işaret yapınca üzerinde buton olan bir komut bloğu salonun ortasında belirdi. Muhtarın gözbebekleri büyüdü. Planı ne kadar uzun zamandır hayal ettiği heyecanından belli oluyordu. Bloğun yanına gitti. Heyecandan sabit duramıyordu.

—En büyük, en önemli, en korkunç icadım... "Kıyamet Savaşçısı Maskesi" bam bam bam.

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ - TEK KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin