Gözlerimi en son kapattığım yerden başka bir yerde açmıştım. Bedenim artık çıplak değildi ve Kakashi burada yoktu. Parmaklarımı saçlarıma yerleştirip sakin kafayla düşünmeye başladım. Biz çıldırmış olmalıydık!
Peki şimdi ne olacaktı?
Aramızda hemen unutulacak bir şey yaşanmamıştı. Biz yatmıştık! Karsıklarım hala sızlıyordu. Başımı yastığa yeniden koyarken olduğum odaya baktım. Burayı daha önce hiç görmemiştim ve benim evim değildi. Ben neredeydim?
Yataktan kalkarken odanın kapısında hareketlilik oldu. Kendimi istemeden savunma pozisyonuna sokmuştum. Henüz ne düşünüp nasıl hareket edeceğimi bilmeden, bilmediğim bir yerde uyanıyordum. Yataktan kalkacağım sırada odanın içerisine giren Kakashi'yi görünce bir düşmanın girmesini dilemiştim. Bacaklarımı yatağın kenarından sallandırırken elini havaya kaldırıp "Yo! Günaydın..." diye konuştu.
Ve beni asıl şaşırtan şey ise yüzünde maske yoktu.
Onun yüzü kapalı değildi! Ne olursa olsun yüzünü kapatan bu adam neden şimdi yüzünü kapatmıyordu? Ne düşünmem gerekiyordu? "Gü-günaydın," Sanki hiçbir şey olmamış gibi mi davranmalıydım yoksa aramızda ki özel anlara bağlanmalı mıydım? Ne hissettiğini bile bilmiyordum?
Yanıma yaklaştı ve hemen önümde diz çöktü. Elleri sızlayan karsıklarıma yerleştirip sakince okşarken korku ile geri çekilmemek için kendimi zor tuttum. "Şimdi daha iyi misin?" Başımı sallarken yüzüm yeniden ısınmaya başlamıştı. "Henüz ilkinin olduğunu bilmiyordum. Daha yumuşak davranmam gerekirdi," Ses tonu yumuşak çıkıyordu. Bakışları tıpkı karsıklarıma masaj yapan elleri gibi sakin ve bana huzur veriyordu.
Fakat benim aklıma takılan tek şey şuydu. Yıllarca görevlerden başka bir şey düşünmeyen bu adam başka birisi ile yapmış mıydı? Belki de bu yüzden bu kadar deneyimliydi. Avuç içimi alnıma bastırırken sızlandım. "Bu kadar deneyimli olduğuna bakılırsa sanırım senin ilkin değil!" Onu yargılamıyordum fakat yine de keşke demek istiyordum.
Gergince gülümsedi. Masanın yanında ki komodine uzandı ve çekmesinden bir kitap çıkarırken utançla konuştu. "Sadece biraz bilgiliyim," diye utançla konuştu. Kitabın üzerinde yazan ilişkiler hakkında taktikler kitabını görürken bunun bu kadar masum olmadığını biliyordum. Alnımda duran elimi yüzüme kapattım ve gülümsememi saklayamadım.
"Sen tam bir sapıksın!"
Gülüşüm çoğalırken kendimi yatağa bıraktım. Kollarımı açarken tavanı izlemeye başladım. "Sadece bilgileniyorum. Bu sapıklık değil!" Açıklama yaparken gülmeye devam ettim. Çöktüğü yerden kalkıp yanıma yerleşti. Ensesine düşen gri saçlarını izledim. Üzerinde sürekli benzer giydiği gömlek yerine bir tişört giymişti. Fazlasıyla savunmasız duruyordu. Gülümsememi saklayamadım. Uzandım ve parmaklarımı hafif nemli saçlarının arasına yerleştirdim. "Seninle... Seninle daha fazla görevlere çıkmak istemiyorum."
Konuşurken parmaklarım donmuştu. Dikleştim ve onunla olan teması kestim. "Neden? Bunu her şeyden çok istediğimi biliyorsun!" Başını eğerken omuzları da çökmüştü. "Ben her zaman tehlikeli görevlere gidiyorum. Ve ben tehlikede olduğum sürece sende tehlikede olacaksın anlamına geliyor," Kendince açıklama yaparken endişelendiğini fark etmiştim. Fakat ben de bir ninjaydım. O olmasa bile görevlere gitmek zorundaydım.
"Bunu tek başına karar veremezsin. Eğer... Eğer bugün benim yerime başka birisi seninle o göreve gitseydi..." Kelimeler boğazıma dizildi. İtachi ile aralarında geçen olay yüzünden saatlerce uyuyakalmıştı. "Onunla aranda ne geçti bilmiyorum fakat kaç saat baygın kaldığını biliyor musun? Seni öpmekten ve çakramı sana aktarmaya çalışmaktan dudaklarım acıyor!"
Onun bu kararından vazgeçirmeye çalışmak istemiştim fakat bu sözler durumu sanki başka bir yere götürmeye başlamıştı. "Ouka bunu yapmak zorunda değilsin. Bugüne kadar sensiz idare ettim bundan sonra da edebilirim. Senin zarar görmeni istemiyorum,"
İyice dikleştim ve ona baktım. "Ben ninjayım! Eğer beni o deney yerinden kurtarmasaydın şu an senin düşmanın olarak karşına çıkardım. Ben ne olursa olsun bir silah aletiyim. Başka birisi yerine senin olmayı istiyorum. Henüz ilk defa başımıza böyle bir olay gelmişken böyle şeyler söyleme!" Yaptığı saçma savunma gereksizdi. Burası shinobi dünyasıydı. Nefret olduğu sürece savaşta olacaktı. Savaş kaçınılmazdı.
Yataktan kalkıp bana döndü ve beni kucağına alıp hareket etmeye başladığında şaşırmıştım. Önemli bir şey hakkında konuşurken neden konuyu dağıtıyordu? "Ben dinliyor musun?" Kolumu omzuna yerleştirirken bana göz ucuyla baktı.
"Bir hafta sonra genin öğretmeni olacağım. Öğrencilerime eğitim vereceğim için çok tehlikeli görevlere gitmeyeceğim. Bu yüzden hokage seni benim yanımdan her şekilde alacaktır."
Beni banyoya getirdiğinde küvetin içine su doldurmaya başladı. "Yani genin öğretmeni olacaksın?" Eğer öğretmen olacaksa tehlikeli göreve gerçekten çıkmayacaktı. Bu içimi rahatlatmıştı. Gülümsedim. Uzandı ve üzerimdekileri çıkarırken ona engel oldum. ""Ne yapıyorsun?"
"Yıkanmana yardım edeceğim,"
Ellerini tuttum. "Bunu yapmak zorunda değilsin," Başını salladı. "Bugün bana ait bir şeyler üzerine sıçradı. Yıkamam gerektiğini düşünüyorum," Bakışlarım irileşti. Bunu nasıl utanmadan söyleyebilirdi? Elimi ağzıma götürüp yüzümü kapatmaya çalıştım. Yanaklarım yeniden ateş gibi yanıyordu.
"Ateşin mi çıktı?"
Eli alnıma yerleşirken daha fazla utanmıştım. Birazdan yanardağı gibi patlayabilirdim. "Beni utandırmaktan vazgeç!" Ondan uzaklaşmaya çalışırken şaşkın bakışları üzerimde dolaştı fakat az önce ona engel olduğum şeyi yerine getirmeye çalıştı.
Aramızda çıkan tartışmanın sonunda bedenimi suyun içine yerleştirdim. Şu an bu suyun derinlerinde ölmek istiyordum. Fakat o beni yıkarken fazlasıyla ciddiydi. Nasıl bu kadar sakin kalabilirdi? Başımdan aşağıya su dökerken biraz daha sakinleştiğimi hissettim. Kendi şampuanına uzanıp saçlarıma biraz döktü ve masaj yaparak saçlarımı yıkamaya başladı. Parmakları başımı üzerinde gezindikçe erimeye başladım. Bu. Çok. Rahatlatıcı.
"Ah..." Sakince mırıldanırken kendimi ellerine bıraktım. Gerçekten çok iyi iş çıkarıyordu. Saçlarımı iyice yıkadıktan sonra bir kese ile bedenimi ovuşturmaya başladı. "Ah... Gerçekten çok rahatlatıcı..." Eli altında yok olduğumu hissediyordum.
Kese omuzlarımı ve kollarımı dolaştı. Göğsüme uzanırken tereddüt ettiğini gördüm. Başımı kaldırıp ona bakarken bakışlarını kaçırmaya çalışıyor ve kendisi ile mücadele ediyor gibiydi. Gülümsedemeden edemedim. Sonunda uzandı ve ovalamaya başladı. Göğüs çevremi ve göbeğimi yıkadıktan sonra bacaklarıma uzandı. Kalçalarımı ovuştururken istemsizce geriye yattım ve az önce rahatlayarak ağzımdan çıkan "Ah!" kelimesi titrek bir şekilde çıkmıştı.
Karsıklarımı ve bacaklarımın içini ovuştururken sesli bir şekilde yutkunduğunu duydum. Ve hala dokunmaya devam ediyordu. Beni yönlendirirken bir elinde kese diğer eli ise beni tutuyordu. Bana dokunan her yerim tatlı bir karıncılanma hissi oluşuyordu. Yeniden istemsizce inlerken bakışları bana ulaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Kakashi (+18)
Fanfiction***Bu hikaye Naruto animesi evrenin içerisinde geçmektedir. Eğer Naruto animesinde olsaydım neler olurdu? Hikaye anime ile birlikte ilerlemektedir.*** Omuzlarında duran ellerimi düşünmeden uzattım ve yüzünü kapatan maskeyi aralarken gözlerimi kapatt...