1. Bölüm

3.7K 110 61
                                    

Gözlerimi açtım. Etrafımda uçuşan boluncukları seyrettim. Buradan her şey mavi gözüküyordu. Mavi ve siyah. Karanlıktaydım. Hiçbir şeye anlam veremiyordum. Yalnızdım. Burada tek başıma duruyordum. Fakat bu yalnızlık bana bir şey ifade etmiyordu. Kalbim atıyordu fakat bu sadece yaşadığımı belli ediyordu.

Nefes alış veriş sesim içinde bulunduğum sıvıda yankılanıyordu. Sıcak neydi? Soğuk neydi? Hisler neydi?

Çocukluğumdan bir kaç anı canlanıyordu gözümde fakat hemen kayboluyorlardı. Belli belirsiz şekilleri anlamaya çalışmak beni yoruyordu. Zihnimde tam olarak canlanan şey beni burada tutup bana tuhaf şeyler yapan o adamdan başkası değildi. O nasıl birisiydi? İyi miydi kötü müydü? Beni neden buraya koymuştu.

Ve yine karanlığın içine düşmeye başlıyordum. Uzun süreli uyku halim beni bu yerin içinde hiç yalnız bırakmıyordu. Güzel rüyalar görüyorum yeniden. Kırlarda koştuğumu ve kuşları izlediğimi. Ben ne zaman tüm bunlarla bir daha bir arada olacaktım? Fakat artık bunun bile bir anlamı yoktu? Özlem duygusu beni uzun yıllar önce terk etmişti.

Gözlerimi yeniden açtığım zaman az çok kestirebildiğim yine o adamdı. Yine o cihazın karşısına geçmiş bir şeyler yapıyordu. Elinde tuttuğu bir şırınga vardı. Ona tereddütle baktı. Ardından gözleri bana döndü. Boğuk bir ses beni buldu. "Sen benim en büyük mucidim olacaksın. Benim en büyük silahım."

Ben silah mıydım?

Peki ne için kullanılacaktım?

Bana yaklaşırken artık sürekli olarak duyduğum bu sözleri önemsemedim ve yeniden gözlerimi kapattım. Benimle hala konuşuyordu. Sesi kulağımdan eksik olmuyordu hiçbir zaman. Benim sesim nasıldı? Ben konuşabiliyor muydum?

Onu dinlemek yerine yeniden uykuya daldım. Yeniden rüyalar görüp buradan başka bir yerde hayatımın olduğunu bilmek istedim. Bu yerden, bu karanlıktan uzak bir yerde...

Belki denizi görmek isterdim... Öyle ya deniz... O nasıl bir şeydi? Sanırım rengi maviydi. Gökyüzü gibi. Peki gökyüzü nasıldı? Mavi renk bu içinde bulunduğum sıvı kadar solgun muydu?

Uzun bir uykunun içinden beni çekip alan bir kırılma sesiydi. Gözlerimi açtım. Birbirine karışan sesler kulağımı dolduruyordu. Bana tuhaf şeyler yapan adam oradan oraya koşarken sonunda yanıma geldi. Ona baktım. Aramızda olan camda ki çatlak tam aramızda duruyordu. "Seni korumam gerek... Seni kaybedemem. Sen benim her şeyimsin..."

Bakışlarım büyüdü. Bu adam beni koruyor muydu? İçeriye başka kişiler girdi. Adam onlarla kavga edip dövüşmeye başladı. Olanları izlerken çatlak iyice büyüdü ve asıl darbeyi o çatlağın ortasına kunai saplandı ve cam büyük bir gürültü ile kırıldı. Sıvı ile birlikte sürüklenip dışarıya düşerken bir an için nefes alamadım. İçim tuhaf bir şeyle doluyor bana acı veriyordu. Öksürüğüm çoğaldı. Kulağımda çığlıklar vardı. O yaşlı bunağı korumak istesem bile acı öylesine büyüktü ki tek yapabildiğim öksürüp bundan kurtulmaya çalışmaktı. Sesler çoğaldı fakat ben de bilincimi kaybetmeye başladım.

Gözlerime dolan yaşlarla birisinin bana uzanıp üzerime bir şey bırakırken konuşmaya devam ettiler. "Onunla ne yapalım?" Onları az çok duyabiliyordum. Yıllar sonra dışarıya çıkan bedenim sonunda alışmıştı. Gözlerimi açmaya çalıştım. Ayağa kalkmaya çalışırken başka birisi cevap verdi. "Onun gelmesi ile ilgili bir şey denmedi. İnfaz edelim,"

Bedenim kaskatı kesilirken gözlerim irileşti. Titriyordum. Burada ölecektim. Birisi yanıma çömelirken dikkatlice bana baktı. Bakışlarım maskenin üzerinde dolaştı fakat kırmızı bir rengi görebiliyordum maskenin altından. Her an beni öldürecek gibi delicesine parlıyordu. "Üzerinde nasıl deney yapıldığı belli değil. Köye götürelim Hokage bunun hakkında düşünür,"

Dear Kakashi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin